Google Play Store
App Store

Yeni mülteci dalgasına karşı ülkeler sınırlarına duvar örüyor. Duvar örmenin bir çözüm olmayacağına dikkat çeken insan hakları hukukçusu Güler, “Çözüm somut ve insani politikalar geliştirmek” diyor.

Sınıra duvar örmek çözüm değil

Zilan Akay

Taliban güçlerinin Afganistan’daki yönetimi ele geçirmesinin ardından ülkeler güvenlik önlemlerini artırmaya başladı. Balonlarla devriye uçuşlarına başlayan Yunanistan’ın, Türkiye sınırına ördüğü çelik duvar 40 kilometreyi buldu. İktidar kanadından yapılan açıklamalarda ise İran sınırında 242 kilometrelik güvenlik duvarının bulunduğunu ve çalışmalarını sürdüreceği belirtildi.

Göçü engellemek için ülkelerin attığı adımları insan hakları hukukçusu Ali Deman Güler ile konuştuk. Yoğun göç hareketlerinde ülkelerin çaresiz kalarak duvar ördüğünü ancak bu yöntemin tek başına yeterli bir çözüm olamayacağını ileten Güler, “Ülkeler duvarla, sınır bölgelerinde asker sayısını artırmakla ya da modern teknolojik aletler kullanmak gibi yöntemlerle güvenlik önlemlerini artırmaya çalışıyor. Bu örnekleri daha önce de görmüştük. Örneğin, Trump yönetimi de Meksika’dan gelen düzensiz göçmenler için benzer bir yöntem kullanmıştı. Amerika, Meksika sınırında bu yöntem nispeten etkili olabilir. Çünkü düz bir alandan bahsediyoruz ama Türkiye İran sınırı gibi dağlık bölgede tek başına bir duvarla göçü önlemek mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Göç hareketini engellemek için sınırlarda güvenlik önlemlerini artırmak yerine barışçıl politikalara yönelmek gerektiğini belirten Güler, şunları iletti: “Suriye, Irak ve İran’da da benzeri durumları gördük. Çoğulculuğu, eşitliği ve ekonomik kalkınmayı yerinde sağlamazsanız göç hareketlerini engelleyemezsiniz. Barışçıl politikaların terk edilmesi, emperyalist yayılmacı politikaların kullanılması göç dediğimiz olguyu elbette devam ettirecektir. Bu durumlar göz ardı ederek tek başına güvenlik politikalarıyla mücadele etmek mantıklı değil. Suriye’nin içişlerine müdahale ederek, Emevi Cami’nde namaz kılarak politika üretirseniz, karışıklığı ateşler ve göç hareketine katkıda bulunmuş olursunuz. Bu politikalarla beraber dönüp de ben sınıra duvar örüyorum, güvenliği sağlayacağım diyerek mantıklı davranamazsınız.”

ÇÖZÜM, İNSANİ POLİTİKALAR

Ülkelerin güvenlik kaygılarıyla temel bir insan hakkı olan iltica hakkının çatıştığına dikkat çeken Güler, “Başka bir noktaya değinmek gerekiyor. Uluslararası insan hakları hukukunun yasak kabul ettiği işlemleri bir hukuki norm olarak kullanan Taliban yönetiminden kaçan insanlara karşı Afganistan’ın dört tarafına duvar örmek ile insanların en temel hakkı olan iltica hakkını elinden almış oluruz” dedi ve özellikle savaşçı yabancıların Türkiye’ye girebileceğine değinerek şunları ekledi: “Daha önce Suriye sınırında da rastlamıştık. Suruç’ta, Ankara’da emniyet güçlerine yapılan saldırılarda terör bağlantılı binlerce insanın geldiğini gördük. Dolayısıyla bu durumun engellenmesi gerekir. Duvar örmek bu durumun engellenmesi için bir çözüm olamaz.”

Güler, Afganistan ile Türkiye’nin bir sınır komşusu olmadığını bu yüzden zorunlu mülteci olarak kabul edilmesinin soru işareti yarattığını söyleyerek sözlerini sürsürdü: “Geri gönderme yasağı diye bir durum var. İnsan hakları hukukunda mülteci hukukunda üstün norm olarak en önemli ilkelerden biridir. Can havliyle ülkelerinden kaçmış insanların bir başka sınır ülkesine geçtikten sonra üçüncü ülkeye varmasında bir zorunluluk var mıdır değerlendirilmesinin doğru yapılması gerekiyor. İran da resmi rakamlara göre 950 bin Afgan mülteci nüfusu bulunuyor. Ancak bu rakamın gayri resmi olarak 2-3 milyon arasında olduğu söyleniyor. Bu rakamlar Taliban ülkeyi ele geçirmeden önce açıklanan rakamlar. Akıllara gelen sorular ise şunlar, hali hazırda bu kadar Afgan mülteciyi barındıran İran’dan insanlar buraya zorunlu iltica hakkını kullanarak mı geliyor? Ayrıca bu iltica hakkını kullanmak İran da sonlandırılmalı mı?”

ÇÖZÜM, İRAN İLE KONUŞMAK

Çözüm için İran ile görüşme yapmak gerektiğini belirten Güler sözlerini şöyle sonlandırdı: “Nasıl ki Yunanistan, Türkiye ve AB ile görüşmelerinde Türkiye’yi üçüncü güvenli bölge olarak kabul ediyorsa Türkiye’de aynı soruyu İran için sormalı. Türkiye’nin bir an önce İran’ın güvenli bir ülke olup olmadığını belirlemesi gerekiyor. Ancak AKP hükümeti başından beri bunların hiçbirini düşünmeden uluslararası hukuku tatbik etmeden kendi iç mevzuatını oluşturmadan Türkiye’yi dünyanın en büyük mülteci ülkesi haline getirdi. Barışçıl politikalar üreterek ve çevre ülkelerle görüşerek çözüm aranmalıdır.”