25 yıldır fotoğraf çeken Mahmut Turgut, dün olduğu gibi bugün de, makinesini tutacak güç bulduğu müddetçe yazarın iç dünyasına girmek, yazarın özgün duruşunu, bakışını, gülüşünü, gözlerinin anlattığı duyguları yakalamak, yazarın kendisi olduğu fotoğrafları çekmek için görmeye devam edecek

Şiirle fotoğrafın kesiştiği yerde Mahmut Turgut

KADİR İNCESU

İstanbul Kitap Fuarı’nın Tepebaşında yapıldığı günlerde Burhan Günel’den duymuştum adını.

“Bizim Mahmut burada değil, derneğin ödül töreni var. Fotoğrafları sen çeker misin?” dediğinde. TÜYAP’ın İstanbul, İzmir, Adana, Bursa’da düzenlediği kitap fuarlarında gördüm sürekli.

Küçümsenmeyecek bir emeği ve katkısı var edebiyatımıza… 38’inci İstanbul Kitap Fuarı’nda oturup konuştuk uzun uzun. Anlattı, güldü, hüzünlendi, bazen sustu…

Önce şiir vardı

Fotoğraftan önce şiire tutkun olduğunu anlattı. “Halkın yaşadığı sorunlarla iç içe yaşadım. Onların acıları, sevgileri, sıkıntıları ve duygularıyla bütünleştim. Bu duygularla şiir yazdım,” diyen Mahmut Turgut’un “At Dağları Sırtından” adlı şiir kitabı edebiyat dünyasında geniş yankılar uyandırmış. Türk Dili Dergisi’nin Haziran 1977 tarihli 309. sayısında yayımlanan şiiri “Menekşe”deki “Evimize indirdik/ Gökyüzünden yıldızları/ Yine de karanlık”dizeleri aynı zamanda hayata bakışının da ipuçlarını veriyor.

Fotoğraflarla şiir

Hatırladığı en eski fotoğraf Van’dan… Babası ve iki abisiyle birlikte… Babası ve bir abisi hayatta değil. Bir sandalyede ayakta duran 4 yaşındaki Mahmut fotoğrafçıya gülümseyerek bakıyor.

Aradan geçen 40 yıl sonra bu kez o, anları ölümsüzleştiriyor. Hayatında hep şiir varken, 1994’te fotoğraf çekmeye başlamış. Şiirden fotoğrafa keskin bir geçiş olmuş. Şairliği fotoğrafa da farklı bakmasını sağlamış.

Veysel Çolak, “Fotoğraflarıyla yazıyor şiirlerini. Fotoğraflarında da kendi şiirinin dilini yaratıyor, yaşanır kılıyor. Her şiirini bir fotoğrafına; her fotoğrafını bir şiirine karşılık olarak düşünmek yanlış olmayacaktır” şeklindeki değerlendirmesi Turgut’un şiir ve fotoğraf arasında kurduğu bağı da çok net olarak ortaya koyuyor.
Şehirlerarası otobüs ve kamyonlardaki detayların fotoğraflarından oluşan ilk sergisi Oto Grafik 1995’, ikinci sergisi “Doğa’dan Van’dan” 1995, üçüncü sergisi Edebiyatçı Portreleri 1997’de açılıyor. Turgut’un bugüne kadar At Dağları Sırtından, Objektifimdeki Edebiyatçılar, Dünya Çocukları, Oto – Grafik, Yüreğimdeki Çiçekler adlı kitapları yayınlanmış. 2006’dan beri de her yıl sanatçıların fotoğraflarından oluşan bir takvim hazırlıyor.

Emeğime saygı gösterilsin

Çalışmalarına destek olan TÜYAP yetkililerine, Bülent Ünal ve Deniz Kavukçuoğlu’na da teşekkür ediyor verdikleri destek için ve TÜYAP’ın düzenlediği bütün kitap fuarlarına sürekli gidiyor. “Yaşım 68, biraz yoruldum” diyor ve ekliyor: “Para, pul önemli değil. Bu işi severek yapıyorum. İstediğim tek şey emeğime saygı gösterilmesi… 25 yıldır çalışıyorum, negatifler, dialar… Binlerce fotoğraf var. Bir günde yapılan bir çalışma değil. 700 dolayında yazarın fotoğrafı var. Fotoğrafını çektiğim 210 kişi bugün hayatta değil… Yarınlara kalması için çalışıyorum.”

Fotoğraf kanıma bulaşmış

“Emeğinizin karşılığını alabiliyor musunuz?” diyorum… Yanıtı tek kelime: Hayır… Bu konuda çok dertli, tıpkı benim gibi: “Her şeyi kendi imkânlarımla yapıyorum. Fotoğraf kanıma bulaşmış… Şimdi senin de fotoğrafını çektim, arşivime girdi, yarınlara kalacak. İsteğim, fotoğrafları kullanmak isteyenlerin izin alması ve ismimi yazmaları. Çok şey mi istiyorum? Bazı yayınevleri bırakın izin almayı kullandıkları fotoğrafımın altına adımı da yazmıyor. Emeğin bir karşılığı olmalı. Kitabı yayınlıyorsun; yazarın telifi var, kâğıdı, matbaası, grafiği var, hepsine ödeme yapıyorsun da yazarın fotoğrafını çekene neden ödeme yapmıyorsun? Üç lira olur, beş lira olur, önemli olan o emeğe değer vermek, saygı göstermek.”

Mesele para değil, fakat aynı fotoğraf için bir başkasına yaptığın ödemeyi neden bu işi gönülden yapanlara da yapmaktan kaçınıyorsunuz?

İsimler hep mi karışır?

Çoğu zaman fotoğraf altlarına Mahmut Turgut yerine Mehmet Turgut yazıldığını söylüyor.

Benim fotoğraflarımın da altına Kadir Aydemir ve Kadir Yüksel yazıldığı için iyi anlıyorum neler hissettiğini… 2019 Mahmut Turgut’un fotoğraftaki 25’inci yılı… Dün olduğu gibi bugün de, makinesini tutacak güç bulduğu müddetçe yazarın iç dünyasına girmek, yazarın özgün duruşunu, bakışını, gülüşünü, gözlerinin anlattığı duyguları yakalamak, yazarın kendisi olduğu fotoğrafları çekmek için görmeye devam edecek.

Arşivime sahip çıkılsın

Tek isteği, arşivine sahip çıkılması: “Binlerce fotoğraflık arşivin yarına kalması için bir kurum tarafından alınarak, değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Arşivime sahip çıkılsın, tek isteğim bu…”

Doğan Hızlan da Mahmut Turgut’un ülkedeki en önemli yazar-sanatçı fotoğraf arşivlerinden birine sahip olduğuna dikkat çekiyor. Bir an duruyor, “Gençsin, emeğinin karşılığını al. Bizim gibi emekçilerin fotoğrafla ayakta kalabilmeleri mümkün değil…” diyor. Doğru, doğru söylüyor. Fakat bizim önceliğimiz para olmadı ki hiç… Bizim edebiyatla, sanatla duygusal bir bağımız var. O isimleri okuyoruz, mutlu oluyoruz. Fotoğraf da bu mutluluğu, heyecanı taçlandırıyor. Ancak bu durum emeğimizin karşılıksız olarak değerlendirilmesini gerektirmiyor. Şu da bir gerçek: Herkes ellerindeki son model akıllı telefonlarla istediği kadar fotoğraf çekiyor. Bu da fotoğrafa karşı bakışı farklılaştırıyor olabilir. Kişi, ben de çekiyorum, hiç de zor değil deyip fotoğrafı değersizleştirebiliyor. Bilerek ya da bilmeyerek…

İstanbul Kitap Fuarı’na gitmek için 4 saatim yollarda geçiyor. Şikâyetçi değilim. Orada olmak beni mutlu ediyor. Fotoğraf makinem de hep yanımda… Mahmut Turgut için de mesafelerin hiç önemi yok. O da mutlu oluyor… Fırsat bulursanız Mahmut Turgut’u fotoğraf çekerken seyredin lütfen…

Arkadaşlarının en çok yaptığı “Yenge seni eve almayacak. Akıllı adam işi değil yaptığın, ne işin var fotoğrafla” şeklindeki takılmalara da gülüp geçiyor. Son sözü, “Bu adam da tarihe not düşmüş, Türk edebiyatına katkısı olmuş demeleri yeterli oluyor” oldu.