Sezgin Kaymaz’ın son kitabı ‘Bugün Bize Kim Geldi’, yazarın ‘mektup kardeşlerine’ hülyalı, hüzünlü ve de neşeli bir armağanı

Sezgin Kaymaz’dan mektup arkadaşlarına armağan

TÜREY KÖSE

Sezgin Kaymaz'ın son kitabı Bugün Bize Kim Geldi, her zamanki gibi okurun yüreğine ılık insaniyet rüzgârları salıyor, “öyle büyük bir küçüklük hissettiriyor” ki o kadar olur! Yazarın en çok göründüğü eseri olan bu kitapta, sol elindeki o siyah eldivenin hikâyesi de var. Giden üç parmağı ve kendine uzatılan ellerin hikâyesi. Ve onun başkalarına uzattığı ellerin...

Sezgin Kaymaz Bugün Bize Kim Geldi'nin başında “işi bitince çekip giden roman kahramanları”na şöyle bir sitem edip kitabı “gitmeyen” mektup kardeşlerine ithaf ediyor. O, okurlarıyla internet üzerinden yazışan, kendisine gelen mesajları, mektupları yanıtsız bırakmayan bir yazar. Ben de “mektup kardeşlerinden” biri olarak kendisinden çok mektup aldım “En sevdiğine emanet ol” diye biten. Şimdi de bir kitap gönderdi sağolsun. Sezgin Kaymaz da okuruna emanet olsun ve elbette Hülya'ya. Sonra, “evlad-ı hayvanata”…

‘Sevdiklerini terk etmedi çünkü’

Kitapta yazarın okuruna mektupları, anı sahiciliğinde hikâyeler ya da hikâye tadında yazılmış anılar var. Birçoğunun başkahramanı eşi Hülya. “İnsan ne kadar insan olsa Hülya kadar olamıyor” diye selamlanıyor insaniyeti. En sondaki biyografi sayfasını sakın atlamayın. Orası da hikayeye dâhil. Karısı Hülya'ya, evde baktığı on dört baş evlad-ı hayvanata ve okuruna sadakat sözü var son sayfanın son satırında: “Yazmayı terk etmeyecek, Hülya'yla beraber evde baktığı on dört baş evlad-ı hayvanatı terk etmeyecek. Sevdiklerini terk etmedi çünkü.”

Sezgin Kaymaz kahkaha ve gözyaşlarının yazarı. En dramatik olayları anlatırken bile şen şakrak. Argo var, sokak dili var, kahramanlarının konuştuğu gibi yazıyor. “Aman tikkat” şaşırmayın! “Dalar gibi düşünüyor, daldan dala düşünüyor, dere tepe düşünüyor”. Bu kez öyle fantastik âlemlerden bildirmiyor; ama daldan dala, dere tepe dolaştığı o alemlerde, rüyalarda fantastik kahramanlara da denk geliyor elbette. Zaman zaman önceki kitabı Bakele'ye de göndermeler yapıyor. Bakele Bugün Bize Kim Geldi deyip iki kitabı arka arkaya okumak yazarın duygu, düşünce, rüya ve hayal dünyasında daha rahat gezinmenizi sağlayabilir. Yazar-okur akrabalığını büyütür.

Kitap bitince kahkaha da bitiyor kalıyor

Sezgin Kaymaz'ın son kitabında sadık okurları Ömer Faruk'a küfredecek, tercüme sanatını konuşturan çocuklar için kahkaha atacak, Hülya'nın insanlığına saygı duruşunda bulunacak ve sevgili köpekleri İnci için dertlenecek. Çolak hentbolcu delikanlı ile yazarın hikâyesini okurken de gözyaşlarını tutamayacak. Kitabı bitirdiğinizde kahkahalar geride kalıyor, boğazınızda kocaman bir yumru yerleşiyor. Vicdan ve merhametten ibaret tepeden tırnağa insan kahramanlar bir yandan içinizi temizliyor, öte yandan "öyle büyük bir küçüklük” hissettiriyor ki.

Okur, bunlar “öykü mü, anlatı mı, mektup mu, anı mı” diye düşünedursun; 166. sayfada yazar "Bu mektuba kadar yazdıklarımın hiçbiri ben değilim. Ama bundan sonra yazacaklarımın hepsi benden ibaret ...ve benden öte kim varsa ondan” deyiveriyor. Başlıyor, mektup kardeşlerine “sol yanından kaptırdığı yetmiş seksen gramın” hikâyesini anlatmaya. Sonra o hikâye başka hikâyelerle buluşuyor, büyüyor, derinleşiyor.

Kitabı bitirdiğimde içimden Didem Madak dizeleri geçiyor: "Kalbimi de büyüttüm sonunda/ Artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa/ Kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara/ Öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın./ Kalbim sanırım büyüyünce/ Sokaklarda ağlayan biri olacak/ Rezillik yani maviş anne!" Sezgin Kaymaz da, okurunun kalbini büyütüyor. “Güneşe serip içimizi dışımızı bir güzel havalandırıyor.”

Yazı, kültürservisi.com sitesinden alınmıştır.