Passolig dosyasının son gününde sözü TARAF-DER Başkanı Kemal Ulusoy ve akademisyen İlker Aktükün’ e verirken taraftarların ortak sesini iletiyoruz: “25 Eylül’de Passolig davasına destek bekliyoruz.”

Seyirci yerine izleyici mi yaratılıyor

Hazırlayan: Emrah Temizkan

temizkanemrah@gmail.com M@emrahtemizkan


6222 Sayılı Yasa ile 2011 yılında e-Bilet ve e-Kart gündemimize girmişti. 6222 Sayılı Yasa, mevcut Meclis’teki mevcut 4 partinin tamamının anlaşarak çıkardığı tek yasa olma özelliğini taşıyor. Fakat oldu, bittiye getirilen, sonu öngörülmeyen, toplumun ve taraftarların psikolojik, sosyolojik ve kültürel reflekslerini ölçmeyen bir yasa oldu 6222. Bu yasa neresinde tutulursa tutulsun elde kalan, taraftarları potansiyel suçlu olarak gören bir yasadır. En temel çözüm öncelikle, 6222 Sayılı Yasa’nın ortadan kaldırılması ve eğer bir yasa yapılacaksa taraftar temsilcilerinin görüşlerinin alınarak yasa yapma sürecine dahil edilmeleri olacaktır.

Taraftarların e-bilet ve Passolig uygulamasına karşı algılarındaki en önemli ortaklaşma, mevcut uygulamanın bir banka kartı satma, ilgili bankanın müşteri portföyüne katkıda bulunma çabasında olunmasıdır.

Taraf-Der olarak sürekli vurguladığımız nokta, Passolig kartının 6222 Sayılı Yasa’da bahsedilen elektronik kartla hiçbir alakasının olmadığıdır. Lakin hemen belirtmek gerekir ki, bizler genel olarak 6222 Sayılı Yasa’da bahsi geçen elektronik bilet ve elektronik kart uygulamasına da karşı durmaktayız. Ancak şu andaki mücadelemizi tamamen keyfi ve hukuksuz bir uygulama olan PassoLig’e karşı yöneltiyoruz.


TARAFTAR YERİNE İZLEYİCİ
Mevcut Passolig uygulamasında taraftarlar artık birer müşteri, güdülecek ve marjinal kârın sağlanacağı futbolseverler olarak görülüyor. Taraftarlığın yerini, TFF ve malum bankanın tabiriyle “izleyici” alıyor. Arma sevdasının, futbol sevgisinin yerini koltuklarda oturup, daha fazla tüketen, bağırmayan, makul seyircilerin alması isteniyor. Aslında birbiriyle aynı düşünen, aynı şekilde tüketen, görselliği ve üreticiliği olmayan tribünler isteniyor. Hiçbir zaman aykırı seslerin yükselmediği, terbiye edilecek kitleler öngörülüyor.

6222 Sayılı Yasa’nın amaç kısmında ve PassoLig uygulamasının yaygınlaştırılmasındaki neden olarak: futbolda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi ile karaborsanın bitirilmesi gösteriliyor. Gerçek taraftarların tamamı, TFF ve mevcut Bankanın bu uygulamasıyla, şiddetin ve düzensizliğin önlenemeyeceğini, karaborsanın da bitmeyeceğini, sadece el değiştireceğini söylüyor. Gerçekten de son dönemde PassoLig satışlarının beklenen noktaya gelmemesiyle birlikte, aleni olarak üretici firma tarafından karttan karta bilet aktarımı, başkasının yerine kart başvurusunda bulunulması ve ücretsiz bilet temini gibi yolların açıklandığı görülmeye başlandı.

Bu uygulamaya teşne kulüp yönetimlerinin de kendilerine bağlı ve itaatkar tribün yaratmak istemesi bir tarafa, mevcut bankadan gelecek olan sadakanın üzerine ciddi bir kredilendirme için taraftarları bu yola sürüklemek istediği görülüyor.

Uygulamanın hukuksuzluğu ve kokuşmuşluğu, ihale süreciyle başlıyor, turnikelerin yapılması, kişisel verilerin kullanımı ve pazarlanması, tüketici mağduriyeti yaratması vesair uygulamalarla devam ediyor.


ORWELL’İN 1984’Ü GİBİ
Bu bir fişleme projesi midir diye sorulduğunda evet bunun bir ayağının da fişleme olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Taraftarların Reklam Özdenetim Kurulu’na yaptığı başvuru sonrasında yayından kaldırılan Passolig reklamlarında söylendiği üzere, “her yere TC numarasının verilip verilmemesinden” öte bir durum söz konusu. Aslında Orwell’in 1984’ündeki gibi spor alanlarının her bir noktasında, her hareketi izlenen “makul izleyici”ye ulaşılmaya çalışılıyor.

Kişisel verilerin kullanımıyla ve saklanmasıyla ilgili ciddi hukuksuzlar da göze çarpan en önemli itirazlardan bir diğeri. 6222 Sayılı Yasa’da, kişisel verilerin TFF bünyesinde saklanacağı belirtilmiş ise de, Passolig kart sahiplerinin kişisel verilerinin ilgili Banka merkezinde tutulduğu ortaya çıkmıştır. Bu konuda yasada bir devirden bahsedilmiş durumda ise de buradaki devrin, kişisel verileri kapsamayacağı açıktır. TC Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve yerleşik AİHM kararları, AB Direktifleri, sair uluslararası taraf olunan sözleşmelere bakıldığında bu hususta ciddi ihlallerin yapıldığı da görülüyor.


25 EYLÜL’DE DURUŞMA
Taraf-Der olarak, 6222 Sayılı Yasa’nın Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin e-bilete ilişkin bazı maddelerinin iptali için Danıştay’a ve Passolig kullanımında yaratılan hukuk ihlallerinin giderilmesi, tespiti ve ileride doğabilecek zararlara karşı önlem alınması için de Ankara Tüketici Mahkemelerinde iki dava açmış durumdayız. 25 Eylül’de TFF ve Aktif Yatırım Bankası AŞ aleyhine Ankara 16. Tüketici Mahkemesi’nde açtığımız davanın esastan ilk duruşması görülecek. Bu duruşmaya da çok sayıda taraftar temsilcisinin, THD ve FSE gibi örgütlerin ve çok sayıda duyarlı insanın gelmesini bekliyoruz.

TARAFTAR-DER BAŞKANI ULUSOY GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR
Bizler miktarına bakılmadan, taraftar üzerinden elde edilecek ranta ortak olmak istemiyoruz. Sporu ve özelinde futbolu kirleten şeyin, taraftarlık olgusunu körelten, çıkar sağlama mekanizmaları yaratan endüstriyelleşmeden geçtiğini görüyor ve buna karşı çıkıyoruz. Bu nedenle İtalya ve Polonya’da taraftarların örgütlü gücüyle her geçen gün daha da gerileyen e-bilet uygulamalarına karşı duruyor, Passolig’e karşı kazanılacak mücadelenin de taraftarların örgütlü mücadelesinin ve tribünleri boykotundan geçeceğine inanıyoruz.

Gücümüz Birliğimizden Gelir!

***

'PASSOLİG'İN AMACI NE?'

YRD. Doç.Dr. İlker Aktükün

Passolig uygulamasının evveliyatını hatırlamadan yapılacak her değerlendirme eksik olacaktır.
Aslında hikâyenin başlangıcını 3 Temmuz operasyununa kadar götürmek mümkün. Memleket futbolunu “temizlemek” iddiasıyla yapılan operasyonun, aslında futbol alanını dönüştürmek ve siyasal iktidara tabi kılmak için yapıldığını o gün çok az kişi fark etmişti. Fenerbahçe taraftarının direnişiyle beklenmedik bir yola giren operasyon, tribünleri ve futbol alanını dizayn etme çabasının ilk adımıydı.

Bir sonraki 2012-13 sezonun son günü olan 19 Mayıs’ta, henüz “Gezi Direnişi’yle” ilgili hiçbir ipucu ortada yokken, dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve hükümet sözcüleri yeni sezonda “spor sahalarında ve üniversitelerde” özel güvenlik yerine emniyet kadrosunda yer alacak “koruma memurlarının” görevlendirileceğini açıklamaya başladılar. “Güvenlik” gerekçesine dayandırılan bu uygulamanın asıl hedefinin o dönemde tribünlerde ortaya çıkan hükümet karşıtı tepkiler olduğu tribünleri yakından izleyenler tarafından biliniyordu. Nitekim kısa bir süre sonra patlayan “Gezi Direnişi’nin” en önemli aktörlerinin üniversite öğrencileri ve taraftarlar olması, hükümet sözcülerinin yaptıkları analizlerin doğruluğunu bir anlamda kanıtladı.


MEMURLAR UEFA’YA TAKILDI
Tribünleri zapturapt altına almak için öngörülen emniyete bağlı “koruma memurları” projesi UEFA’nın sert yönetmeliklerine takıldı ve uygulanamadı. Buna karşılık önceki sezonda başta Fenerbahçe, Beşiktaş, Adana, İzmir olmak üzere birçok tribünde, “Gezi Direnişi’nin” de etkisiyle, “muhalif sloganların” hiç olmadığı kadar arttığı görüldü. Memlekette her tür muhalefeti saklamak mümkündü ama milyonlarca insanın canlı olarak seyrettiği bir maçta 34. dakika protestolarını ya da “Ali İsmail Korkmaz” marşını saklamak, yayıncı kuruluşun bütün çabasına rağmen mümkün olmuyordu. Tribünlerin “muhalefet dozu”nun artması, siyasal iktidarın tribünleri dizayn etme çabasını yeniden acil gündem haline getirdi. Bu noktada 6222 sayılı “sporda şiddeti önleme yasası” diye adlandırılan ve evrensel hukuka tamamen aykırı olan metinde yer alan “e-bilet” uygulaması devreye girdi. Zamanın ruhuna uygun olarak tribünlerin dönüştürülmesinden bile “rant” sağlamak öne çıkınca, TFF’nin isteğiyle siyasal iktidara yakın bir konumda olan Çalık grubunun dört şubeli Aktif Bank’ına elektronik bilet uygulaması devredildi ve “Passolig” adı verilen ucube ortaya çıktı. “Passolig” elektronik bilet olmanın ötesinde, reklamlarında ne kadar gizlenmeye çalışılsa da, senelik aidatı olan ve her maç bileti için komisyon kesilen bir kredi kartı. O kadar “açgözlü” bir uygulama ki, taraftarlar kartı almak için verdikleri özel bilgilerin “üçüncü şahıslara” devretme yetkisini de bu bankaya bırakmadan kartı satın alamıyorlar. Taraftarların “fişleme” olarak adlandırdıkları bu uygulamayla kişisel bilgiler sadece devlet kurumlarına değil, özel sektöre de bu banka tarafından satılabilecek. “Passolig” kartıyla, farklı renklere gönül vermiş taraftarlar, tek özelliği siyasal iktidarın yakınında olmak olan bir sermaye grubuna “müşteri portföyü” olarak sunuluyor.

Kısaca “Passolig” bir taşla iki kuş vurmanın aracı olarak kullanılmak isteniyor: hem tribünler yeniden dizayn edilecek, muhalif sesler kısılacak, hem de zamanın ruhuna uygun olarak bir rant aktarım mekanizması olacak ve “yoksullar” tribünden tamamen dışlanacak.


İLK HAFTA 8 BİN SEYİRCİ
Endüstriyel futbolun “müşterileştirmeye” çalıştığı tribün gruplarının ilk tepkisi boykot oldu. Kaldı ki futbol kültürünün zaten yaygınlaşmadığı kimi Anadolu kentlerinde “doğal bir boykot” yaşanacağını görmek için kahin olmaya gerek yoktu. 2014-15 sezonun ilk haftası süper ligde ortalama 8 bin seyirciye oynandı ki bu ortalama 10 bin seyirci ortalamasına sahip olan Alman Amatör liginin bile altında. PTT 1. Lig olarak anılan bir alt ligde durum daha da vahim. Örneğin Gaziantep BB-Boluspor maçını sadece 51 kişi izledi. Maçlara girmeyen taraftarlar ise 21 yaş altı gençlerin ligini takip etmeyi tercih ettiler bu ilk haftada.

Şimdi 25 Eylül’de Ankara’da “Passolig”e karşı taraftar derneklerinin açtığı davanın duruşması var. Davanın sonucu ne olursa olsun taraftar grupları sezonun ilk haftasındaki boykot direncini devam ettirirlerse kaybetmeyecekleri açık. Aksi takdirde “Passolig” kazanırsa memlekette tribün kültürü adına kalmış olan son kırıntılar da kaybedilecek.