KHK’yle ihraç edilenleri anlatan ‘Kanun Hükmü’ belgeseli 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali seçkisinden kaldırıldı. Demirci, ‘‘Belgesel filme zarar vermek sinemaya zarar vermektir. Sinema bu korkakları hak etmiyor’’ dedi.

Sinema korkakları hak etmiyor!
Film, çekim sırasında da çeşitli baskı ve engellemelere maruz kaldı.

Kayhan AYHAN

OHAL KHK’leriyle ihraç edilen iki kamu çalışanının mücadelesini belgeselleştiren yönetmen Nejla Demirci, ‘Kanun Hükmü/The Decree’ belgeselinin 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışma Seçkisinden kaldırıldığını duyurdu. Demirci, ‘‘Doktor Yasemin Demirci ve Öğretmen Engin Karataş hakkında kesinleşmiş bir yargılama söz konusu değilken festival mazeret olarak yargı sürecinde olduğunu iddia etti’’ dedi.

Kararı BirGün’e değerlendiren Demirci, Antalya Film Festivali ile ilgili daha önce de sansür vakaları yaşandığını hatırlatarak, ‘‘Ama bu denli bu kadar apaçık ve yaptıkları sansürü ifşa eden bir şekilde bir davranış görmedim. Şaka sandım çünkü belgesel artık seçilmişti. Seçilmesine de şaşırmıştım zaten. Ama onlara film başvurusunu yaparken AYM kararını gönderdim. Belki bilmeyenler vardır yaşadığımız baskı ve yasaklara karşı bir emsal karar çıktı, ‘ifade özgürlüğünün ihlalidir’ diye. Bunun bir memnuniyet yaşattığını da hissettim. O yüzden bana gelen telefondan şaka olduğunu düşündüm’’ sözleriyle yaşadıklarını anlattı.

Yönetmen Nejla Demirci

MAYIN TARLASI

Çok yorucu bir çekim sürecinden geçtiklerini kaydeden Demirci, ‘‘Bizim tek motivasyonumuz seyirci karşısına çıkmaktı. Her adımı mayın tarlasında yürür gibidir bu ülkede belgesel yapmak. Gerekçe uydurmuşlar onun altına festivalin direktörü Ahmet Boyacıoğlu eminim çok üzülerek o imzayı atmış.  Ama festival yönetimi üzgündür şüphesiz ki. Sosyal medya, sinema çevreleri bütün sanat disiplinleri mutsuzlar ve öfkeliler. Ama beni mutlu eden tarafı dayanışma içerisindeyiz’’ diye konuştu.

‘‘Antalya Film Festivali bizim’’ diyen Demirci, ‘‘Bu ülkenin bizim olduğu gibi orası da bizim alanımız. Antalya Film Festivali’nin sorumluluğu özellikle adına ulusal belgesel diyorsa bu coğrafyadaki sinema emeğini izleyici karşısına çıkartmak zorundadır. Onun vazifesi bu. Onun vazifesi bu filmin karakterleinden birinin davası davam ediyor mu diye sormak değildir. Bu onu ilgilendirmez. Kimseyi de ilgilendirmez. Belgesel sinemanın yaşadığı şey yeter artık. İnsan aklıyla, insan emeğiyle dalga geçen şeyler yaşıyoruz’’ şeklinde konuştu.

SİNEMA AŞK İSTER

Festival direktörünün Türkiye sinema tarihine kara leke olarak geçecek iki satırlık yazıyı yazdığını aktaran Demirci şu ifadeleri kullandı:

‘‘Eminim bundan çok üzgündür. Ama söylemeliyim ki bir kültür ortamını yönetmek cesaret ister. Hele hele böylesine popülist bir siyasetin yapıldığı coğrafyalarda başka bi duruş ister, aşk ister. Aşkla yapmak gerekiyor, eğer aşk varsa sinemaya zarar veremezsin. Sinemeya zarar vermek bir belgesel filme zarar vermektir, festivale zarar vermektir. Bu ortamda festival yapmak şüphesiz kolay değildir. Bir belgesel film yapmak da, KHK’li olmak da kolay değil. Engin kolay bir hayat yaşamıyor, Yasemin kolay bir hayat yaşamıyor. Nasıl bir kaygı yaşıyorlar ki hemen filmi kapı dışarı ediyorlar. Üstelik yönetmenle konuşmadan deklare ediyorlar. Bu etik değil, ahlaki değil. Bu kadar pespaye, düzeyi düşük, vizyonsuz, korkak kurumları ya da kişileri haketmiyoruz. Mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadık. Bundan sonra da bırakmayacağız.’’