Türkiye İçin Yeni Bir Hükümet Sistemi isimli çalışmaya imza atan Hukukçu Prof. Özsoy, mevcut durumu şöyle özetledi; Mevcut rejim neo-patrimonyal bir zeminde. Bu tip rejimler, ödül ve ceza mekanizmasına dayanır. Siyasi sadakat, kamu kaynakları dağıtılarak ödüllendirilir. Satın alınmış bir sadakattir bu. Ceza mekanizması ise muhaliflere yönelir muhalefet ve siyasi rekabet ezilir, cezalandırılır.

Sistem üç yılda tıkandı, değişim zorunlu

Hüseyin Şimşek

Kurguladığı yeni yönetim modeli, muhalefet partilerinin parlamenter sistem önerileri arasında yer alan Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, BirGün’e yeni sistemin neden ve hangi yolla kurgulanması gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu.

İstanbul “Politik Araştırmalar Enstitüsü, Türkiye İçin Yeni Bir Hükümet Sistemi” isimli çalışmaya imza atan Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ve Dr. Berk Esen, parlamenter sistemin neden gerekli olduğunu madde madde anlattı. Çalışmada, Cumhurbaşkanı’nın tüm yetkilerinin alınarak sembolik konuma gelmesi, mahkemelerin bağımsızlığının artırılması, etkin bir denetleme sisteminin kurulması gibi öneriler yer aldı. Başbakan’ın TBMM’de yapılacak oylama sonucu belirlenmesi, seçim barajının yüzde 5’e indirilmesi de kurgulanan modelin özellikleri arasında. Bu öneriler, başta CHP olmak üzere çok sayıda muhalefet partisinin parlamenter sistem çalışmasına da kaynak oluşturdu, yetkili kurullarda ele alındı.

Çalışmasında, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tıkandığını ve değişimin bir zorunluluk olduğunu kaydeden Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ile konuştuk.

► Yeni sistem önerileriniz nasıl ortaya çıktı?
Çalışmamızı hazırlarken Dr. Berk Esen ile birlikte ilk olarak Osmanlı-Türk Anayasal gelişmelerini tahlil ettik. Bu tahlillerden bizim yapımıza uygun bir hükümet sistemi modeli oluşturmak istedik ama sadece geçmişin deneyimlerine bakarak bunu yapmayalım, geleceğe dair bir vizyon da oluşturalım istedik. Ayrıca çok sayıda katkı da aldık. Türkiye’de demokratikleşme talebi ile parlamenter hükümet sistemi isteği birleşmiş durumda. Demokrasi talep eden blok, bunun parlamenter sistemle olacağına yönelik inancını gösteriyor. Ben de bu düşünceyi paylaşıyorum.

► Neden parlamenter sistem?
Dünyada parlamenter sistemler, demokratikleşme ile birlikte doğup gelişmiş sistemlerdir. Siyasi iktidarın monarktan alınarak seçilmiş parlamentoya bırakılması sürecinde doğmuş ve demokrasi ile gelişmişlerdir. Demokratik olarak seçilmiş yasama organı içinden çıkan hükümetler, siyasi iktidarı kullanır hale gelmiştir. Bizim ülkemizde ortaya çıkışı da böyledir.

Başkanlık sistemlerinin dünyadaki uygulamasına baktığımız zaman demokratik olan versiyonunun yanında, yozlaşmış türlerinin de bulunduğunu görürüz. Başkanların çok fazla ön plana çıkarak iktidarlarını kişiselleştirmelerine ve gücü tekelleştirmelerine zemin hazırlayan bir kurumsal yapısı vardır. ABD’nin çok eski kurumları ve anayasasına rağmen bir başkan çıktı ve siyasi iktidarı kişiselleştirmeye çalıştı. Tüm kurumsal kontrol, denge araçlarına rağmen bir nebze de demokratik kurumları zayıflatmayı başardı ama gördük ki sonuçta kurumlar onu yendi. Türkiye gibi ülkelerde tehlike yüksektir. Çünkü demokrasiyi müdafaa eden kontrol, denge kurumları etkili değildir.

SINIRLANDIRILMIŞ İKTİDAR

► Neden tam olarak eski parlamenter sistem yerine farklı bir versiyonunu öneriyorsunuz? Eski parlamenter sisteme dönülmemesi, muhalefetin de tartıştığı bir konu.

Eğer eski parlamenter sistem yeterli olmuş olsaydı, Türkiye, şu an rekabetçi otoriter bir rejimle yönetilmezdi. Demek ki demokrasiyi müdafaa etme konusunda tam bir başarı gösteremedi. Başarılı bir hükümet sisteminin iki temel özelliğe sahip olması gerekir. İlki, etkili yönetim yapısı oluşturma becerisidir. Yani, kamu kaynaklarını, vergileri, etkili ve adil şekilde toplayacak ve ülkenin sorunlarına çözüm bulmak için harcayacak bir siyasi iktidar yapısı ve ona bağlı liyakatle, uzmanlıkla çalışan bürokrasi oluşturabileceğiz.

İkinci özellik ise etkili kontrol, denge araçlarıyla sınırlandırılmış siyasi iktidar yapısıdır. Denetlenmeyen iktidar, kim olursa olsun gücünü kötüye kullanabilir. Kamu kaynaklarını yağmalayabilir. Güç tek elde toplanmamalıdır. Ayrıca özgürlükçü ve demokratik bir rejim istiyoruz çünkü insanların mutlu olabilmesi için özgür bir ülkede yaşaması gerektiğine inanıyoruz.

sistem-uc-yilda-tikandi-degisim-zorunlu-837584-1.TÜRKİYE’DEKİ YOZLAŞMIŞ MODEL

► Neden demokratik bir başkanlık sistemi değil de demokratik parlamenter sistem kurguladınız?
Türkiye’nin siyasal geçmişine bakıp hükümet sistemlerinin zayıflıklarını inceledik ve beden ölçülerine uygun elbisenin parlamenter sistem olduğuna karar verdik. Çünkü başkanlık sisteminin kurumsal dokusu bizim gibi ülkelerde çok çabuk bozulup yozlaşabilir. Bugün Türkiye’de yürürlükte olan saf başkanlık sistemi değildir. Yozlaşmış bir modeldir. Kuvvetler ayrılığı üzerine kurulmamıştır. Meclisin son derece zayıfladığı bir modeldir. Bu kadar zayıf son meclis, birinci Osmanlı Meclisi’dir. Cumhuriyet’i kuran meclis, bu meclis gibi değildir. Cumhuriyet’in anayasal geleneğinde meclis güçlüdür ve ön plandadır.

TBMM’nin, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte politika üretme potansiyelinde matematiksel olarak ölçülebilen bir gerileme yaşandı. Steven Fish ve Matthew Kroenig’in ürettiği test kullanılarak yapılan ölçüme göre TBMM eski gücünün yüzde 40’ını kaybetmiş görünüyor. Bu yapılan ölçümde, TBMM’nin şu an bulunduğu seviyede hiçbir demokratik yasama organı bulunmuyor.

ANAYASA BİR MASKEDİR

Dünya’da yasama organlarının altı temel işlevi vardır. Müzakere, temsil, bütçe, yasama, denetim ve içinden hükümet çıkarma. Türkiye’de temsil fonksiyonu, barajlarla birlikte gerilemiştir. 2017 sonrasında müzakere fonksiyonu ciddi biçimde erimiştir. Meclis bugün yasama yetkisini Cumhurbaşkanı ile paylaşıyor. Denetim fonksiyonu zaten tamamen sıfırlanmış durumda ve artık içinden hükümet de çıkarmıyor. Yani artık politika üretme potansiyeline bile sahip bir Meclis konumunda değil.

Türkiye rejim olarak neo-patrimonyal bir zeminde bulunuyor. Bu tip rejimler, ödül ve ceza mekanizmasına dayanırlar. Siyasi sadakat, kamu kaynakları kullanılarak ve bunlar dağıtılarak ödüllendirilir. Satın alınmış bir sadakattir bu. Makamla, ihale ile kamu gücüyle yapılan bir ödüllenmedir. Ceza mekanizması ise muhaliflere yönelir. Güvenlik güçleri ve yargı siyasallaştırılarak her türlü muhalefet ve siyasi rekabet ezilir, cezalandırılır ve yok edilmeye çalışılır. Hukuk devleti yoktur. Anayasa, yasalar bir maskedir. Vatandaşlar bilir ki kamu hizmeti dahil kamusal kaynaklara erişim, tepesinde tek liderin bulunduğu bu ağa dahil olarak mümkündür. Bürokrasi de böyle oluşmuştur. Asla liyakate dayalı değildir. Lidere sadakat doğrultusunda seçilmişlerdir ve en ufak sapmada gönderilirler. Hukuku değil, emirleri sorgusuz uygulamaları beklenir. Bir çıkar ağının içindedirler. Beceri ya da bilgilerinin düzeyi doğrultusunda seçilmedikleri için çoğu zaman hiçbir beceri ya da bilgilerinin bulunmadığı konularda yüksek makamlara getirilmiş insanlar görülür. Üç, beş maaşla, yüksek mevkilerle ödüllendirilmeyi bekleyen bir kadrodur. Vergi hukuku da ödül cezanın aracı konumundadır. Eşit vergi toplanmaz. Bu yapı kamusal sorunları çözme becerisi gösteremez zira varlık sebebi bu değildir.

Türkiye tam olarak bu döngünün içerisindedir.

2014 sonrasında ülkemiz kademeli olarak rekabetçi otoriter rejime geçiş yapmıştır. Yani bir seçim var, rekabet içindeki partiler var ama bu adil ve özgür zeminde bir rekabet değil. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü yoktur. Adil bir zeminde eşit bir yarış yoktur. Elleri arkadan bağlı rakibini döverek maç kazanan bir boksör gibidir siyasi iktidar. Dolayısıyla Türkiye’de şu anda demokratik bir rejim de yok.

► Bu düzen bu şekilde baskı araçlarıyla sürebilir mi?
Türkiye gibi doğal kaynakları olmayan ülkelerde, ödül dağıtım çarkını döndürecek ekonomik zemin yoktur. Vergi doğru dürüst toplanıp, sorun çözmek için harcanamıyor. Kamuda büyük bir iflas durumu oluşuyor. Bunun da ötesinde özel sektörde irili ufaklı boyutta insanlar batıyor. O yüzden dünyada neo-patrimonyal rejimler petrol gibi kaynakları olan ülkelerde karşımıza çıkıyor. Burada bu rejimin ortaya çıkışı, Batı dünyasındaki krizden kaçan paranın, özelleştirmeyi çok muazzam düzeyde gerçekleştiren Türkiye’ye girişi ile oldu. Özelleştirmeden gelen para, bu rejimin tesisi için kullanıldı. Bu rejimin devam ettirilebilirliği artık yoktur. Ciddi bir kriz içindedir. Otoriter araçları kullanıp baskı uygulamak dışında aracı kalmamıştır. Mevcut anayasal düzenlemeler ve hükümet sistemi neo-patrimonyal otoriter rejimin üst yapısıdır, Türkiye’nin içine girdiği çıkmazı devam etme üzerine kurgulanmıştır. Bu hükümet sisteminden çıkmak lazım.

► Bunu nasıl yapacağız?
Türkiye, otoriterlik ile yarı demokrasi arasında dönüp duruyor. Öyle bir sistem kurgulamalıyız ki hiçbir siyasi partinin gücü bir daha terk etmemek üzere yönetim kurmasına izin vermeyelim. Seçimle gelen seçimle gidebilmeyi de kabul etmelidir. Kamu kaynaklarının yağmalanmasına izin vermeyelim. Denetlenen ama güçlü hükümetler yaratmak istiyoruz. Koalisyonlar oluştuğunda şimdiki gibi çıkar paylaşımı üzerine kurulu anti-demokratik yapılar olmasın, demokratik olarak hükümet programı ve ilkeleri kamuoyuna açıklanan, şeffaf ve etkili çalışan hükümetler olsun istiyoruz. Etkili çalışan ama gücünü kötüye kullanmayan hükümetler oluşturmak temel amacımız. Böylece özgür ve medeni bir ülke hayaline katkı sunmak istiyoruz.

Bizim raporumuzda önerilen modelde güçlendirilenler; demokrasi, yargının tarafsız ve bağımsız oluşu, siyasi iktidarın denetlenmesi ve TBMM’dir. Dar anlamda yasama, yürütme organları arasında denge, uyum ve istikrarla birlikte denetleme öneriyoruz. Geniş anlamda da demokratik rejimi kurup geliştirmeyi ve istikrar kazandırmayı amaçlıyoruz. Güçlendirdiğimiz tam olarak bunlardır. Zayıflayan ve rolü değişense Cumhurbaşkanı’dır. Bu makam tamamen sembolik, partiler üstü ve tarafsız olacak, siyasal değil sosyal iktidar kullanmak üzere kurgulanacaktır.