“Şu noktayı da belirtmeliyiz ki, sosyal bünyede derin rahatsızlıklar belirdiğinden, bunun giderilmesi yolu, bir süre için özgürlük tanrısının üstüne bir şal örtmek ve yukarıdan aşağı bir otorite kurmaktır…”
12 Mart sonrasında darbecilerin başbakanlığını da yapan CHP’li Nihat Erim, 1946 seçimleri öncesi, Demokrat Parti’ye gözdağı vermek için bunları yazmıştı…
Bunları yazdığı için adı şalcı’ya çıkmıştı…
O zamanların millî şeflik düzeni ancak bu kadarına el veriyordu.
İktidar, torba yasa, ileri demokrasi gibi dalaverelerden habersizdi.
Kıvırtmadan, doğrudan söylüyordu…
“Özgürlüklere şal örteceğiz…”

Bugünse demokrasinin üstüne şal atmak filan değil, resmen beton dökülüyor…
Polise göstericileri öldürme, valilere yargılama yetkisi veriliyor. Savcılar adalet bakanından habersiz iş göremiyor…
Muhalefet, en yetkili ve hiç kapanmayan ağızlardan ülke düşmanı, darbeci ve hain ilan ediliyor…
Tıpkı İnönü’nün millî şefliği döneminde, CHP Balıkesir milletvekili Hacim Muhittin Çarıklı’nın Demokrat Parti’yi darbeci ilan etmesi gibi…
Demokrat Parti için ne diyordu Çarıklı?
“Karşımızdaki bir muhalefet hareketi değil, bir ihtilal hareketidir…”

Bu tür sözlerin masum, safiyane ve memleket sevgisiyle dolu olmadığını bize zaman öğretti…
1946 seçimlerine bir gün kala, Aydın’ın bir köyünde Demokrat Partili bir ocak başkanı katledildi. Aynı gün, Adnan Menderes’in çiftliğinin kâhyası öldürüldü…
Demem şu ki…
Birilerini hainlikle suçlarken, o suçlama ağzından çıkmadan önce bin kere düşüneceksin…
“Af edersin Ermeni,” derken, birilerini, o Ermeni’yi af etmeyecek kadar doldurduğunun bilincinde olacaksın…

Peki, yöneticilerimizin özgürlük ve demokrasi anlayışları millî şefimizin döneminde tabana vurmuştu da sonradan pek mi normalleşti?
Adnan Menderes, muhalif parti liderlerini hapis cezasıyla az mı korkutmaya çalıştı?
CKMP genel başkanı Osman Bölükbaşı’nı cezaevine ben mi yolladım? İsmet İnönü mü yolladı?
27 Nisan 1960’ta, Tahkikat Komisyonu kararıyla her türlü siyasî toplantıyı özgürlük düşmanı komünistler mi yasakladı? Meclis görüşmelerinin Resmi Gazete dışındaki yayın organlarınca yayınlanmasını zamanın paralel devleti mi yasakladı?
Vatan Cephesi yöneticilerine dağıtıldığı söylenen 290.982 adet silahı tek tek Hoca Efendi mi saydı?
27 Mayıs darbesinden sonra, “Ülke yönetimine el koyduğunuza sevindiğimi içtenlikle söylemek isterim,” diyen sevgili Ahmet Şık mıydı?
Bu sözleri aktaran, sonradan Adalet Partisi milletvekilliği de yapmış Tekin Erer değil miydi?
Bu sözleri söyleyen ve bütün bunları yapan Adnan Menderes değil miydi?

Zaman öğreticidir…
Bazen öğretirken insanda pişmanlık duygusu uyandırır…
Saygın demokratlarımızdan Celal Bayar’ın da keşkeleri yok mudur?
Vardır…
Zat-ı muhterem dahi, Menderes’in yerine General Erdelhun’u başbakan yapmadığına pişman olduğunu söylemiştir…
Fakat tıyneti, bunu ancak 12 Eylül darbesinden sonra söyleyebilmesine elvermiştir…
Bir gün, keşke Davutoğlu’nu başbakan yapmasaydım diyecek biri de çıkacaktır…
O günler yakındır…
Yanlış anlaşılmasın; bunu söylemesi için artık bir darbeye ihtiyaç yoktur…

“Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir” özdeyişi, partimizin temel ilkelerindendir…
Toplumları ve devletleri tahrip eden yozlaşma, yolsuzluk, usulsüzlük, çıkarcılık, iltimas, hukuk önünde ve fırsat açısından eşitsizlik, ırkçılık, partizanlık, despotluk gibi olumsuzluklar partimizin en yoğun mücadele alanlarıdır…
Bu laflar bir sosyalist partinin programından alınmadı; Akape’nin programından alındı…
Programı yazanların, ağızlarından çıkanı kulaklarının duyup duymadığını bilmiyoruz…
Söylediklerine inanıp inanmadıklarını da bilmiyoruz…
Hatta Akape kadrolarının, bırakın kadroları milletvekillerinin, bakanların bu programın giriş bölümünü okuyup okumadıklarını, okudularsa da anlayıp anlamadıklarını bile bilmiyoruz…
Sadece şunu biliyoruz…
Zaman denen öğretmen, bize anlamadıklarını, inanmadıklarını, bilmediklerini gösterdi…

Anlamış ve inanmış gibi yaptıklarını gösterdi…

Sıradan insanları kötü insanlar haline getiren şey kinleri, nefretleri, doğuştan gelen kötü hasletleri filan değildir…
İnsanları kötü yapan şey maddî çıkarlarıdır…
Geçmişin zalimlerini bugünün zalimleriyle akraba kılan şey budur.