“Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız.”

Şiirsel bir yolculuk: “Drive My Car”

Emine Uçar İlbuğa

Ryusuke Hamaguchi’nin yazıp yönettiği ve Haruki Murakami’nin 2014 yılında yazdığı Men Without Women adlı kısa öyküsünden sinemaya uyarladığı Drive My Car Japonya’nın 2022 Oskar ödülleri için en iyi yabancı dilde film adayı oldu. Hamaguchi bu filmiyle 2021’de prömiyerini yaptığı Cannes’da En İyi Senaryo ve Film Eleştirmenleri, 2022 Altın Küre’de Yabancı Dilde En İyi Film ödüllerinin sahibi oldu.

“Mutlu Aşk Yoktur”

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Yûsuke Kafuku (Hidetoshi Nishijima) ve senarist Oto Kafuku (Reika Kirishima) uzun yıllardır mutlu ve uyumlu bir ilişki yaşıyor. Oto eşi ile sevişirken hikayeler anlatıyor, gece anlattığı hikayeleri unutuyor ve sabah eşi o hikayeleri yeniden ona anlatıyor böylece Oto’nun yazdığı senaryolar somutlaşıyor. Yûsuke bir gün eve geldiğinde karısı Oto’yu dizi oyuncusu bir gençle sevişirken bulur. Yûsuke gördükleri karşısında yaşadığı hayal kırıklığını Oto’ya hissettirmemeye çalışsa da artık hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Ertesi gün Yûsuke işe gitmek üzereyken Oto bir konuda kendisiyle konuşmak istediğini söyler. Yûsuke bu konuşmayı yapmamak için o gece eve geç döner ve döndüğünde baygın halde bulduğu Oto beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybeder.

Çehov’un Vanya Dayı eserinin sahnede çok dilli yorumu

Oto’nun ölümünden iki yıl geçmiştir. O süreçte Yûsuke’nin yaşadıklarına ilişkin filmde bir bilgi yer almaz. Cenaze töreninden sonra Yûsuke’nin Hiroşima’ya Çehov’un eseri Vanya Dayı’yı sahnelemesi için davet edildiğini görürüz ve böylece filmin ikinci bölümüne geçilir. Yûsuke için Hiroşima’da yeni ortam yeni ilişkiler ve Çehov’un Vanya Dayı adlı tiyatro oyununu sahnelemek için yoğun bir çalışma süreci başlar. Yûsuke önce oyun için seçmeler yapacak, seçilen oyunculara rollerini dağıtacak, provalara destek olacak ve sonrasında oyunun tiyatro gösteriminden sorumlu olacaktır. Kültür Merkezi yöneticileri Yûsuke için kente bir saat uzaklıkta bir otelde yer ayırdıklarını ve sigorta nedeniyle olası bir kaza olmaması için kendisine bir servis ayarladıklarını söyleyince, Yûsuke bu teklife önce karşı çıksa da şoförün kendi arabasını kullanması şartıyla kabul eder.

Yûsuke’nin yönetmenliğini üstlendiği Vanya Dayı oyununun konsepti, metnin farklı dillerde konuşulması anlayışına dayanıyor. Farklı Asya ülkelerinden gelen adayların da dahil olduğu seçmelerde oyuncuların çok dilliliği gibi, dilsiz Lee Yoon-a’nın da (Park Yoo-rim) Sonya rolünü üstlenmesi ve filmin son bölümünde sahnede oyunun diyaloglarının işaret dili ile verilmesi filmin belki de en vurucu yönlerinden birini oluşturuyor. Oyunda yönetmen Yûsuke ayrıca oyuncu olarak rol almak istemez ve Vanya Dayı rolünü karısının aşığı Kôji Takatsuki’ye (Masaki Okada) verir. Ancak genç oyuncunun yaşlı bir karakter olduğu gerekçesiyle bu role karşı çıkması ve olayların beklenmedik bir şekilde gelişmesi nedeniyle bu rolü yine kendisi üstlenmek zorunda kalır. Yûsuke ve genç oyuncu Kôji aynı kadına aşık olarak birbirleriyle kıskançlık üzerinden bir tartışmaya girmekten öte birbirleriyle diyaloglar üzerinden aşık oldukları kadını tanıma çabası içine girerler. Böylece Yûsuke ve karısı Oto, Oto’nun sevgilisi oyuncu Kôji Takatsuki ve şoför Misaki Watari’nin (Tôko Miura) ilişkileri, kayıpları ve sırları ile yüzleşme süreçleri Çehov’un Vanya Dayı öyküsü ile iç içe geçer.

Ölüm-Yaşam-Suçluluk Duygusu

Film üçüncü bölümde tiyatro yönetmeni Yûsuke ve şoförü Misaki’nin hikayeleri üzerinden bir yolculuğa dönüşür. Bu yolculukta Çehov’un eseri, Misaki’nin annesi ve Yûsuke’nin Oto ile ilgili sorgulamaları iç içe girer ve bu yolculuk her ikisi için zaman zaman suçluluk duygusuna, vicdani bir tartışmaya girmelerine ve sırlarıyla yüzleşmelerine yol açar. Onlar, içten içe yaşadıkları suçluluk duygusunu dışa vururken öte yandan oyun metni ile hikayeleri iç içe geçer. Arabadaki yolculuklarda Vanya Dayı’dan bazı pasajların tekrarlarına yer verilerek karakterin deneyimleri ile metin arasındaki ilişkinin yeniden kurulmasına olanak tanınır.

Misaki gece kulübünde çalışan annesini çocuk denilecek bir yaşta geceleri çalıştığı kulübe götürüp/getirmek için erken yaşta şoförlük görevini üstlenir. Misaki annesinin duygusal gitgelleri nedeniyle sevgi ve şiddetin sınırları arasında büyümüş ve annesi ile yaşadıkları köy evi heyelan altında kalınca kendisi kurtulsa da annesi hayatını kaybetmiştir. Yûsuke ve Misaki oyun sahnelenmeden önce Misaki’nin köyüne arabayla uzun bir yolculuğa çıkarlar. Misaki karla kaplı köyün dışında yıkılmış evlerinin önünde Yûsuke’ye annesini kurtarabilecekken bunu yapmadığını itiraf eder. Yûsuke de ona karısının kendisini terk etmesinden korktuğu için o gece eve bilerek geç geldiğini, oysa eve zamanında gelseydi karısının ölümüne mani olabileceğini anlatır. Yûsuke Misaki’ye “sen anneni ben karımı öldürdüm” der, Misaki “evet” diye yanıtlar. Yûsuke Misaka’ya sarılır ve “hayatta kalanlar ölenleri düşünmeye devam ediyor, yaşamaya devam etmeliyiz” der. Her ikisi de dolaylı da olsa en yakınlarındaki kişilerin ölümüne neden olduklarını itiraf eder ama her şeyin düzeleceğine olan inançla kader birliği yaparlar.

Yönetmen ve oyuncu Yûsuke Kafuku’nun kırmızı renkli Saab 900 turbo marka İsveç arabası filmin önemli mekanlarından biri olarak öne çıkıyor. Kırmızı Saab hem karısı Oto’nun kasete aldığı tiyatro metinlerini dinlediği ve rolünü ezberlediği hem de şoförü Misaki ile dış dünyadan koparak zamanda ve zihinde çıktıkları yolculuğun mekanıdır. Burası her ikisinin de ortak yaralar taşıdıklarını fark ederek ve bir türlü dışa vuramadıkları korku, kaygı ve şüphelerini ortaya koydukları ve aralarında sıkı bir duygusal dayanışmanın oluştuğu yerdir.

Filmde Anton Çehov’un Vanya Dayı’sından pasajlar bu çıkılan yolculuklarda önemli bir itici güç üstlenmektedir. Tiyatro, edebiyat ve sinemanın iç içe geçtiği ve metinlerarası okumaya açık, hem eşler arası hem çocuk ve ebeveynler arası ilişkileri aşk, sevgi, bağlılık, sadakat, suçluluk, keder ve vicdan gibi temalar üzerinden tartışmaya açan film bir anlamda Vanya Dayı’nın sinematik bir yorumu da oluyor. Yönetmen Ryusuke Hamaguchi suçluluk, aldatma, suç, masumiyet, iyilik, kötülük gibi kavramları Çehov’un öyküsü üzerinden şiirsel bir dille sinemada tartışırken izleyicileri de derinlikli ve sessiz bir yolculuğa davet ediyor. Filmin ilk bölümünde Yûsuke ve karısı Oto’nun mutlu birlikteliklerinin kırılması ve Oto’nun ölümü, ikinci bölümünde aradan geçen iki yıllık bir süreden sonra yönetmenin Hiroşima’ya yolculuğu ve tiyatro oyunu seçmeleri ve provaları, oyuncular ile ilişkileri ve son olarak da şoförü Misaki ile arabada ve Misaki’nin köyüne uzanan yolculuk deneyimleri ile her iki karakterin içsel hesaplaşmaları, son bölümde ise Vanya Dayı’nın sahnelendiği gösterim ve Sonya (Lee Yoon-a) ile Vanya Dayı rolünü üstlenen Yûsuke’nin diyalogları ile son buluyor. Böylece Çehov’un 1897’de yayınlanan eseri Vanya Dayı ile günümüz modern Japon edebiyatının sinemanın büyülü perdesinde sözcükler ve görüntüsel imgelerle birleştiği şiirsel bir eser ortaya çıkıyor. Drive My Car Çehov’dan Haruki Murakami’ye uzanan edebi yolculukta şiirsel dilin hiç eksilmediği ve sinemaya olan inancı ve ümidi taze tutarak oldukça derinlikli bir deneyim yaşatıyor. Filme dair son sözü işaret dili ile filmin son sahnesi ve kelimelerle Çehov’un Vanya Dayı öyküsü söylüyor:

“Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de yaşlılığımızda da dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz. Ve Tanrı acıyacak bize ve biz seninle canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz. İnanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum.”