KONDA’dan Ağırdır, yoksulluğun artmasıyla beraber "Geleneksel sınıfsal gerilim yükselmeye başladı" dedi.

Sınıfsal gerilim yine yükseliyor

Filiz Gazi

KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, Civil Rights Defenders için yaptığı, “Türkiye Toplumunda İnsan Hakları Algısı ve Farkındalığı” araştırması sonuçlarını dün basınla paylaştı. Araştırma kapsamında, 31 ilin merkez dahil 85 ilçesine bağlı 120 mahalle ve köyünde 2402 kişi ile konuşuldu. Araştırmada şu sonuçlar öne çıktı:

•Her 10 kişiden 4’ü Türkiye’de insanların en çok din veya mezhebinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Her 100 kişiden 36’sı Türkiye’de insanların cinsiyetinden dolayı, 33’ü siyasi tercihinden dolayı, 282’i etnik kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşünüyor.

•Toplumun yüzde 50’si kendini LGBTi+’lara uzak hissediyor. Toplumun yüzde 36’sı mültecilere, yüzde 26’sı azınlık halklarına kendi uzak hissettiğini beyan ediyor.

•Araştırmada insan hakları alanındaki sorunları mevcut hiçbir partinin çözemeyeceği algısının toplumun geneline hâkim olduğu görülürken, vatandaşların yalnızca yüzde 15’i AKP’nin, yüzde 9’u CHP’nin yüzde 7’si İYİ Parti’nin bu sorunları çözebileceği konusunda ümitli.

•Toplumda en fazla haksızlığa uğradığı düşünülen gruplar arasında kadınları, yoksullar, Kürtler ve gençler takip ediyor. En fazla LGBTi+’ların haksızlığa uğradığını düşünenlerin oranı ise yüzde 14.

NİZAMI BİTİRME KARARLILIĞI VAR

Raporun açıklanmasından sonra Bekir Ağırdır, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ağırdır, işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı gibi insanların bireysel hayatlarına değen sorunların ağırlığının artmaya başladığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Bu sorunlar arttıkça kültürel kimliklerin, siyasi tercihlerin ürettiği soyut şehvet erimeye başladı. Yeniden, eski bildiğimiz geleneksel sınıfsal gerilim yükselmeye başladı. Vatandaşın oldum bittim nizamla derdi var ve nizamı değiştireceğine oy veriyor. Aynı şey 12 Eylül darbesinden sonra oldu. 2012’deki kırılma nizama karşılıktan çok, var olan nizamla güven ilişkisinin tamamen sıfırlanmasıyla alakalıydı. 28 Şubat yaşanmış, siyasi sonuçları var. Marmara Depremi olmuş, insanlar devlet diye gözünde büyüttüğü mekanizmanın olmadığını görüyor. Şimdi de nizamı bitirmek konusunda bir kararlılık var ama bunu yapacak olanı seçmiş değil. Bakıyor, vaat edilene bakıyor.

DAĞLARDA ÇOBAN ATEŞLERİ YANIYOR

Türkiye insanı birey olma konusunda çok gayretli ama yurttaş olmak konusunda çok temkinli. Haklarını savunma konusunda sokağa çıkma konusunda ikircikli. Sevgili Hrant Dink’in dediği gibi insan hakları, toplumda karın gurultusu gibidir. Ahilik, imecilik, vakıf gibi örgütlemeleri başaran bir toplum niye hak temelli örgütlenmeyi bilmiyor olsun ki? Biliyor. Biz insan hakları diyoruz ama Kayseri’deki bir kadın adalet diyor. Yurttaş olma konusunda toplumunun kısıtları var. Türkiye’de devlet düzenleyici kurum olarak değil, denetleyici kurum olarak görülüyor. Buna en iyi örnek imar affı. 1948’den bu tarafa 17 imar affı yapmışız, 17. kez yapıldığında bile 8,5 milyon insan başvurdu diye hükümet övündü. İnsanlar o kaçak katı yaparken ne yaptığını biliyor. Nizama güvenmediği için devleti ofsayta düşürmeyi doğal görüyor."