Seçimi BirGün’e değerlendiren siyaset bilimciler, yalnızca seçim kazanmaya odaklı bir parti anlayışı yerine, esas ihtiyacın toplumun kılcal damarlarına kadar ulaşabilecek bir örgütlülük olduğuna dikkat çekiyor.

Siyasal mühendislik değil örgütlülük şart

Berkay SAĞOL

Erdoğan’ın tüm devlet imkanlarını kullanarak ancak ikinci turda kazanabildiği Cumhurbaşkanlığı seçiminin yankıları sürüyor. Seçimi BirGün’e değerlendiren siyaset bilimciler, seçim kazanmaya odaklı bir parti anlayışı yerine, toplumun kılcal damarlarına ulaşan bir örgütlülüğün esas ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.

“Sonuçlar 14 Mayıs’la karşılaştırıldığında çok fazla bir değişim yok” diyen Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, “2 haftalık süreçte sandığa gitmemiş olan seçmen sayısı 8 milyondan 10 milyona yükseldi. Bunun nedeni önemli. ‘Nasıl olsa kazanamayacağız’ düşüncesiyle sandığa gitmeyen, ilk turda Kemal Bey’e oy veren seçmen olabilir. Aynı şekilde Tayyip Bey’e ilk turda oy verip ‘Nasılsa kazanacağız’ şeklindeki bir düşünceyle sandığa gitmeyen seçmen olabilir. Seçim haritasına baktığımız zaman Güneydoğu’da da 500 bin kişiye yakın katılmama eğilimini görüyoruz. HDP seçmeni açısından Ümit Özdağ’ın Kemal Bey’e destek vermesi olumsuz etkilemiş olabilir. Bu kişiler sandığa gitse bile sonuç değişmezdi. Seçim sonucunu etkileyecek düzeyde değil yalnızca makası daraltabilirdi” değerlendirmesini yaptı.

Sonuçları sadece aday faktörüyle ilişkilendirmenin mümkün olmadığını, sosyolojik bir sonuç olduğunu belirten Tosun, “Türkiye’de klasik seçmen refleksleri devam ediyor. Ülkenin yarısı değişme hazır değil. Bunun arkasında Tayyip Bey’in seçmenle kurduğu bir bağ var. AKP yüzde 35 alırken kendisi yüzde 52 ile seçimi kazanıyor. İttifaklar burada etkili oldu tabi ve olumlu sonuç verdi. Kemal Bey içinde bu durum geçerli. O da süreci başarıyla yönetti. Aradaki oy farkı çok yüksek değil” diye konuştu.

Tosun şöyle devam etti: “Bir tarafta kıyı kesimler ve büyükşehirler var. Diğer tarafta ise İç Anadolu, Karadeniz ve birde Doğu bölgeleri var. Tayyip Bey’in kazandığı kentlerde aldığı oy oranı bir iki istisna dışında yüzde 60’ın altında değil. Lider ve seçmen arasında kurulan bağın çok güçlü olduğunu görüyoruz. Hatta bir ideoloji olarak ‘Erdoğanizm’ faktöründen söz edebiliriz. Burada da yoksulluk algısı farklılaşıyor. 39 kentte Tayyip Bey’in farklı birinci çıkması yoksulluğun etkisiyle ilgili. Bu seçimle birlikte İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır algısı yıkılıyor. Büyük kentlerde makas açık değilse seçimi kazanmanız mümkün olmuyor. Seçimi kazanmak için coğrafyanın her metrekaresinde bir izinizin var olması gerekiyor.”

Prof. Dr. Tanju Tosun, Siyaset Bilimci

Sadece profesyonel particilik ve siyasal mühendislikle beklenen başarının sağlamadığının ortaya çıktığını vurgulayan Tosun, “Örgütlülük çok önemli. Siyasal partilerin örgütlerinin kök salması gerekiyor. Şunu unutmamak gerekiyor. Her 6 seçmenden biri AKP üyesi. Bu bir kere örgütsel yapıyı genişletmek anlamında çok önemli. Örgütün hem toplumla olan ilişkisini hem de partilerin toplumsal örgütlerle olan ilişkilerini güçlendirmek gerekiyor. Seçim kazanmaya odaklı bir parti anlayışı yerine, toplumun kılcal damarlarına ulaşıp meşruiyeti seçim kazanma odaklı olmaktan çok toplumda kök salmaya dayandırmak gerekiyor. Toplumsal örgütlerle ilişkiyi güçlendirmek gerekiyor. Önümüzde yerel seçimler var. Millet İttifakı’nın en azından yerel seçimlere kadar devam edeceğinin kanaatindeyim. Sonrasında muhalefetin yeniden betimlenmesi mümkün. 7 aylık süreçte parti örgütlerinin çalışması, aynı zamanda parlamentoda yasama sürecinde kendilerini topluma anlatmaları gerekiyor. Yerel seçim sonrası her parti için bir takım gelişmeler yaşanabilir. Sorun lider değişiminden ziyade daha çok sosyolojik temsiliyet sorunu gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.

“İlk ya da ikinci tur sonuçları aslında Kürt seçmenlerin Kılıçdaroğlu’na ve Millet İttifakına onay vermesinden çok hiçbir koşulda Erdoğan iktidarına onay vermediğinin ifadesiydi” diyen Kürdistan Hewler Üniversitesi‘nde Doç. Dr. Arzu Yılmaz ise, “Bu haliyle verilen oylar Kürtlerin stratejik bir oy tercihinde bulunduğunu gösterdi bize. Bu stratejik kararın hedefi Ankara ile yeniden ilişki kurmanın yolunu açmaktı. Fakat mecliste Cumhur ittifakının çoğunluğu elde etmesi ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması bu yolun açılamadığını gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.

Doç. Dr. Arzu Yılmaz

“Üstelik Kürt siyasal aktörlerinin bundan böyle Millet İttifakı ya da CHP ile muhalefet saflarında ortaklaşmasının da bana kalırsa yolu çok daraldı” ifadelerini kullanan Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “Zaten devletçi ve milliyetçi saiklerle seçim çalışmaları süresince HDP’den uzak duran muhalefet ikinci tur öncesi giriştiği angajmanlarla Kürtleri sıkışmış bir pozisyonda bıraktı. Geldiğimiz aşamada Kürt siyasi aktörlerinin yeni bir stratejik karar aşamasında olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye kararını verdi.  Şimdi de Kürtlerin karar vermesi gerekecek. Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu’na verilen yüksek oya rağmen HDP’nin oylarındaki azalma önümüzdeki dönem Kürt siyaseti açısından dikkate değer bir fark. Dolayısıyla bu yeni karar aşamasında HDP’nin de kendini yeniden yapılandırması ve politikalarını gözden geçirmesi kaçınılmaz görünüyor.”