Son yıllarda giderek artan ve son ay

Son yıllarda giderek artan ve son aylarda da varili 40 dolar sınırlarını zorlayan (Brent) petrol fiyatları, özellikle petrol ithal eden ülkeler ve tüketiciler açısından, haklı kaygılara neden olmaktadır. Petrol fiyatlarının bundan sonraki seyri ile ilgili çok çeşitli analizler yapılmakta ve fiyatların daha da yükselip yükselmeyeceği başta olmak üzere, senaryolar üretilmektedir.

Enerji güvenliği, ekonomik güvenliğin ve giderek ulusal güvenliğin ayrılmaz bir unsuru haline geldiğinden dolayı, petrol fiyatlarının geleceğe yönelik seyri hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Tükettiği enerjinin yaklaşık yüzde 40'ını petrol ile karşılayan ve petrolün de yaklaşık yüzde 90'ını ithal eden Türkiye için bu husus, daha da yaşamsal boyuttadır.

EKONOMİK ETKİLER

Uluslararası Enerji Ajansı, 12 Mayıs 2004'de yayınladığı "Petrol Piyasası Raporu"nda, son dönemdeki fiyat artışlarının gerekçelerini sıralarken, aşağıdaki başlıklara dikkat çekmektedir.

- Küresel petrol talebinin, bir önceki talep tahminlerinden bu yana, günde 330 bin varil artışla, 80.6 milyon varile ulaşması. Bunda da, başta Çin olmak üzere, beklenenin üzerinde talep artışının gerçekleşmesi (Çin'in 2004 ilk çeyreği üretim artışının günde 1 milyon varile ulaşması).

- Benzin fiyatlarının rekor seviyeye ulaşması ve gerek mazot ve gerekse jet yakıtında piyasalarda darlık yaşanması.

- Dünya petrol üretiminin beklenenden az artması ve OPEC arzının günde 415 bin varile düşmesi .Rusya'nın artan üretimine karşın, OECD üretiminin öngörülenden az olması nedeniyle, toplam OPEC dışı üretimin, beklenenden az olmasına neden olması.

- OPEC-10 (Irak hariç) Nisan 2004 arzının, günde 380 varile düşerek, hedefin 1.9 milyon varil altında gerçekleşmesi. Irak'ta, ihraç sorunları (sabotajlar) nedeniyle, arzın günde 2.3 milyon varil düzeyinde kalması.

- OECD sanayi (petrol) stoklarının, hampetroldeki artışa (stok artışı) karşın, ürün stoklarındaki daha fazla çekiş nedeniyle, toplamda azalması.

ABD'DE YARATILAN 'SANAL SIKINTI'

Uluslararası Enerji Ajansı'nın, petrol fiyatlarındaki artışa dair bu genel "gerekçeleri"nin dışında, en az bunlar kadar önemli ve belirleyici başka nedenlerin olduğunu söylemek için, yeterince bilgi ve nedenimiz olduğu inancındayım. Bir çok araştırmacı, dünya benzin tüketiminin yaklaşık yüzde 45'ini gerçekleştiren ABD'ndeki benzin talebine yönelik "patlama"nın, petrol fiyatlarının artışı üzerinde çok önemli bir etken oluşturduğunu" öne sürüyor. Ürün stoklarındaki darlık da, bu etkinin artmasına neden oluyor. Ancak bu noktada, artışların, ABD'deki büyük petrol şirketleri tarafından spekülatif olarak körüklendiğini ve yapay bir kriz yaratılarak, fahiş kar elde edildiğini öne süren tüketici vakıflarına da kulak vermekte yarar vardır. Bu vakıflar arasında yer alan The Foundation for Tax Payer and Consumer Rights, konuyu Senato gündemine taşımış durumdadır. Söz konusu vakıf, 2003 yılındaki benzin fiyatları artışı ile 5 büyük petrol şirketin (Chevron, Conoco,Shell, Exxon ve BP) California'daki toplam karlarının yaklaşık 3 kat arttığını ortaya koyan bir araştırma sonucunu da sitelerinde yayınladılar. Tüketiciler, söz konusu şirketlerin, bazı rafinerilerini gerekçesiz ya da yanıltıcı gerekçelerle kapalı tutarak, yapay bir arz sıkıntısı (dolayısı ile talep patlaması) yaratacak biçimde "haksız rekabet" oluşturduklarını iddia ediyorlar. Dünya petrol tüketiminin yüzde 25'ini, benzin tüketiminin ise yüzde 45'ini bir başına gerçekleştiren ABD'deki böylesi spekülatif olayları dikkate almaksızın, petrol fiyat artışlarına dair yeterince sağlıklı bir analiz yapılamayacağı düşüncesi ile, bu hususa değinmekte yarar görüyoruz.

STOKLAR DARALIYOR

Petrol fiyatlarının artmasına neden olan bir diğer etken de, stoklardaki darlığın yanısıra, dünya petrol arzında bir sıkıntı olması halinde devreye girebilecek ek kapasitelerde de daralma yaşanmakta olmasıdır. Özellikle OPEC ek kapasitelerinde ve bunun içinde de S. Arabistan'ın ek üretim kapasitesinde, önemli bir daralma söz konusudur. 3 Haziran'daki OPEC (Beyrut) toplantısında, kartelin kotasını günde 23.5 milyon varilden 25.5 milyon varile çıkarması ile kartelin ek üretim kapasitesi günde 700 milyon varil düzeyine gerilemiştir.

Birleşik Arap Emirlikleri'nin günde 380 bin varil ve Katar'ın da 90 bin varil ek kapasitesi vardır. Bunun dışında ne Kuveyt'in ne Nijerya'nın, ne de diğer OPEC üyesi ülkelerin ek üretim kapasiteleri söz konusudur. OPEC'in Mayıs 2004 itibarı ile toplam ek üretim kapasitesi, ABD Enerji Bakanlığı kaynaklarında, yalnızca günde 2.17-2.67 milyon varil olarak belirtilmektedir.

Venezuella'da sürmekte olan istikrarsızlık (instability), Nijerya'daki benzer sorunlar, Irak'taki olumsuz siyasi gelişmeler, geleceğe yönelik haklı kaygılar ve giderek gerginleşen İsrail-Filistin ilişkileri, fiyatları yukarı doğru çeken etkenlerdir. Bunun da ötesinde, S. Arabistan'da yabancı uzmanlara ve limanlara yönelik yoğunlaşan saldırılar, dünya arzına en büyük katkıyı koyan bu ülkenin, arzda sürekliliği sağlayıp sağlayamayacağı konusunda şüphe yaratmış durumdadır. Tüm bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, fiyatların yıllık ortalamada (2004) 30 doların altına düşmesini, ya da OPEC'in 4 yıl önce aldığı kararda vurgulanan varil fiyatının 22-28 dolar bandının içine yeniden oturmasını beklemek için hayallerimizi çok fazla zorlamamız gerekecektir. 2004 yılı ortalama fiyatının 30 doların biraz üzerinde seyretmesi bizi fazla şaşırtmamalıdır.

SPEKÜLATİF HAREKETLER

Bunların ötesinde, ürün (benzin, mazot, vb..) fiyatlarının yüksek ve sürekli oynayan karakteri, borsalardaki spekülatif hareketlerin çok etkili olduğunun işareti olarak değerlendirilmektedir. Zira, ne arz-talep durumu, ne stoklar, ne de jeopolitik olgular, birgünden diğerine sürekli değişmemektedir. Elinde düşük fiyatla alınmış mal bulunduran büyük oyuncular piyasanın darlığını da fırsat bilerek, çeşitli yayınlar kanalı ile de piyasa oluşumunu, beklentileri biçimlendirerek, fiyat yükseldiğinde satış, düştüğünde alım yaparak, kısa sürede karlarını maksimize etmektedirler. Son dönemdeki yüksek fiyat artışlarının ve dalgalanmaların ardındaki en önemli etkenlerden biri de bu spekülatif hareketlerdir.

Rezervlerin yeterliliği açısından bir sorun yoktur. İspatlanmış rezervlerin (1046 milyar varil) mevcut tüketim trendleri ile, dünyaya 41 yıl yeteceği bilinmektedir. Nüfus artışı ve sanayileşme nedeniyle artması beklenen tüketim eğilimlerinin, teknolojideki gelişmeler ve daha verimli kullanım ile dengeleneceği de bir diğer gerçekliktir. Öte yandan, USGS'e göre henüz keşfedilmemiş petrol rezervi miktarı, mevcut rezervler kadardır.

FİYATLARIN TÜRKİYE'YE ETKİSİ

TÜPRAŞ, 2004 yılı için 22.8 milyon tonluk ham petrol alımı öngörmüştür. Bugün için, en azından tedarik anlamında, arz güvenliğimiz açısından, gerekli bağlantılar yapılmış görünmektedir. Bu alımlar için, TÜPRAŞ, 2004 yılı alım fiyat ortalamasının varilde 23.8 dolar olacağı öngörüsü ile hesaplama yapmıştır. Bütçenin de buna göre oluşturulmuş olduğu düşünülmelidir. Sadece TÜPRAŞ hampetrol alımları açısından bakıldığında, petrol fiyatlarındaki varil başına her 1 dolarlık artış, Türkiye'nin ham petrol ithalat kalemini, yaklaşık 170 milyon dolar yukarı çekecektir. Yani fiyatın 24 dolardan, 32 dolar düzeyine çıkarak yaklaşık 8 dolarlık bir ek yük getirmiştir. Bu ek yükün 2004 yılı için ortalama varilde 10 dolar olması halinde, bütçemize, yalnızca TÜPRAŞ hampetrol alımından 1.7 milyar dolar ek fatura binecektir. TÜPRAŞ ayrıca ürün de (yaklaşık 333 milyon dolarlık) alacaktır. Kaçınılmaz olarak fiyat artışı, ürün alımlarına da yansıyacaktır. Türkiye, bilindiği gibi yılda 21 milyar metre küp civarında (2003 yılında 21.2 milyar metre küp; 2004 talebi 21.9 milyar metre küp, arz ise 29.1 milyar metre küp) gaz tüketmekte ve bunun tamamını ithal etmektedir. Gaz fiyatları da, yıl içinde bazı petrol ürünlerinin fiyatlarına göre değiştiğinden, yükselen petrol (ve dolayısı ile petrol ürünü) fiyatları, doğal gaz faturamızı da olumsuz etkileyecektir. Bunun da ötesinde, ithal ettiğimiz birçok sanayi ürünü içinde, petrol girdi olarak kullanıldığından, bu kalemlerde de, ek faturaların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Dolayısı ile, 2004 yılında petrol fiyatlarının ortalama 10 dolarlık artışının, ülkemize ek yükü 2 milyar doların altında olmayacaktır. Artan petrol fiyatlarının enflasyonu arttırması da kaçınılmazdır. Son günlerde enflasyon rakamlarını tek haneli rakama indiğinin açıklanmış olması sevindirici olmuştur. Ancak, burada, petrol fiyatlarındaki artışın, ÖTV'den "fedakarlık" yapılarak, tüketiciye yansıtılmamış olması, geçici bir önlem olmuştur. Bu olumsuz artışlar, bir biçimde ekonomimize yansıyacağından, bu aşamadaki rakamlar, gerçek durumu yansıtmamaktadır. Tüm bu gelişmeler, ülkemizin en kısa sürede, kendi kaynaklarına dayalı bir enerji politikası uygulamasının gereğini bizler bir kez daha hatırlatmaktadır.

*A.Necdet PAMİR

*CHP TBMM Grup Danışmanı (Uluslararası Enerji Uzmanı)