Ankara’nın AB ile ilişkileri toparlama girişimleri yoğun bir diplomasi sürecinin yaşanacağına işaret ediyor. Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, "Brüksel bu çabaların Biden'ın seçilmesi sonrasında geldiğinin farkında" diyor.

Sinyaller krizden çıkma manevrası

Özde ÇELİKBİLEK

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “müjdelediği” yeni reform paketi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Brüksel temasları ve Almanya Dışişleri Bakanı Mass’ın Ankara ziyareti. Ardı sıra gelen gelişmeler sonrasında AB, Türkiye'ye karşı ek yaptırımları rafa kaldırırken pamuk ipliğine bağlı ilişkilerde “yeni bir sayfa mı açılabilir mi?” sorusunu beraberinde getirdi. Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Özlem Kaygusuz ile son gelişmeleri konuştuk.

Türkiye’nin, son günlerde AB nezdindeki girişimleri ve açıklamaları, ilişkilerin mart ayına kadar olabildiğince düzeltilebilmesi için çaba harcanacağını gösterdiğini söyleyen Doç. Dr. Kaygusuz, “Önceki isteksiz ve sürekli AB’nin Türkiye’ye haksızlık yaptığı türünden değerlendirmelerle biten temaslardan farklı bir şekilde, karşılıklı olumlu niyetlerin açıklanması ve AB Dışişleri Konseyi’nin de yaptırımların ertelenmesi kararıyla sonuçlandı. Ancak yaptırımlar rafa kaldırılmadı, erteleneceği bildirildi. Bu erteleme, Türkiye’nin atacağı adımları cesaretlendirmek ve zaman kazandırma amacını taşıyan bir jest olarak yorumlanabilir. Brüksel, Türkiye’nin özellikle Joe Biden’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından bu çabaları göstermeye başladığının gayet farkında” dedi.

ERDOĞAN KRİZDE AB FARKINDA

sinyaller-krizden-cikma-manevrasi-835651-1. Sadece Ankara-Brüksel değil, Ankara-Washington ilişkileri de sorunlu aşamada. Biden’ın olası sert tutumu ve Beyaz Saray’dan gelen açıklamalar Ankara’da endişe nedeni. Bu durumun Brüksel tarafından bilindiğini kaydeden Doç.Dr. Kaygusuz, “Genel olarak Brüksel’de düşünülen şey şu: Erdoğan, Biden’ın seçilmesinin ardından karşı karşıya kalabileceği baskı ve ekonomik sorunların önünü alabilmek için Batı ile ilişkilerini düzeltmeye, AB’den başlama kararı verdi. AB, elbette ki Türkiye’den gelen bu inisiyatifi değerlendirecek ve klasik havuç-sopa taktiğinin yeni bir türünü uygulamaya koyacak. Yaptırımların ertelenmesi kararı ve pozitif gündem tartışmaları AB’den Türkiye’ye uzatılan havuç. Ancak arka planda yaptırım olasılığı, Biden ile birlikte Türkiye ile ilgili her konuda hareket etme kararı ve Doğu Akdeniz meselesinde Yunanistan’a verilen destek de varlığını korumaya devam ettiği bilinmelidir” ifadelerini kullandı.

AB, Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunları ele almak amacıyla Türkiye ile Yunanistan’ın 5 yıl aradan sonra başlattıkları istikşafi görüşmeler 25 Ocak’ta başladı. Uzun bir süreden sonra yeniden başlatılan görüşmeler üzerine Kaygusuz, “Doğu Akdeniz krizi Türkiye açısından hiçbir somut sonuç getirmedi ve son adımlarla da sönümlenmiş oldu. Yunanistan ise AB içindeki desteği artırdı ve meseleyi kendi sorunu olmakta çıkarıp AB sorunu haline getirmiş oldu” dedi ve ekledi: “Bu noktada istikşafi görüşmelerin başlaması Türkiye açısından hiçbir maliyeti olmayan bir adımdır ve Batı ile ilişkilerin düzeltilebilmesi için hızla ve rahatlıkla atılabildi. Elbette ki bu girişimler şubattaki NATO, marttaki AB zirveleri için bir hazırlık niteliği taşıdığını belirtmek gerekir. Ancak Türkiye’nin AB ile ilişkilerini düzeltme isteği, sadece Biden’ın seçilmesine ve Türkiye’yi gerek bölge siyasetinde gerekse S-400 sorununda zorlu bir sürecin beklemesine de indirgenmemeli. Türkiye ekonomisi ciddi bir kaynak ve borç sorunu yaşıyor; pandemi sürecinde AB’den gelen yatırımlar da oldukça azaldı. AB ile ilişkilerin bu şekilde kötü gitmesi durumunda ekonomik ve siyasal kayıpların daha da artacağını öngörmek zor değil.”

Türkiye AB içindeki çok önemli bir destekçisi olan İngiltere’yi kaybettiğinin de altını çizen Kaygusuz, Almanya’nın desteğini de koruması gerektiğinin farkında olduğunu belirtti. Kaygusuz, “Doğu Akdeniz sorununun çözümü üzerine AB ile yeni bir başlangıç ve Ege sorunları için Yunanistan tarafıyla masaya oturmak zaten elindeki az sayıdaki çıkış noktasından biriydi ve kullanılması yerinde oldu” diye konuştu.

İLİŞKİLERDE GÜVEN EROZYONU

Erdoğan’ın kasım ayında “müjdelediği” hukuk ve ekonomi alanındaki reform paketi, “kendimizi batıda görüyoruz” açıklamalarını da değerlendiren Doç.Dr. Kaygusuz, AB’nin beklentisi elbette ki daha geniş çaplı, temel hak ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ile ilgili reform sürecinin başlatılması olduğuna dikkat çekti.

İlişkilerde son dört yılda karşılıklı çok sert diyaloglarla ciddi bir güven erozyonu yaşandığını kaydeden Doç.Dr. Kaygusuz, “Aslında AB tarafında artık yepyeni bir ekip var. Almanya liderliği de değişecek. Bu Türkiye için eni bir diyaloğun başlatılması adına önemli de bir fırsat olarak görülebilirdi. Ancak yeni Komisyon başa gelir gelmez Türkiye’nin 27 Şubat’da Göç anlaşmasını askıya alması, pandeminin dünyada yayılmaya başladığı günlerde sınır kapılarından yüzlerce göçmeni bırakması bu güven kaybında çok etkili oldu. AB liderleri, Türkiye’nin mevcut yönetici kadrolarının hızlı kararlar alabildiklerini ve sert tutumlar geliştirebildiklerini gördüler ve dolayısıyla da tedbirli bir yaklaşım gösteriyorlar. Diğer yandan Türkiye’nin mevcut iç siyasal denklemlerinin geniş çaplı reformları olanaksız kıldığının da farkındalar” şeklinde konuştu.

BEKLENTİ AÇIK: GÖÇMENLERİ DURDUR

AB’nin Türkiye’den beklentilerinin de çok açık olduğunun altını çizen Kaygusuz şöyle dedi: “Göç anlaşmasının yenilenmesi ve bir daha aynı olayın yaşanmaması. Göçün kontrolü AB için en önemli öncelik; bu AB’nin en önemli ve hayati sorunu. AB içinde Türkiye’ye karşı tedbirli tutumun bir süre daha devam edeceğini öngörmek mümkün” ifadelerini kullandı. AB Dışişleri Bakanlarının yaptırımları erteleme kararının en önemli birincil nedeni olarak göç anlaşmasının daha da genişletilerek yürürlükte kalması adına AB açısından daha güvenli bir konum elde etme isteği olduğunu belirten Kaygusuz, ikincil olarak da Türkiye’ye atabileceği diğer adımlar için zaman kazandırmak ve özellikle reformlar konusunda, ne kadar zor olduğunu bilseler de atılabilecek olumlu adımlar için bir destek vermeye çalıştıklarını söyleyebileceğini belirtti.

Kaygusuz, “Bu son temaslarda zaten göç anlaşmasının yenilenmesi ve Doğu Akdeniz ile ilgili bir konferansın toplanmasının konuşulduğu açıkça bildirildi. Dolayısıyla bu ilk aşamada ilişkilerin düzelmesinden AB’nin daha çok yararlanacağını görüyoruz. Mısır ve İsrail ile ilişkilerde ciddi bir düzelme yaşanmadan toplanacak bir Doğu Akdeniz Konferansı’nın Türkiye’ye bir fayda getirmeyeceği açık. Dolayısıyla bu konferanstan da Türkiye adına fazla bir şey beklememek gerekir” dedi.