ERDAL ATEŞ Şiir tarihimizde geleneksel söylemin dışında ayrıksı sesler hep olmuştur. Ama uzun erimli bir ayrıksılığın varlığı bir elin parmak sayısı kadar bile değildir. Bir isim var ki: Selçuk Uçku, birçok şairden katbekat daha aykırıdır. Şair dil içinde bir dil yaratıyor. Yarattığı bu dil “oyun” üzerine kurulu. Bu oyun bir anlamda bir gerçekliğin soyutlanmasıdır. Bu […]

Şiir tarihimizin Laga Luga’sı

ERDAL ATEŞ

Şiir tarihimizde geleneksel söylemin dışında ayrıksı sesler hep olmuştur. Ama uzun erimli bir ayrıksılığın varlığı bir elin parmak sayısı kadar bile değildir. Bir isim var ki: Selçuk Uçku, birçok şairden katbekat daha aykırıdır. Şair dil içinde bir dil yaratıyor. Yarattığı bu dil “oyun” üzerine kurulu. Bu oyun bir anlamda bir gerçekliğin soyutlanmasıdır. Bu soyutlanmanın en uç örneklerini şairin sonraki kitaplarında görülecektir. Şiirdeki soyutlamanın en güzel örnekleri “tekerlemeler”dir. Kimi sözcüklerin, seslerin yinelenmesine dayanan ölçülü uyaklı söz dizileri olan tekerlemeler sürrealist şiirin özelliklerini taşır. Çocukların sözel olarak özgürce kullandığı tekerlemelerin yetişkinlerin dünyasında karşılığı pek yoktur. Uçku’nun -bilinçli ya da bilinçsiz olarak- şiiri seslerin, sözcüklerin yansıması (onomatope) üzerine kuruludur.

Uçku, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunudur. Okulda öğrenci iken heykel bölümünde okuyan -Ters Horoz’un şairi- İrfan Alkaya’nın kendisine katkısı büyüktür. Bu katkı yazın, şiir alanındadır ve Uçku bunu hep dile getirmiştir. El kadar kitapları kendi imkânları ile yayımlayan ve bunları insanlara dağıtan, hediye eden Uçku için şiir bir oyundur. Yazar (oynar) ve eğlenir. Çağdaş bir tekerleme diyebileceğimiz kakofoni üzerine kurulu şiirleri için “absürd”demiştir. 1970 ve 1980’li yıllar yazınımızda toplumcu anlayışın başat olduğu yıllardır. Uçku’nun şiirlerini alımlayacak okuru bırakalım şair bile yoktur. Olmamıştır da. İnsanlar için bu şiirler birer “deli zırvası”dır. Dünya şiirini, akımlarını bilmeyen bir okurun(yazarın) bu katı , acımasız tepkilerini, önyargılarını bu anlamda yadırganmamalıdır. Bugün de aynı refleksler kavramsal temelli sanat eserleri karşısında zaman zaman gösterilmektedir.

Kimi yazın akımları ülkemizde etkili ol(a)mamıştır. Letrizm bunlardan birisidir. Yakınlık duyalım ya da duymayalım bu bir şiir akımı. Bizde bu akım çizgisinde verimleri olan ilk şair Uçku’dur. Ve o yıllarca bu letrist çizgisini hiç bozmadan bugüne kadar sürdürmüştür. Zordur böylesi şiirlerin yazın, okur dünyasında kabul görmesi. Demir leblebi gibidir bu şiirler. Uçku’nun yazın dünyası ve okur umurunda değildir. O oyun oynar şiirle. Harfler, sözcükler, sesler, onun oyuncağıdır. Ne yazdıklarına şiir ne de kendisine şair demiştir. Çok naif bir tarafı, tavrı vardır. Böylesine deneysel, soyut imgeler yaratıp naif olabilmek/kalabilmek belki de işin en ilginç tarafı. Şiirleri yazın dergilerinde kitapları ise kitabevi raflarında görülmemiştir. Anarşizan bir tavır sergilemiştir bir bakıma. Uçku’nun bir başka yönü şiirlerini bir tiyatrocu gibi okumasıdır. Sese, söze bedenini de katar. Bir performans havasındadır şiir okuyuşu. Tüm bunları düşündüğümde şiir tarihimizde sanıyorum ki böylesi başka bir şairimiz yok(tur).

Nihayet şairin tüm kitapları ve son şiirleri Laga Luga adıyla (Heterotopya Yayınları, Kasım 2018) yayımlandı. Yıllar sonra (kırk yıl sonra) ilk kez Uçku’nun kitabı kitabevi raflarında görülecek. Okuyucu ile buluşacak belki. Buluşabilecek. Laga Luga’nın yayımlanmasında titiz bir editörlük yapan şair Murat Üstübal’ı kutlamak gerek. Her şeyden önce oyunbaz şair Selçuk Uçku’yu, şiirlerini yazın, şiir dünyamıza kazandırdığı için. Şairin fotokopi olarak basılmış kimi kitaplarını bugün bile bulmanın imkânı yok. Bu açıdan da bu toplu şiir kitabı çok değerlidir. Kitabın başındaki Sunuş’ta Üstübal’ın şu sözleri Uçku şiirini özetler: “Kuşkusuz, şiir kamusunun neredeyse hiç tanımadığı bir şair hakkında konuşmak ya da yazmak bir zar atımından öte anlam taşımıyormuş gibi görünebilir. Ama şiiri dikkatle incelendiğinde zar atmadan öte çağdaş ve öncü yaklaşımıyla modern sanatın en uç örnekleriyle karşılaşmamız heyecan vericidir”.