Türkçe popun en derin en mükemmel albümü. Bir devrin başlangıcı… ‘Benimle Oynar Mısın’dan sonra hiçbir şey aynı olmadı. Ortaçgil hâlâ en tepede ve en iyisi... Ve 41 yıl sonra plak formatıyla tekrar karşımızda

Sıkılgan metalci çocukluk  ve Ortaçgil

BARIŞ AKPOLAT -@barisakpolat

Yedi yaşımdayım. Bundan 23 yıl önce. İlk kez metal dindiğimde hayran olmuştum. Bünyemdeki enerjiyi attığım gibi çok da mutluydum. Dinlediğim müzikler yüzünden ne bir gün depresyona girdim ne de arıza çıkarttım. Tam tersine mutlu bir çocukluğum oldu, olabildiği kadar… Türlü sıkıntı stres çektim sonrasında. Ama çocukluğumdan kalan en büyük sıkıntı sebebi babamın arabada durmadan dinlediği Bülent Ortaçgil olmuştu. O kasetlerin dinginliğinden, yavaşlığından öyle nefret ediyordum ki trafikte durduğumuz sıralarda sürekli uyumaya başlamıştım. Yaşım olsa olsa 9-10. Hiç unutmam köprüye gireceğiz, giremiyoruz. İnanılmaz trafik ve tepedeki güneş yetmiyormuş gibi babam yine o mavi kapaklı kasedi koymuş. Arka arkaya sigara yakarken babam, adam soruyor “Olmalı mı olmamalı mı?” diye. Ne soruyu anlıyorum ne cevabı biliyorum. “Yoksa hiç konuşmamalı mı.” Evet, en iyisi susayım. Hayır, kasedi çıkartın artık yeter desem, babam da annem de çıkartacak. Söylemiyorum da neden bilmem. Walkmen’im yok, Spotify filan zaten ohooo. Olsa açarım bir Slayer, Megadeth. İyi ki yokmuş.

Yıllar geçti aradan. Her şeyin bir yaşı varmış. Ali Kocatepe’nin zorlamasıyla albüm yayınlayan Ortaçgil’i anladığım bir sikilgan-metalci-cocukluk-ve-ortacgil-66684-1.ana denk geliyorum bir gün. “Zaman kayar ellerinden. Oradan tahta boşa.” Onu da yanlış anladığımı bir gün Melis Danişmend’le Ortaçgil sohbeti ederken öğreniyorum ya neyse. “Sen yine bildiğine inan o daha doğru sana göre” diyor Melis. Evet, yanlış bildiğin de bazen doğrudur belki de… Gençlik yıllarım elden çıkartmadığım tek kasedimle geçti. Çekirdek Sanat Evi’nde kaydedilmiş Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil ortaklığı olan ‘Pencere Önü Çiçeği’. Benim için bir sınav oldu Bülent Ortaçgil hep. Nedense sabretmeyi, sakin olmayı, dinginliği hep ondan öğrendim. Anlamadığım sözlerini hala anlamaya çalışırım. Gerçeğini bulmayı değil kafamda soru işaretleri oluşturan sözlerini düşünüp dururum hala. Onun şarkılarıyla kendimi düşünürüm. Cevaplar ararım.

Tek Ortaçgil çok kadeh
Önce Ali Kocatepe’nin 1 Numara’sı sonra Çekirdek sonra bende de bir kopyası olan Piccatura’nın bastığı albüm bugün 41 yıl sonra Kadıköylü güzel plakçımız Rainbow 45 Records tarafından yeniden plak formatında basıldı. Geçen hafta pikabı döndürmeye başladığımda iki kişi saatlerce sustuk. Sözleri dinledik. Bir yerden sonra sözlerini konuşmaya başladık. Sonra çok kadeh boşaldı, albümse hiç durmadı. Bu albüm Türkiye pop müzik tarihinin en önemli, en efsane albümlerinden biri. Yer yer Bob Dylan’a benzetilen, ben dinlerken trompetleri yüzünden olsa gerek İtalyan anarşist şarkı yazarı Fabrizio De Andre’ye benzettiğim albümü 1 haftadır her gün dinliyorum. Böyle derinliği başka bir yerde bulmamızın mümkünatı yok.

Plak açılır kapaklı. İçinden sürpriz insert’lerle geliyor. Fotoğraflarına saatlerce bakarsınız. Bas gitarlarda efsane Onno Tunç, davulda Cezmi Başeğmez, piyanoda Ergun Pekakçan, saksofonda Erol Duygulu’nun yer aldığı albümde Atilla Özdemiroğlu’ysa vibrafon, flüt ve trombon çalıyor. Vokallarinde Nükhet Ruacan’ı gördüğümüz albümün prodüktörü ise Ali Kocatepe. Böyle fırsat ele kolay geçmez. Pikabınız yoksa bile bu yeniden basımı edinin. Elbet bir gün o pikap alınır. Rainbow 45 Records ve dağıtımı üstlenen EMI’ye ise teşekkür etmek şart.