2023 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’ne değer görülen şair Abuzer Gülpınar BirGün’e konuştu. Çağdaş zamanda antik sorunlar yaşadığımızın altını çizen Gülpınar, “Sanat bu huzursuzluğu aşma çabasıdır” ifadelerini kullandı.

Şiir, huzursuzluğu aşma çabasıdır
Fotoğraf: BirGün

Oğuzcan ÜNLÜ

Bu seneki Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’nün sahibi Kıvrımlarda Şölen isimli kitabıyla Abuzer Gülpınar. Ödülün veriliş gerekçesi olarak, “Güçlü kurgusu, gelenek içinden geleneğe rağmen kurduğu sağlam toplumsalcı dili” gösterilen şair, Başım Kirazlı kitabıyla 2013 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü ve Kira Kuşları kitabıyla 2016 Attilâ İlhan Şiir Ödülü’nü aldı. 

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği bölümünde lisans, Maltepe Üniversitesi’nde İnsan Hakları Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimlerini tamamlayan Gülpınar’ın şiirleri Evrensel Kültür, Varlık, Hürriyet Gösteri, Şiirden ve Patika gibi dergilerde yayımlandı. Gülpınar’la Kıvrımlarda Şölen’deki şiirleri vesilesiyle söyleştik.

İlk olarak 2023 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’nü almasının neler hissettirdiğini sorduğumuz Gülpınar, “İsmimin Rıfat Ilgaz ile anılmasından onur duydum. Bir ödülü değerli kılan üç şey vardır: adına ödül verilen kişinin edebiyatımızdaki önemi, jürinin kimlerden oluştuğu ve daha önce bu ödülün kimlere verildiği. Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’nde bu üç şartın olduğunu görüyoruz. O yüzden çok mutlu oldum” diyerek duygularını paylaştı.  

Rıfat Ilgaz edebiyatımızın mihenk taşlarından biri. Gülpınar Ilgaz’ın üzerindeki etkisini sorduğumuzda bir şair olarak Ilgaz’ın edebiyatımızdaki yerini vurgulayarak özerk ve toplumcu edebiyat mücadelesinde Ilgaz’ın öneminin altını çizdi. Gülpınar şöyle devam etti: “Rıfat Ilgaz denince akla ilk gelen Hababam Sınıfı’nın yazarı olmasıdır. Ancak benim için Rıfat Ilgaz öncelikle bir şairdir. 11 tane şiir kitabı vardır ve 1940 kuşağının önemli toplumcu gerçekçi şairlerindendir. Dönemin birçok toplumcu şairi ‘partizancılık tuzağına’ düşerken Rıfat Ilgaz özerkliğini ve bireyselliğini korumasını bilmiştir. Edebiyatı bir propaganda aracı haline getiren yazarlardan biri olmadan özgün kimliğini korumuştur.”

KIVRIMLARDA ŞÖLEN, Abuzer Gülpınar, Tekin Yayınevi

KOLEKTİF BİLİNÇDIŞINI DÖNÜŞTÜRMEK

Kıvrımlarda Şölen kitabındaki birinci bölümün ismi “Bir Borcun Ödenmesi”. Bu bölümde yer alan şiirlerde Karacaoğlan, Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal gibi isimlerin şiirlerde yer bulduğunu okur hemen fark ediyor. Gülpınar’a şiirinin bu isimlerle ilişkisini sorduk. Şair, kolektif bilinçdışını bireysellikle dönüştürmeyi amaçladığını belirterek şunları söyledi: “Her toplum ve coğrafyada ortak bir ruh vardır. Hepimiz bu ortak ruhun hem temsilcisi hem geliştiricisi hem de kurbanlarıyız. Ortak bilinçdışını hepimiz paylaşırız. Hangi arketipler olduğumuzu düşünmemiz gerekiyor. Sadece şairlerin değil herhangi bir alanda önemli işler yapmış, eserler vermiş herkesin bilinçdışında bir arketipin devamı olduğunu düşünüyorum. Yunus Emre, Karacaoğlan, Fuzuli, A. Xani ve Pir Sultan Abdal benim arketiplerimdir. Kendimi borçlu hissettiğim başka şairler de elbette var. Onlara da ileriki kitaplarda yer veririm belki. Arketipler ile ilgili dikkat etmemiz gereken şudur: Kolektif bilinçdışıdan yararlanmalı ama ona dönüşmemeliyiz. Çünkü özgün yaratmak bireysellikle mümkündür.”

Gülpınar’ın şiir kitabına da ismini veren “Kıvrımlarda Şölen” şiiri “Freudca Şiirler” başlığı altındaki şiirlerle beraber okurlarla buluşuyor. Bundan dolayı, Gülpınar’a psikanaliz ve şiir ilişkisi hakkında neler düşündüğünü sorduk. Gülpınar, “Kıvrımlarda Şölen, dürtülerin şölenidir aynı zamanda. Çağdaş zamanlarda antik problemler ile karşı karşıyayız. Bu da arzulardan kaynaklı. Ölüm bilgisinin dehşetine karşı aynı çaresizlik içindeyiz. Ölüm bilgisinin dehşeti arzu açlığımızı büyütüyor. Ruhsal aygıtın enerjisini ister Freud gibi ‘cinsel iç güdüye’ (libido) ister Adler gibi ‘güç istencine’ göre düşünelim. Ya da Jung gibi her ikisine bağlayalım. Bu enerjinin boşalmaya ihtiyacı vardır. ‘Freudca Şiirler’ bölümünün şiirlerinde arzunun hallerini anlatıyorum. ‘Uygarlığın Huzursuzluğu’ şiiri ise aynı zamanda Freud’un bir kitabının adıdır” şeklinde yanıt verdi. Şair sözlerini şu şekilde devam ettirdi: “İnsanın doğa durumundan uygarlık durumuna geçişi ister J.J. Rousseau’nin yabani insanı gibi olsun, ister Freud’un baba katili şekliyle olsun bir tür huzursuzluk yaratmıştır. Psikanaliz bu huzursuzluğu görmemize, anlamamıza yarıyor. Sanat ise bu huzursuzluğu aşma çabasıdır. En azından benim için şiir böyledir.”

GÖRSELLİK VE ŞİİR İLİŞKİSİ

Gülpınar’ın şiirlerinde bakış ve görsellik önemli yer kaplıyor. Örneğin, Kıvrımlarda Şölen’de ressam Rubens, Velázques ve Brueghel’in resimleri ve yönetmen Kieślowski’nin filmleri şiirlerde konu oluyor. Şiir ve görsellik hakkında neler düşündüğünü Gülpınar, “Bir görüntünün imgesini örüyorum şiirlerimde. Bunu bazen bir film bazen de bir resim gibi yapıyorum. Okura düşen bu görüntüyü bulmak ve canlandırmaktır. Sinema, resim ve şiirin ortak yönü imge ve görüntüdür. Ece Ayhan yönetmenlere ‘ozan’ der. Ona göre sinema bir sanat olarak ortaya çıkmasaydı, bu kişiler şair olurdu. Bu ressamlar için de geçerlidir” sözleriyle belirtti. Abuzer Gülpınar son olarak, başka yönetmenlerin şiirlerini yazmaya devam edeceğini vurguladı: “Sinema her zaman şiirimde olacaktır. Kira Kuşları kitabımda da Tarkovski’nin filmlerinin şiirini yazmıştım. Bundan sonra da başka yönetmenlerin filmlerinin şiirini yazmaya devam edeceğim.”