Sınır anlaşmasının bir karşılığı yok
Ankara ile El-Sarraj yönetimi arasındaki sınır anlaşmasının yarattığı kriz büyüyor. Atina Libyalı elçiyi kovdu, G. Kıbrıs Lahey’e başvurdu. Lahey’den çıkacak kararın bağlayıcı olmadığını ifade eden Prof. Dr. Türkeş, geç gelen adımın Ankara’yı tuhaf bir durumun içine sürüklediğini kaydetti
Rıfat KIRCI
Türkiye’nin, Libya’daki siyasal İslamcıların ağırlıkta olduğu Trablus merkezli hükümetle yaptığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin anlaşma’nın yarattığı kriz derinleşiyor. 27 Kasım’da imzalanan anlaşmanın ardından Doğu Akdeniz’e sınırı olan ülkelerin tepkisi sürerken Yunanistan, Libya Büyükelçisini sınır dışı etme kararı aldı. Güney Kıbrıs “Her türlü yasal silahı kullanacağız” diyerek Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvururken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Atina’nın elçiyi sınır dışı kararına “Sadece bizim imzalamış olduğumuz bir mutabakat zaptı nihayetinde büyükelçinin sınır dışı edilmesi kabul edilemez, kınıyorum” sözleriyle tepki gösterdi.
Ankara’nın hamlesi Doğu Akdeniz ve Ege’de suları yeniden ısıtırken, kriz de derinleşiyor. Ankara’nın hamlesine çok parçalı Libya’dan da tepki var. Tobruk merkezli General Hafter destekli yönetim Ankara ile Fayez el-Sarraj yönetiminin anlaşmasının geçersiz olduğu görüşünde. Trablus yönetiminin yaptığı anlaşmaların Libya’yı bağlamayacağını kaydeden Tobruk hükümeti, anlaşmayı geçersiz saydı.
TÜRKİYE AÇISINDAN GEÇ KALINMIŞ BİR ADIM
Çok boyutlu krize ilişkin değerlendirmede bulunan ODTÜ Uluslar İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Türkeş, adalet divanının alacağı kararın bağlayıcı olmayacağını belirterek “Türkiye oradan Rum tarafının ya da Yunanistan’ın çıkaracağı kararı bağlayıcı olarak görmez” dedi. Bölgede bulunan diğer ülkelerin Türkiye’den çok önce kendi aralarında anlaşmalara vardığını hatırlatan Prof. Dr. Türkeş, “Burada Türkiye’nin siyasi anlamda kendi politikası açısından sorun oluşturan etken, herkes anlaşmayı yaptıktan sonra böyle bir adım atarak kendi açısından tuhaf bir durumun içine sürüklenmesi oldu. Bu açmazları olan bir politika” dedi.
Türkiye’nin imzaladığı anlaşmanın oldukça geç yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Türkeş, geçmişte Mısır, Yunanistan, İsrail gibi bölgedeki bütün devletlerin anlaşmalar imzaladığını belirterek, “Türkiye burada ‘Siz beni burada tamamen dışlanan bir yapıya dönüştürürseniz ben de sizin planınızı çalışmaz hale getirmek için adım atarım’ diyor” ifadelerini kullandı. Bunun diğer devletlerin yaptığı anlaşmaların doğru olduğu anlamına gelmediğini ancak diğer devletlerin yaptığı yanlışı, Türkiye’nin onlardan çok sonra yaptığını yani geciktiğini kaydetti.
İLİŞKİLER DAHA KÖTÜYE GİDEMEZ
Yunanistan ile ilişkilere de değinen Türkeş, Yunan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in önceki gün Ankara’ya seslenerek “sorunları iyi niyetle aşabiliriz” sözlerine değinerek şunları söyledi: “Yunanistan ile ilgili ilişkilerde şu andan daha kötüye nasıl gidilir zaten bilemiyorum. İlişkileri çözüme ulaştırabilecek şekilde iyi niyetle hareket etmek bu saatten sonra zor. En azından bu konuda tarafların iyi niyetli adım atabilecekleri bir durumu ben göremiyorum.”
LAHEY’DEKİ KARAR BAĞLAYICI OLMAZ
Türkiye ile Libya arasında yapılan anlaşmanın ikili bir anlaşma olduğunun altını çizen Prof.Dr. Türkeş, Libya’daki siyasi durumu da hatırlatarak şunları aktardı: “Libya’yı temsil eden kişinin bütün Libya’yı temsil etmediğini söyleyebiliriz, ancak Libya’da zaten kiminle anlaşma imzalarsanız imzalayın durumun aynıdır. Orada iki başlı bir yapı var ve diğerleri birbirlerini görmeyecekler, tanımayacaklar. Türkiye orada iki karşı hükümetten biriyle anlaşma imzaladı. Bunun uluslararası hukukta karşılığı da Uluslararası Adalet Divanı’na gittiği zaman orada alınacak karar bağlayıcı olmayacağıdır. Bu ne Türkiye’yi ne de Yunanistan’ı bağlar. Eğer burada bir çözüm olacaksa tarafların oturup hakkaniyet üzerinden yapması lazım. Ancak burada böyle bir siyasi sürecin olmadığı ortada. Dolayısıyla taraflar burada diğerinin pozisyonunu zayıflatacak adımlar atmaya çalışacaklar.”
DOĞU AKDENİZ SİLAH YIĞINAĞI HALİNE GELİYOR
Doğu Akdeniz’deki gerginliğin tehlikeli bir hal aldığına değinen Prof. Dr. Türkeş sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerilim büyük bir çatışmaya yol açar mı, bunu kestirmek zor. Burada kapitalist devletler arası bir rekabet var. Farklı sermaye grupları arasındaki bir çatışma. Ancak Akdeniz havzası sürekli bir silah yığınağı haline geliyor bu çok tehlikeli bir durum. Aynı yerde bu kadar silahın bulunması, biri patladığında diğerinin de patlama olasılığını düşünürsek çok tehlikeli, bütün dengeleri alt üst eder.”
***
Enerji savaşı yaşanıyor
Mısır, Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs’ın bir tarafta Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın diğer tarafta olduğu gerilim, son dönemde AB, ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin de devreye girmesiyle uluslararası plana taşındı. Siyasi, ekonomik ve hatta askeri boyutuyla dikkat çeken Doğu Akdeniz geriliminde, Türkiye ile Libya’nın 27 Kasım’da attığı adım mevcut dengeleri değiştirebilme özelliği nedeniyle tartışılıyor. Erdoğan ile Libya Ulusal Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez al-Sarraj’ın İstanbul’daki görüşmesi sırasında, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırasını imzaladılar. Bunun Türkiye açısından önemi Kıbrıs Türkleri ile 2011’de yapılan anlaşma dışında Doğu Akdeniz’de bir kıyıdaş ülkeyle yapılan ilk deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması olması.
***
Adalar görmezden geliniyor
Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası, Doğu Akdeniz'in diğer kıyıdaş ülkelerinin tepkilerine neden oldu. Libya ile yapılan anlaşmaya Yunanistan ve Güney Kıbrıs teknik ve hukuki açılardan karşı çıkarken, Mısır, İsrail, ABD ve Rusya gibi ülkeler siyasi açıdan itirazlarını dile getiriyorlar.
Yunanistan, Türkiye-Libya anlaşmasının 1982 tarihli Uluslararası Deniz Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu, bölgede yer alan Girit, Rodos, Kerpe ve Meis adalarının deniz yetki alanlarını ve dolayısıyla egemenlik haklarının göz ardı edildiğini kaydediyor.
Türkiye Akdeniz'de henüz MEB ilan etmedi
Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında yapılan anlaşmanın Birleşmiş Milletler’e (BM) gönderilmesi bekleniyor. Libya ile Türkiye arasında 18.6 millik (29.9 km) bir sınır çizgisiyle kıta sahanlığı (KS) sınırları belirlendi. Libya mutabakatı, Türkiye’nin KKTC ile 2011’de yaptığı Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması’ndan sonra bölgede yaptığı ikinci deniz yetki sınırlandırma anlaşması. Ancak Türkiye, Akdeniz’de henüz Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmedi. Türkiye MEB’e taraf değil.