Cahit Zarifoğlu’nun bir şiiri aklıma düşüp duruyor. Sultan’ın iki dizesi daha doğrusu.
“Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri”

7 Haziran gecesi seçim sonuçları açıklanmaya başlayınca zihnimde ilk beliren soruydu; “Kurtuluyor muyuz?” Yalnız olmadığımı biliyorum. Yıllardır kendini rehine gibi hisseden tek insan olmadığımı. Çünkü birileri vardı, “oy verin gitsinler” sloganına uymuş. Birileri vardı “seni başkan yaptırmayacağız” sözünü dinlemiş. Tümünün aklına belki ilk, belki ikinci düşendi “kurtuluyor muyuz” sorusu, biliyordum.

Velhasıl insanların güzel duygularıyla, ümitleriyle oynamayı ve aklını aşağılamayı çok seviyor bu ülke. Bir bütün olarak seviyor. Politikacısıyla, ‘aydın’ıyla, medyasıyla.

8 Haziran’ın ilk saatlerinden başladılar. Yine aynı adamlar boy boy dizildiler TV stüdyolarına, aldılar klavyeleri ellerine, başladılar aklımızla alay etmeye. “Çatışmacı olmayalım, onlara benzemeyelim, onlarla da koalisyon kapılarını kapatmayalım” gibi makyaj söylemlerin arkasına geçip hafıza silme operasyonuna giriştiler.

Hiç ‘Yetmez Ama Evet’çi tayfanın aşırı azılı düşmanı olmadım, Allah affetsin. Kızmış; kötü niyetli, kurnazca bulmuş ama karşılarında konumlanamamıştım. Belki benim politik yetersizliğimdendir. Ancak şu seçim sonrası ‘biz’den gibi görünüp önümüze set çekmeye çalışanlar benim gibileri dahi çığırından çıkarabilir.

Peki, ne diyorlar, bir bakalım mı?

AK Parti’yle koalisyona tamamen kapalı olmamak lazım. Sonuçta onlar da yüzde 40 aldı, oylarına saygılı olmalı, çatışmacı, dövüşçü olmamalıyız. Onların diliyle konuşmamalıyız.”

Bir analiz bu kadar mı “aydınlar fildişi kulelerde yaşar” sözünü teyide dönük olur. Seslendiği kitleyi bu kadar tanımayan insan, elbette herhangi bir medya grubunun parlatması olmadan üç adım yürüyemeyeceğinin farkındadır. Beş psikopat bulunduğunuz dükkânı basıyor, yüz kişiyi rehin alıyor, içinizden birkaçını öldürüyor, fırsat bulup psikopatları etkisiz hale getiriyorsunuz ve biri gelip size “Durun, onları adalete teslim etmeyin. El ele tutuşalım, sıkı sıkı sarılalım ve bir anda Turgut Özal belirip hepimize sevgiyle gülümsesin, mutlu olalım” diyor. Başka kapıya?

Tamam, kirlendiler ama aralarında iyi insanlar da var. Onlarla birlikte yürüyebiliriz. Mesela bakın Abdullah Gül.

Yukarıdakinin bir küçüğü bu da. Fildişi kulenin alt katında oturuyor, ahaliyi daha net görüyor ama kandırmak için yöntem denemekten çekinmiyor. Bir kere o bahsettiğin Abdullah Gül bizde bloklu. Aramızda olmadığından bilmiyorsun. Kendisi internet sansürünü onaylayınca Twitter’da blok kampanyası başlatılmıştı, o günden beri biz kendisini ‘ignore’ ediyoruz. Başkasını bulamadınız mı önümüze atacak?

“Tertemiz bir sayfa açmalı, hep birlikte zor günleri atlatmalıyız.”

Tertemiz bir sayfayla devam etmek için yırttığınız önceki sayfalarda kaç mağdurun hikâyesi var biliyor musunuz? Kaç cinayetin, kaç soygunun, kaç vurgunun? Tertemiz bir sayfa açacağız, önceki sayfaları yırtacağız ve sen her düğünde gelin, her cenazede ölü, her stüdyoda konuk olmaya devam et, bu dandikten de öte analizlerinle konforlu yaşamını ağzının tadı bozulmadan sürdür.

Devam edip sinirlerinizi daha da bozmayayım. Baykal’ıydı, Gül’üydü, uzlaşmacı olduğunu ancak seçimden sonra açıklayabilen yeni vekillerdi derken yanlarına bu televizyon karakterleri de eklenince hayli yorucu olabiliyor. Ümidini korumaya çalışan insan yorulur.

Herkes biliyor devrim olmadığını. Herkes biliyor tek başına yeter sayıya ulaşamasalar da hayli yüksek oy aldıklarını. Herkes biliyor kör çatışmacılığın fayda getirmeyeceğini.

Gel gör ki alay edilmeye pek tahammülü kalmadı kimsenin, on iki yılın ardından. Uzlaşmacı dil denilenin, Gezi’de kaybedilen gençlerin hesabı için CHP’ye oy verene, Roboski’nin aydınlanması için HDP’ye oy verene, belki Bilal’i alır diye Bahçeli’ye oy verene bir vazgeç çağrısı olduğu görünemeyecek mi sanıyorlar?

Polis şiddeti, valiler, AA, TRT, üniversitelerin geldiği hâl, yolsuzluklar, pahalı saatler, TÜRGEV, cumhurbaşkanının örtülü ödeneği ve seçim kampanyası, nefret suçları, kadrolaşma... Döküm yapmaktan ben sıkıldım. Binlerce kere yazıldı çizildi.

Zarifoğlu’nun dediği gibi; “eski günahlar dipdiri.” Şimdi koalisyon tartışmaları sürerken çıkmış bize unutun manasına gelen analizler, yöntemler sunuyorlar. Bu günahlara ortak olmak isteyen varsa buyursun kendi başına olsun derim. Kimse elinizden tutup beraber yeni ‘özürlü ibadetler’e sürüklenmek zorunda değil.