Gazetelerde okumuşsunuzdur, Meclis'te bir araştırma komisyonu var

Gazetelerde okumuşsunuzdur, Meclis'te bir araştırma komisyonu var. İsmi araştırma komisyonu ama neyi araştırdığını anlamak öyle pek kolay değil. Araştırma komisyonundan çok, Meclis gazetelere haber olsun diye çalışan bir PR şirketine benziyor.

Sporda şiddeti araştırıyor bu komisyon. Yerseniz... Birkaç hafta önce Aziz Yıldırım'ı çağırdılar. Komisyona bilgi versin diye. Ben böyle geyik görmedim. Yok efendim Aziz Yıldırım sarı-lacivert kravatla gitmiş, yok zaten bu taraf tutmakmış, komisyona tarafsız gitmek gerekirmiş. Falan filan... Komisyonun tek icraatı Aziz Bey'i kravatını çıkartmak olmuş. Şakalar, espriler... Bir sululuk ki sormayın.

Birkaç milletvekili toplanmış, sevdiği futbolcularla, tuttuğu takımın başkanlarıyla geyik çeviriyor, bunun adı da Futbolda Şiddeti Önleme Komisyonu oluyor. Yersek...

Ha bunun dışında bir de sunum yapmış Aziz Bey. "Kulüpler dernek yasasıyla yönetilmesin" demiş. Yani ortada sorun ve çözüm diye konuşulan şeyler ortaokul münazarasında bile konu olmaz. O kadar basit ve yüzeysel ki...

Birkaç gün önce bu komisyona Sergen, Rıdvan, Hasan Şaş üçlüsü bilgi verdi. Hasan Şaş, Mesut Özil'den yetenek olarak bir farklarının olmadığını ama Mesut'un Almanya'da aldığı "mental kültür" sayesinde bu noktalara geldiğini söyledi örneğin.

Hasan'a şunu söylemek lazım: Acaba Mesut hayatı boyunca "mental kültür" diye bir ifade kullanmayacağı ve aynı zamanda yeteneğine güvenip yan gelip yatmak yerine sürekli çalıştığı için Mesut olmuş olabilir mi!

Ha bu çalışma meselesinde de Sergen giriyor devreye. "Şimdiki kafamla 19 yaşında olmak için 100 milyon dolarım olsa, onu bile feda ederim" demiş. Sergen asıl sorunun tam da bu olduğunun farkında değil. Tam olarak 19 yaşında da "bu kafaya" sahip olduğu için hepimizin "Ulan bu adam bir oynasa, dünyayı yerinden oynatır" diye hayıflana hayıflana yaşlanmasını izlediğimiz bir futbolcudan ötesi olamadı. Sergen eğer 19 yaşındayken 19 yaşında bir futbolcunun açlığına, hırsına, özverisine sahip olsaydı bugün bu ülkede futbolu başka türlü konuşuyor olurduk.

Abarttığımı düşünüyorsunuz değil mi? Abartmıyorum. Yüzlerce hatta binlerce genç futbolcuya örnek oldu Sergen. Rol modeli oldu. Rol modeli Sergen olanın burnunun nereden çıkmayacağını söylememe gerek yok sanırım.

Kaldı ki, yeniden o ilk günlere dönme isteğini bile bunun için kaç para feda edebileceği üzerinden tanımlayan Sergen'den bir 20 yıl daha futbol oynasa kime ne fayda gelir, ondan da emin değilim.

Bütün bu muhabbetin şiddetle, kulüplerin sorunlarıyla ne ilgisi olduğunu, başta da dediğim gibi, bilemiyorum. Tek bildiğim Sergen'in bir noktada doğru bir laf ettiği... "Altyapılarda sorun var" demiş Sergen. Gerçi sonrasında sorunu "beslenme sorunu" olarak tanımlayıp, profesyonel olana kadar kaşar ekmekle büyüdüğünü söylemiş ama olsun. Doğru, altyapılarda beslenmeyle daraltılamayacak kadar büyük bir sorun var Türkiye'de. Eğiticilerin eğitimsizliği gibi bir sorun var.

"Eğiticileri kim eğitecek" derseniz çok daha büyük bir sorundan söz ediyor olursunuz. Bu böyle gider. Aslında bu topraklarda hemen her iş kolunda yaşanan sıkıntının bir uzantısından söz ediyoruz: İnsan kaynağı sıkıntısı.

Milletvekilimiz futbolda şiddet sorununun çözümünü basının önünde kulüp başkanlarıyla ve futbolcularla şakalaşmada görüyorsa, altyapıdaki eğitici de "kaşar ekmek"ten başka bir şey yedirmez be Sergen'im.

Komisyonu komisyon değil.

Araştırması araştırma değil.

Derdi dert değil.

Çözümü çözüm değil.

Eğitimsiz eğiticiler bunların yanında sorun mu Allah aşkına...