Şili solu bugün tüm sosyalistlerin dikkat etmesi gereken zorlu ve umut verici bir süreçten geçiyor.

Şili siyasi devrime adım adım ilerliyor

Ilerene Rojas

Faşist diktatör Augusto Pinochet'nin düşüşünden 30 yıl sonra Şili, sosyalist bir cumhurbaşkanı seçmenin ve siyasi sistemini yeniden düzenlemenin eşiğinde duruyor. Ancak neoliberalizmin doğduğu yerde gerçek demokrasinin başarısı henüz garanti değil. Yükselen bir gerici olan José Antonio Kast bir güç elde etmiş olsa da karşısındaki aday Şili'nin yükselen solunu temsil ediyor.

Şili solu bugün dünyadaki tüm sosyalistlerin dikkat etmesi gereken zorlu ve umut verici bir süreçten geçiyor. Onlarca yıl süren gerilemeler ve korkulan yenilgilerin ardından Ekim 2019'da başlayan protestolar ülke çapında bir isyana ve umuda dönüştü. Pinochet diktatörlüğünden miras kalan otoriter ve piyasa yanlısı sözleşmenin yerini alacak yeni bir anayasa kazanımı elde edildi. Ancak ülkenin elitlerini cömertçe zenginleştiren, apartheid benzeri eşitsizlik yaratan kilit mekanizma eski rejimin kalıntılarını koruyor. Ülkede demokrasiyi, sosyal ve ekonomik hakları güvence altına almak için mücadele eden sol, kitle eylemlerinin yıkıcı gücünü ve taleplerini devlete yönlendirebildi, siyasi olasılıkları genişletebilecek şekilde örgütlülüğünü artırdı.

PROTESTO DALGASI UMUTLARI ARTIRDI

Yaklaşık 10 yıl boyunca protestoların istikrarlı bir şekilde canlanması, Şili toplumsal hareketlerinin gücünü genişletti. Öğrenciler, askeri rejimin mirası olan kademeli eğitim sistemini protesto etmek için ilk olarak 2011'de bir eylemler zinciri başlattı. Yıllar sonra, ülkenin yoksullaşmış yaşlıları, Şili'nin AFP'ler (Emeklilik Fonları Yöneticileri) olarak bilinen özelleştirilmiş emeklilik sistemini reddetmek için sokaklara döküldü. NoMásAFP (Artık AFP Yok) hareketi 2017'de 100 binlerce emekliyi ve destekçilerini harekete geçirecek güce ulaştı.

Santiago'da bir yıl içerisinde onbinlerce yürüyüş yapıldı. Feminist hareket benzeri görülmemiş düzeyde gücünü artırdı, 2018'in sonunda 100 bini aşkın kadının katıldığı eylemler düzenlendi. Şili'nin kadın düşmanlığına, istismara ve eşitsizliğe karşı “feminist devrimi” büyümeye devam etti. Geçen yılın mart ayında ülke genelinde yaklaşık 2 milyon kadın yürüyüş yaptı.

NEOLİBERALİZM ESKİ GÜCÜNE SAHİP DEĞİL

Seferberlik halinde büyüyen hoşnutsuzluk dalgası yönetici sınıfın dikkatini çekti. Sonuç olarak bir dizi reform uygulandı ve hatta ülkenin seçim sistemi temsili olarak değiştirildi. Protestolar ise şirketler ve zenginlerin daha yüksek vergi ödemesi, yoksul öğrencilerin eğitimi için daha fazla bütçe oluşturulması gibi kısmi haklar sağladı. Protestoların yönetici sınıf üzerinde artan baskısı, iktidarın meşruiyetini sefil seviyelere getirdi. Bu başarıların hiçbiri reddedilmemeli. Süregelen siyasi çatışma ortamı olumlu yönde değiştirilebildi. Anti-neoliberal bir sol blok oluşturma 1990'larda demokratik geçiş sürecinden bu yana alınan en stratejik kararlardan biri oldu.

Şili'nin yükselen solu neoliberal egemenliğin tahakkümünü sınırsız olarak sürdürmesini olanaksız kılıyor. Bu, Şili'nin canlanan sınıf mücadelesinde yeni zaferlere yol açabilir. Ancak piyasacılar henüz yenilmedi ve 2017 seçimlerinde yüzde 8 oy alan Pinochet yanlısı Kast, ikinci turda Boric ile karşılaşacak. Sonuç belirsiz. Ancak Şili'nin o sınırsız güce sahip neoliberal rejiminin ölümünden ve solun iyi bir konum almayı başardığından söz edebiliriz. Yeni zorluklarla nasıl başa çıkılacağı ve ülkenin siyasi devriminin nasıl tamamlanacağını görebiliriz.

Jacobin'den çeviren
BirGün Çeviri Kolektifi