Siyaset ve mahkeme  salonları
Fotoğraf: AA

Ş. Can Atalay - Avukat - Silivri Cezaevi’nden yazdı. (Silivri 9 No’lu Cezaevi A/47).

Sosyal Haklar Derneği, yaklaşık iki yıl oluyor, bir sosyal cinayetler forumu düzenledi. Buluşmada Soma, Aladağ, Çorlu, Hendek katliamlarında yakınlarını kaybeden aileler buluştu. Hendek’te havai fişek fabrikası patlamasında yakınını kaybeden bir arkadaşımız, yavaşlatılan, kasten tıkanan mahkeme süreçleri üzerine şöyle dedi: “Benim vardığım sonuç şudur; eğer siyaset mahkeme salonlarına girip gereken müdahaleleri yapmazsa gerçek sorumlular asla yargılanmayacaklar, yargılansalar bile asla gereken cezaları almayacaklar.”


Nedeni çok açık. Yukarıda sıraladığımız her bir katliam davasına ilişkin çok sayıda örnek verebiliriz. Daha ne olsun, Soma’da sorumluları kurtarmak için Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin üç üyesi değiştirildi. Yeni gelen üyelerin oy çokluğuyla Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin iş cinayetlerine dair verdiği tarihi karardan hukuka aykırı şekilde “rücu” edildi.

21 Mart 2023 Salı günü bir duruşması daha yapılan Çorlu Tren Katliamı Davası’nda, kurumda yetkili bir tanık “Sorumluluk genel müdürlüktedir” diye ifade verdi. Üst kademelerin cinayette sorumluluklarına işaret eden çok önemli bir ifade. Daha ilk soruşturmada apaçık ortada olan bu gerçeğin üstünü örtmek ve sorumluluğu birkaç demiryolu çalışanının üzerine atıp kapatmak için bütün güçleriyle çabalıyorlar. Böyle böyle katliamın üzerinden beş yıl geçti.

***

Ancak; 5 yıldır adalet arayan aileler dişleriyle tırnaklarıyla kazıya kazıya dosyayı TCDD 1. Bölge Müdürü’nün ve Müdür Yardımcılarının sanık olduğu aşamaya getirdiler.

Bu duruşmaya kadar, gerçek sorumluluğun üst düzeyde olduğuna dair bütün sanıkların imaları-işaretleri vardı. Ancak bu duruşmada bir kırılma yaşandı. Duruşmada Av. Yalçın Deniz Özen’in “Çalıştığınız bölgede kazalı menfez var ise bu menfezin tespiti kimin görevidir, aşırı yağışın hangi menfezi ne kadar etkileyeceğini kim tespit eder?” sorusuna bugünün TCDD 1. Bölge Müdür Yardımcısı Tanık Yasin Baba cevaben; “Hidroloji şube bunun tespitini yapacak teknik yeterliliğe sahip değildir. Bunun için proje ihalesine ihtiyaç var. Bu ihaleyi de genel müdürlüğün yapması gerekir” dedi.
TCDD Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu, bu dosyada ilk defa bir TCDD yetkilisi tarafından açıkça beyan edildi. Bu beyan dava dosyasına girmiş yeminli bir tanık beyanıdır, yeni bir delildir. Peki sonucu ne oldu?

Yeni delil kapsamında, Mahkeme tarafından TCDD Genel Müdürlüğü yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep eden avukat arkadaşlarımızın talepleri reddedildi.

Bu tablo, Erdoğan ve AKP elitlerinin oluşturduğu “olağanüstü hal devleti”nin sonucudur. Devletin bütün kurumları, ama özelikle hukuk çok uzun süredir rejimin bekasını sağlama aracına dönüştürüldü. Tek adam rejimini yerleştirmek için en başarılı operasyonlarını hukuk alanında yaptılar. Dolayısıyla, kirlettikleri adalet sistemi, “olağanüstü hal devleti”nin tasfiyesinin başlayacağı kurumların ilk sırada olanlarındandır.

Peki, Hendek’te yakınını kaybeden mağdurun “Siyasetin mahkeme salonlarına girmesi” neye karşılık geliyor? Bir yandan “Siyaset adaletten elini çeksin” derken -ki çok önemli, öyle olmalı- diğer yandan siyaseti mahkeme salonlarına neden çağırıyoruz?

***

Millet İttifakı, bağımsız yargı, bağımsızlığın tarafsızlıkla bütünlenmesi üzerine bir dizi hukuk reformu öneriyor. Adalet sistemine böylesine bütünsel, köklü yaklaşmak çok önemli. Üzerinde dikkatle tartışmalıyız. Ancak şunu da bilmeliyiz ki kasten tıkanan, örtülen ve saptırılan adalet işleyişini rayına sokmak öyle çok uzun boylu önlemleri gerektirmiyor. Mahkemelerin işleyişini ve ilerlemesini sağlayacak bir ortam “siyasetin” ilk yüz gün işleri programına alınacak idari işlemlerle hemen sağlanabilir ve de sağlanmalıdır.

“Olağanüstü hâl devleti” katliamlardaki sorumluluklarını örtmek, kurban vermemek için her yola başvurdu. Yargılamaların belli bir kademenin üstüne çıkmaması için koruma kalkanları kurdu. Bunlar acilen kaldırılmalıdır. “Siyaset” bütün ilgilileri mahkemeye yollamalıdır. Bugüne kadar süreçleri tıkayan kim varsa sorumluluklarını soruşturmalı, kamuoyunu bilgilendirmelidir. Ancak böylece adalet sistemi, bağımsız ve tarafsız bir yargılama için teşvik edilebilir, cesaretlendirilebilir.