Bütün dünya, "üçüncü dünyalı" diye tanımlananların Pa

 Bütün dünya, "üçüncü dünyalı" diye tanımlananların Paris’teki isyanına tanıklık ediyor. "Kâr-katliam-sömürü" üçgeni mensupları yani sömürenlerin "birinci dünyalı", sömürülenlerin "ikinci dünyalı", iliğine dek sömürülenlerin ise "üçüncü dünyalı" olduğu bir görüntüdür sergilenen. Ana üçgen bileşenleri, üçüncü dünyalı olarak nitelendirdikleri halkların toprakları nı, en şiddetli kıyımlarla işgal ederler. Bizzat işgal edemedikleri ülkelerde ise kendilerinin yazdıkları gizli işgal senaryolarını harfiyen uygulayacak yönetmenler saptarlar. Bu anlamda insani hiçbir boyut taşımayan bu üçgeninin ve yönetmenlerinin Paris’te ve Türkiye’de halka tosladığı bir durum yaşanmaktadır.

Paris’te asıl oyuncular, hüzünlü bir yazgıyla, derin yalnızlık ve huzursuzluğ a mahkûm edilen göçmenlerdir. Onların, ne düşünceleri berrak, ne de uykuları derindir. Geçmişte yaşadıkları topraklara, evlerine ve sevdiklerine iç yakıcı bir hasret çekerler. Bedenlerinin zorunlu sürüklendiğ i sokaklar, insanlar, yedikleri yemek, içtikleri su farklıdır. Geçmişlerine dayanılmaz bir acıyla, bugüne ve geleceğe ise buruk bakarlar. Sığındıkları ülkenin zengin ve kötü adamları onlara ayaktakımı, esrarkeş, tehlike, öteki, pislik gibi sıfatlar takar. Her olumsuz gelişme onların isimleriyle sonlanır. Haklı olduklarında, bilhassa haksızdırlar. Şehrin en kötü mahallelerinde sürdürürler ödünç günlerini. Parçalanmı ş hayatlarını benzerleriyle tamamlamaktı r tek seçenekleri. Dil, din, ırk farkının olmadığı, özgür nefes alışlarının sığınağıdır, gettoları. Hayalet misali süzülürler, özgür kalabalı kların ve otomobillerin arasından. Gece coplarla avlanan kolay avlardı r. Avcılardan kaçarken elektrik tellerinin kıvılcımlarıyla kavrulanlardı r. Islak kaldırımdaki cansız bedenlerden çıkan ruh isyan ateşi olup, gökyüzünde dalgalanır. Artık özgür-sömürgenlerin tedirgin olma zamanı gelmiştir. Güzel rüyalar kadar uzak olan memleketlerinin hasretinden gayri kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların, yüreklerinden yükselen acı dolu haykırışlardır, dünyada yankılanan.

Avrupa’ya dalgalar halinde yayılan isyanın yansımaları izlenirken, Türkiye’de büyük biraderin katkıları yla, yeni senaryolar geçirilir hayata. Yönetmenin senaryo yazarı tarafı ndan yönetildiği, vatanlarını öldüresiye seven Şguranların ön planda olduğu, tuhaf bir oyundur sergilenen. Asıl oyunculara kurban rolü düşer genelde. Uzun süren savaş senaryoları nda, figuranlar dağıtılır her iki cepheye. Barış sözcüğü geçen bir cümle duyduklarında, kuşanıp silahları nı atarlar kendilerini sahnenin en orta yerine. Kimlikleri gizlidir, eskiyen yüzler yenileriyle değişilir. İkinci meslekleri hiç değişmez; polistir, askerdir, korucudur, aşiret reisidir, itirafçıdır, fırsatçıdır, kara para aklayıcısıdır, silah tüccarıdır, uyuşturucu pazarlayıcısıdır, kısaca kurşuni gölgelerdir beyaz perdeyi bulandıran. Puslu ve karanlık havayı sever, beyazdan nefret eder, en büyük korkuları aydınlanmaktır. Onları n isimleri ve nerede sahne alacakları nı yazar ve yönetmenler dışında kimse bilemez. Kızıldere’de hain pusunun tezgâhlayıcısıdır, işçi bayramları nda silahların namlusundan ölüm kusandır. Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta kitlesel katliamdır. Madımak Oteli’nde aydınları boğan kara dumandır. Ana karnındaki cana kıyan canidir. İşçinin, memurun, sendikacının, yazarın, gazetecinin, mühendisin, mimarın, doktorun, avukatın, ananın, baba ile oğlunun katilidir.

Perdeye yansıyan gölgeleri inkâr eder yönetmenler. Bir gün, söylemleri bozulur Susurluk’ta. Mercedesin dışına yayılan kokuyu, ablalarının parfüm depoları bile örtemez. Protestolar gecenin karanlığında ışık olup yayılır tüm ülkede, gölgeler inlerine çekilsinler diye. Yönetmenler korkar, camlardan göz kırpan isyan ateşinden. Zamanla kötüler, lüks içinde ağırlandıkları mekânlardan evlerine döner. Film kaldığı yerden tüm şiddetiyle devam eder. Senaryo dışı bir doğaçlama, bu kez Şemdinli’de gerçekleşir. Halka yakalanan caniler, durumu ağabeylerine şikâyet ederler, telaş içinde. Gölgelerin isimleri netleştiğinde, ölümün soğuk nefesi siner sokaklara. Ezberleri bozulanların yönetmenleri farklı olsa da, filmin sonu merak edilir! Bu finalde de, asıl oyuncular ve izleyenler barışa duyulan hasretleriyle başbaşa kalır. Üçgen mi? Bozulan oyunların daha kanlılarını kaleme almakla meşguldür, şu sıralarda. esrakahraman@birgun.net