‘Korunacak’ alanların sınırlarını yeniden belirleyen Çevre Bakanlığı, sit alanlarını talana açtı

Sit alanı sit talanına dönüştü

RABİA YILMAZ rabiayilmaz@birgun.net @rabiaylmaz

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, doğal sit alanlarını yeniden ‘gözden geçirerek’ bazı alanların sit statüsünü kaldırdı, bazılarının ise sit derecesinde değişikliğe gitti. Düzenlemeye göre artık jeolojik dönemlere ait, ender bulunan ve olağanüstü özelliklere sahip yerler 1., 2. ve 3. derece sit alanı yerine, ‘Kesin Korunacak Alan’, ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ ile ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ olarak gruplandırılacak.

Bakanlığın itirafı: İmara açılacak
Düzenlemeyle ‘sit alanı’ kavramı tarihe karışırken, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Kemalettin Cengiz Tekinsoy ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’nda düşük yoğunluklu turizm ve konuta izin verileceğini belirtti. Buna göre Urfa bölgesinin ihalesi, güvenlik gerekçesiyle iptal edilirken, 21 bölgenin raporları ilgililere teslim edildi. Aralarında İzmir Çeşme, Seferihisar, Antalya Tünektepe ve Tuz Gölü başta olmak üzere 1000’in üzerindeki yerde eski sit sınırları yeniden belirlendi.

Yaşam alanları yok edilecek
Ekolojik tahribata karşı yerel direnişin baskısı ve hayata geçirmek için bekledikleri projeler nedeniyle böyle bir karar alındığını belirten Çevre Hukuku Avukatı Yakup Okumuşoğlu, “Koruma alanlarına giremedikleri ve rant oluşturamadıkları için sit alanlarını kaldırıyorlar. Örneğin Fırtına Vadisi’nde hayata geçirmeyi planladıkları bir kentsel dönüşüm projesi var. Vadi ve çevresi sit alanı, ancak buna karşın 1/100000 ölçekli ile Çevre Düzeni Planı (ÇDP) ile konut yerleşim alanları oluşturmuşlar. Bunun yanı sıra Yeşil Yol gibi daha birçok projeleri var. Sit alanlarını kaldırmadan bu projeleri hayata geçiremezler. Alınan karar bu doğrultuda alındı” dedi.

Çıkaramadıkları kanunun maddeleri
Gezi Direnişi’nden sonra gündeme gelen ve büyük tepki çeken Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu’nun izinde ilerlenlediğini söyleyen Okumuşoğlu şöyle konuştu: “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarı’nın içerisinde sitleri kaldırmak gibi bir dertleri vardı. Sit alanlarını, ‘Sürdürülebilir yaşam alanı’, ‘Sürdürülebilir Korunan Alan’ gibi daha yumuşak ifadelerle, yapılaşmaya daha uygun, çeşitli faaliyetlerini yürütebilecekleri bir ortam ve bir hukuki statüye geçirmeye çalışıyorlardı. Kanun olarak çıkaramadıkları için şimdi teker teker maddelerini hayata geçiriyorlar.”

Evi, konutu, bağı, bahçesi kalmayacak
Konuya ilişkin hukuki süreç başlatacaklarını aktaran ve yaşam alanlarına sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Okumuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlar bugün yaşam alanına sahip çıkmazsa, yarın sahip çıkacağı bir evi, konutu, bağı, bahçesi kalmayacak.”

‘Ranta kılıf aranıyor’
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, “Uygulama kapsamında sınırları değiştirme gereklerine baktığımızda bölgenin doğal sit olma özelliğini kaybetmesi, orman alanıysa yanması, iklimsel etkilerden bitki örtüsünün ortadan kalkması gösteriliyor. Bu bölgelerin eski özelliğini kazanması için herhangi bir rehabilite çalışması yapılmadan sit alanı sınırları değiştirilerek birilerinin insafına bırakmış olmuyor muyuz? Ranta kılıf aranıyor, idare sit alanlarını değiştirmek için gerekçe üretiyor, üretmesin” dedi.

‘Gerekçe gerçekdışı’
Uygulamadaki ‘turizm’ gerekçesinin gerçeği yansıtmadığını kaydeden Akçelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü ‘nün gerekçe olarak gösterdiği ‘turizm sektörünün dar bir alanda boğulmaması’ diye kısıt yok. Ayrıca Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü’nün işi turizm sektörünün dar bir alanda boğulmaması için düzenleme yapmak mı? Kendisi önce tabiat varlıklarını korumak için düzenleme yapsın.”