Jeremy Brecher 'Grev!’de anlattığı ABD’de şirket gücüne ve sendika bürokrasisine karşı çıkış tarihinin, yeni bir gelecek için alınması gereken derslerle dolu olduğunu hatırlatıyor. Elbette bakmasını bilene, öğrenmek isteyene...

Şirketlerin gücüne karşı

Ali BULUNMAZ

Dünya tarihine düz mantık ve kalıpyargılarla bakanlar, ABD’de solun, sosyalizmin ve emek mücadelesinin kâğıt üzerinde kaldığını söyleyebilir. Bu büyük yanılgıyı altüst eden hakikatler silsilesi, 1877’deki 'Büyük Kargaşa'dan günümüze kadar uzanıyor.

ABD’de kitlesel işçi sınıfı eylemleri bir hayli fazla; buna 'emeğin gizli tarihi' diyenler de var. İşçi Dan Lane’in “Biz, kendilerini efendilerimiz belleyenlere karşı çıkmadığımız sürece işçiler sömürülüp hakarete uğrayacak” cümlesiyle tarif ettiği sisteme başkaldırı hareketlerini hatırlatan tarihçi, belgesel yapımcısı ve aktivist Jeremy Brecher, 'Grev!’de, hem ABD’deki genel iş bırakma eylemlerini hem de dünyayı değiştirme umudunu anlatıyor.

TARİH YAZAN VE YAPANLAR

'Grev!', tarihi ve sosyolojik bir kitap; Brecher, hikâyeyi emek hareketine yön veren sendikaların ve örgütlerin gelişimiyle paralel bir şekilde anlatıyor. Çalışma, aynı zamanda yazarın 'mini devrimler' dediği eylemlerin de tarihi. Marina Strin, bunu destekleyen bir çerçeve çiziyor: “Grev!, bize tarihimizi; tarih yapanlar, savaşçılar, düş kuranlar ve dünyayı değiştirenler olarak rolümüzü geri verir. Genellikle bizden gizlenen bir tarihtir bu.”

Brecher, konuya girerken sıradan çalışanların, kitlesel ve bazen şiddet içeren, kolluk kuvvetleri ve şirketlerin finanse ettiği milislerce bastırılmak istenen başkaldırı hareketlerini anlattığı notunu düşüyor. Bir diğer not da şöyle: “İşçiler olarak insanlar, Amerikan hayatının çığırtkanlığını yapan serbestlikten çok farklı olan bir özgürlük inkârını deneyimler. ‘Fırsat’, zamanımızı ya da yaratıcı kapasitemizi şu veya bu işverene satma, satmazsanız da yoksulluğa düşmeye indirgenir. ‘Seçme özgürlüğünün’ yerini, size söyleneni yapma özgürlüğü alır.”

Brecher’ın anlattığı hikâyenin özünde, ABD’de işçilerin birlikteyken tek başına olduğundan daha güçlü hale geldiğini keşfetme süreci yatıyor. Diğer bir keşif ise günlük hayatın sorunlarını çözmeye uğraşanların, kurulu düzene meydan okuyarak 'tarih yapacak şekilde davranma' gerekliliğini fark etmesi. Brecher, 'Grev!’de işte tam olarak bu tarihe yoğunlaşıyor.

1877’deki 'Büyük Kargaşa'dan 'Seattle Muharebesi'ne, ABD’nin Vietnam işgali sırasında yoksulluğa ve ırkçılığa karşı çıkanlardan 1977’deki UPS grevine, 2011 'Wisconsin Ayaklanması'ndan Wall Street işgaline kadar pek çok eylem Brecher’ın bahsettiği hikâyeye dahil. Ders kitaplarında geçiştirilen, resmi tarih anlatılarında sumenaltı edilen ve günlük yaşamdan uzak tutulmaya çalışılan, kendiliğinden gelişmiş veya örgütlenmiş kitlesel hareketler ayrıntılarıyla yer alıyor kitapta.

ABD’deki ilk kitlesel grev olan ve işçilerin yenilgisiyle sonuçlanan 'Büyük Kargaşa'yla açılan kapıdan, dünya tarihine yön verecek başka eylemlerin geçtiğini hatırlatıyor Brecher: Mesela 1 Mayıs, demir-çelik işçileri ve madenci grevleri, 1929’daki Büyük Buhran’dan sonra sefaletle boğuşanların örgütlediği ayaklanmalar ve eylemler, 1934, 1937 ve 1938 grevleri, Chrysler grevi, 1945-1946’da 2 milyon 970 bin kişinin katıldığı iş bırakma eylemleri, 1960’ların ikinci yarısında şiddetsiz sivil itaatsizlik hareketleri, 1964 Staley ve 1996 Bridgestone grevi bunlardan birkaçı. Sendikalar ve grev kırıcıların başrolde olduğu söz konusu hareketlerin bazıları kan dökülerek bastırılıyor.

GELECEĞİ İNŞA ETME UMUDU

Brecher, hikâyeyi tüm yönleri ve aktörleriyle anlatırken Şiddet Komisyonu’nun 1970’te hazırladığı raporda geçen “ABD, sanayi ülkeleri içinde en kanlı ve en şiddetli emek tarihine sahiptir” cümlesini ve emek hareketlerine bir şekilde dahil olan insan ilişkilerinin merkezindeki şiddetin politik sonuçlar doğurduğunu hatırlatıyor. Sınıf uzlaşısı ve çatışması, bu sonuçlardan ikisi.

Brecher, grevlerin sayıca azaldığı dönemde Seattle, Wisconsin ve Wall Street işgali gibi 'milenyum eylemlerinin' ya da 'mini devrimlerin' sahne aldığını, bunların dünyaya ilham veren ve evrensel dayanışma ruhu oluşturduğunu belirtiyor.

Yazarın 'Grev!’de anlattığı büyük isyanlar ve mini devrimler, bir şekilde dünya tarihine yön verdi, vermeye de devam ediyor. Dahası, geleceği inşa etme umudunu canlı tutuyorlar: “Çalışan insanlar, insanlığın geri kalanıyla birlikte ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülemez bir gelecekle karşı karşıya. O geleceği sürdürülebilir bir zemine koymak için bir isyandan fazlası, önünde sonunda insan medeniyetinin dönüşümü gerekecek. Fakat iktidardakiler sürdürülemezliği devam ettirdiğinde, dünya yalnızca insanlar kendi faaliyetlerinin kontrolünü ele aldığı ve iktidardaki otoriteye direnmek için birbirine destek olduğunda sürdürülebilir bir zemine oturtulabilir. Bu yüzden gelecekte ne olursa olsun, işçi örgütlenmesinin mirası, karşılaştığımız problemlere kolektif çözümler bulmak için yararlanabileceğimiz bir kaynak olmaya devam edecek.”

Brecher, Herodotos okumalarına yoğunlaştığı bir dönemde, “Tarih, bakmasını bilen gözler için çok iyi bir öğretmendir” demişti. Yazar, 'Grev!’de anlattığı ABD’de şirket gücüne ve sendika bürokrasisine karşı çıkış tarihinin, yeni bir gelecek için alınması gereken derslerle dolu olduğunu hatırlatıyor. Elbette bakmasını bilene, öğrenmek isteyene…

sirketlerin-gucune-karsi-620365-1.