Geçinemiyoruz çığlığı büyüyor. Yurtiçi Kargo, Yemeksepeti ve Banabi çalışanları memleketin dört bir yanında hakları için kontak kapattı. Prof. Dr. Özuğurlu, “Esnaf kuryeyle hem üretim riskleri hem de emeğin yeniden üretim maliyetleri sermayenin omuzlarından alındı” dedi.

Sınıf öfkesi her daim yaşayacak

Yaren ÇOLAK

Türkiye’nin dört bir yanında emekçiler, sefalet ücretlerine ve kötü çalışma koşullarına karşı sokağa çıkıyor. Yeni yılın direnişle geçen ilk ayından sonra eylemler dalga dalga büyümeye devam ediyor. Kargo sektöründe ağır çalışma koşullarına rağmen verilen düşük zamlara karşı kuryeler kontak kapatıyor. Maaşlarına yapılan düşük zammı kabul etmeyerek kontak kapatma eylemine giden Trendyol Express çalışanlarının kazanımlarından sonra eylemler taşımacılık iş kolundaki diğer firmalara da sıçradı. HepsiJet ve Scotty çalışanlarının ardından dün de Yurtiçi Kargo, Yemeksepeti ve Banabi çalışanları adil bir zam talebiyle kontak kapattı.


Yüzde 32,7 zam teklifini kabul etmeyen Yemeksepeti ve Banabi'nin esnaf kuryeleri pek çok kentte Yemeksepeti depoları önünde talepleri için eylemler gerçekleştirdi. İşçiler, ülkenin dört bir yanında kontak kapattığı görüntüleri sosyal medya hesaplarından paylaştı. Talepleri karşılık bulmazsa bu eylemlerin süreceğini ifade etti.

ESNAF KURYE MODELİ GÜVENCESİZ, SİGORTASIZ

Kuryeler, Şişli’deki Yemek Sepeti Genel Müdürlük Binası önünde Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) ile birlikte eylem yaptı.
Basın metnini okuyan TÜMTİS İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Ersin Türkmen, ‘’Yemeksepeti’nde sefalet zammı kabul edilemez, sadaka değil, insanca yaşamaya yetecek ücret istiyoruz!’’ dedi. Yurtiçi Kargo çalışanları ise eylemler nedeniyle işlerinden çıkarılan arkadaşlarının geri alınması ve maaşlarına yüzde 40 zam istedi. Türkmen, Yemeksepeti’nin pandemide kârını ikiye katladığı hâlde çalışanlarına düşük ücret verdiğini vurgulayarak enflasyonun altında kalan zam teklifini kabul etmediklerini söyledi. Ayrıca, ‘Esnaf Kurye Ol’ çalışma modeliyle sigortasız, sendikasız ve güvencesiz bir çalışma ortamı oluşturulduğunun altını çizen Türkmen, Yemeksepeti’nden istenen talepleri şöyle sıralandı:

• Sendikamızın çoğunluğu sağladığına ilişkin Bakanlık tespit kararına itirazını geri çekin,
• İşçilerin Anayasal hakkı olan sendika hakkını tanıyın,
• Düşük ücret ve esnaf kurye dayatmalarına derhal son verin,

ASGARİ DEĞİL İNSANCA ÜCRET

İzmir’de de Alsancak’ta bulunan Banabi Yemeksepeti binası önünde bir araya gelen işçiler tarafından sık sık, “Sendika hakkımız engellenemez”, “Asgari değil insanca ücret” sloganları atıldı.

İşçiler adına basın açıklamasını okuyan TÜMTİS İzmir Şube Başkanı Şükrü Günseli, “TÜİK bağımsız bir kurum olmaktan çıktı, Saray’dan geleni açıklıyor. Bu rakamları asla kabul etmeyeceğiz. Emekçilerin yaşamını sürdürebilmeleri için en temel gereksinimi gıda ürünleridir. Ev kiraları, elektrik, doğal gaz faturaları bunları düşününce sefalet ücretini asla kabul etmeyeceğiz” diye konuştu.

YÜZDE 17 ZAM KABUL EDİLEMEZ

Yurtiçi Kargo çalışanları da yüzde 17 zamma ve sözleşme fesihlerine karşı Varyap Plaza Yurtiçi Kargo Bölge Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Sabahın erken saatlerinde kontak kapatarak protestoya başlayan Yurtiçi Kargo çalışanları taleplerini ise şöyle sıraladı:

• Yüzde 40 zam yapılsın,
• Dağıtılacak parça sayıları artırılsın,
• Sözleşme fesihleri iptal edilsin, hiçbir çalışma arkadaşımızın sözleşmesi feshedilmesin.

***

Örgütlenme biçimi değişir asli karakter değişmez

Prof. Dr. Metin Özuğurlu son dönemlerde artan esnaf kurye eylemlerini şöyle değerlendirdi:

‘Esnaf kuryeler’ Marx’ın ‘devrimci olmayan yoldan kapitalizme geçiş’ olarak adlandırdığı ‘eve iş verme sistemini’ anımsatır; orada da dokumacı ‘esnafa’ tüccar iplik verir, kendi belirlediği esvapta dokumasını ister, arada avans ve borç verir, sonra da belirlediği fiyattan dokunan ürünü alır. Manifaktür üretimden farklı olarak eve iş vermede üreticiler hem yalıtılmışlardır hem de emeğin yeniden üretimi sermaye denetiminde değildir. Oysa üretimin kolektif karakteri kapitalist mal ve hizmet üretiminin esasıdır; emek sürecinin örgütlenme biçimlerindeki değişiklikler bu asli karakteri değiştirmez, ortadan kaldırmaz. Bu kuryeler, “işçi değil girişimciyiz, esnafız” diyorlar ki bu tanımlama sadece öznel bilinç ürünü değil, bağıtlanan bir sözleşme de gereği. Lakin fiziki yalıtılmışlığa, öznel algıya ve yasal sözleşmeye rağmen kapitalist üretimin kolektif karakteri hükmünü sürdürüyor. Ağ-toplumu üyeleri olan esnaf kuryeler’ son derece ortak bir deneyimi yaşadıklarını birbirlerine günbegün sosyal medya aracılığıyla aktarıyorlar. Fabrikada işçiyi departman departman yalıtabilirsiniz ancak sanal mekanda bu da mümkün olmuyor.

İkinci husus emeğin yeniden üretim süreci ile ilgili. “Esnaf kurye” tipi hizmet üretimi örgütlenmesi, hem üretim risklerini hem de emeğin yeniden üretim maliyetlerini sermayenin omuzlarından alıp “esnaf-işçi” kardeşimizin sırtına bindirmiş durumda. Bugün ne geleneksel ne de kamusal anlamda meta-dışı yaşam alanları mevcut; dolayısıyla emeğin yeniden üretimi dibine kadar metalaşmış vaziyette. Eskiden mal ve hizmet üretenler için ücret, daha iyi yaşamak içindi; şimdi hayattaki varlığı ücret gelirine bağlı ve bu parayı temin edebilecek tek yer de esnaf olarak sürdürdüğünü söylediği işi. Üstelik pandemi koşullarında bu hizmet kolu ‘yaşamsal’ işler ön ekini de almış durumda. Esnaf kuryeler yüzde 40 zam talebinde bulunuyorlar; bunu alsalar kısa süreli bir rahatlama belki yaşayacaklar; ancak asıl mesele ücrete bağımlılıklarını azaltacak koşulara ulaşıp ulaşamayacakları ile ilgili ki günümüzde yükseliş eğilimindeki işçi mücadelelerinin nesnel talepleri de bu noktayla ilgili. Emeğin yeniden üretim sürecinin tümüyle metalaşmış olması, sınıf öfkesinin ücret odaklı bir şekilde her daim yaşanacağı anlamına geliyor.