AKP’liler miting meydanlarında sürekli bağımsızlık vurgusu yapsa da başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin ekmeğine en çok onlar yağ sürdü. Bütün operasyonlarına destek verilen başta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler tarafından üsler aracılığıyla ülkenin önemli bir kısmı hâlâ işgal altında.

Siz kim, bağımsızlık kim
ABD’nin başta İncirlik Üssü olmak üzere hâla birçok bölgede üssü bulunuyor / Fotoğraf: AA

POLİTİKA SERVİSİ

Ülke tarihinin en kritik seçimlerinden olan 14 Mayıs Genel Seçimleri’ne sadece 8 gün kaldı. Seçim yaklaştıkça cumhurbaşkanı adayları da mitinglerini hızlandırdı. 

Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan savunma sanayi ve enerji hamleleri üzerinden sürekli bağımsızlık vurgusu yapıyor. Erdoğan dün katıldığı mitingde de aynı şeyi tekrarlayarak “Türkiye’nin enerji ve savunmada bağımsızlığı elde etmesinden kim rahatsız olur? Bunları rahatsız etmeyi sürdüreceğiz. Baktılar başka türlü olmuyor. Bu seçimde karşımıza bir garip masayla çıktılar” dedi.

Erdoğan ayrıca savunma sanayiinde dışa bağımlılığın yüzde 80’den yüzde 20’ye düştüğünü iddia etti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ise katıldığı bir televizyon yayınında Erdoğan’ın seçilmemesinin ülkenin bağımsızlığına darbe olacağını öne sürdü. Bunun dışında AKP’li kurmaylardan sürekli ABD’nin AKP’yi istemediği iddiası geliyor. Oysaki ABD ile de Rusya ile de dans eden AKP iktidarı bağımsızlıktan bahsedecek en son siyasal yapı konumunda.

BOP Eşbaşkanlığı: ABD’nin Ortadoğu’yu parçalama planı olan “Büyük Ortadoğu Projesi”ne (BOP) en büyük desteği veren AKP ve Erdoğan’dı. Hatta Erdoğan BOP’un eşbaşkanlığını yürütüyordu. Erdoğan tam 34 yerde bu görevi yürüttüğünü kabul etmişti. ABD’nin eski güvenlikten sorumlu danışmanı Condoleezza Rice Washington Post gazetesinde yayımlanan yazısında BOP için “Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu” belirtmişti.

Soros’la görüşme: Yine bugün Silivri’de tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın “Sorosçu” olduğu Erdoğan tarafından oldukça sık dile getirildi. Fakat Erdoğan 2005 yılında henüz başbakan olduğu dönemde George Soros ile Başbakanlık’ta bir görüşme görüşme gerçekleştirdi. Eski AKP’li vekil ve bakan Abdüllatif Şener’in anlatımına göre Soros ile Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci ve müzakereler görüşüldü.

1 Mart tezkeresi: AKP’nin bugün sürekli tekrarladığı sözde anti-emperyalizm sözlerinin tamamen yalandan ibaret olduğunu gösteren olay 1 Mart 2003’te gerçekleşen Kuzey Irak tezkeresi olmuştu. Bu tezkerede AKP’liler Irak’a ABD’liler ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de girmesini istemiş ancak Meclis’te reddedilmişti. 19 Mart 2003’te Meclis’e gelen teklifte ise “muhtemel bir askeri harekat çerçevesinde yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını Türk makamları tarafından belirlenecek esaslara ve kurallara göre kullanmaları” için veren tezkere kabul edildi.

BIden uzun süre görüşmedi: Bugün AKP’liler tarafından muhalefeti desteklemekle suçlanan ABD Başkanı Biden seçildikten sonra uzun bir süre Erdoğan’la görüşmedi. Uzun bir süre Erdoğan Biden’la görüşmek için türlü girişimlerde bulunsa da randevu alamadı. Daha sonra ise ABD’ye giden Erdoğan burada da Biden’la görüşemedi. Dönüşte “Sayın Biden’la geniş bir görüşme fırsatı bulamadık. Daha sonra telefon diplomasisiyle görüşme imkânımız olur” açıklamasını yaptı.

Suriye ve Libya: Arap Baharı’nın başlamasının ardından önce Libya, ardından Suriye’de başlayan ayaklanmalarda AKP iktidarı ABD politikasına uygun hareket etti. Libya’da Kaddafi’nin indirilmesi için emperyalist politikalara destek oldu. Suriye’de ise tamamen içsavaşa dahil oldu. Muhalif cihatçıları ABD ile birlikte destekledi. Bu destek ABD’nin Türkiye yerine PYD’yi tercih etmesine kadar devam etti. IŞİD ile mücadelede aktif rol alan PYD’nin karşısında yer alan AKP daha sonra Suriye’de Rusya ile birlikte hareket etti. Erdoğan buna karşın her seferinde ABD ile stratejik ortak olduklarını belirtti.

Rahip Brunson krizi: ABD’li din adamı Andrew Craig Brunson’ın FETÖ üyeliği ve casusluk suçlamasıyla 35 yıl hapsi isteniyordu. O dönem ABD Başkanı olan Donald Trump sürekli Buronson’ın serbest kalmasını istedi. Erdoğan ise buna karşılık Fethullah Gülen’in iadesini talep etti. Bu talebe AKP’nin istediği cevap gelmedi.  Erdoğan bir açıklamasında ‘‘Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız’’ diye açıklama yaptı. Ancak ABD’den Brunson için ciddi yaptırımlar geldi. Bir gecede döviz kurunda ciddi artış yaşandı. Piyasalar bu durumdan çok kötü etkilendi. Ardından ev hapsinde olan Brunson serbest kaldı ve ABD’ye gitti.

ABD üsleri: AKP ülkeyi tam bağımsız hale getirse de ülkede hâlâ birçok ABD üssü bulunuyor. Karadeniz hariç her bölgede ABD ya da NATO üssü yer alıyor. Tam 35 milyon metrekarede ABD ve NATO üsleri var. NATO ya da ABD üsleri bulunan iller şöyle: Adana, İzmir, İstanbul, Konya, Balıkesir, Muğla, Ankara, Tekirdağ, Antep, Mersin, Hatay, Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Urfa.

Ekonomik bağımlılık: Ülke bunların yanında birçok açıdan ekonomik olarak dışa bağımlı. Rahip Brunson krizi de bunun net bir şekilde göstergesiydi. Ülkedeki tarımı bitiren AKP yetişen birçok ürünü ithal eder hale geldi. İthalat, ihracattan çok daha fazla. Yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle bu konuda çok daha bağımlı hale gelindi. Katar’a bile bağımlı hale gelindi. 15 Temmuz’u finanse etmekle suçlanan Birleşik Arap Emirlikleri’yle sıcak para akışı sağlanması için anlaşmalar yapıldı.

Enerjide dışa bağımlılık: Türkiye’nin yıllık toplam ithalatının yaklaşık dörtte birini enerji ithalatı oluşturuyor. Bu dörtte birlik ithalat oranı ise, enerji ihtiyacının dörtte üçüne karşılık geliyor. Karadeniz’de bulunan doğalgaz ise ülkenin 1 yıllık ihtiyacını dahi karşılayacak bir seviyede değil. Enerji kaynakları açısından yoksul ülkeler arasında olan Türkiye; elektrik enerjisi üretimi amacıyla kullanılan yakıtın ise yüzde 85’ini ithal ediyor. Enerjide dışa bağımlılığı azaltacağı iddia edilen Akkuyu Nükleer Santralı’nın ise ipleri Rusya’nın elinde. Doğalgazda zaten büyük oranda Rusya’ya bağımlı olan ülke böylece çok daha fazla bağımlı hale gelecek.

YABANCILARA PEŞKEŞ

Birçok tarım ürünü ve arazi AKP tarafından yabancı şirketlere peşkeş çekildi. Sürekli “yerli ve milli” edebiyatı yapan AKP birkaç yıl önce 14 şeker fabrikasını özelleştirdi.

Fabrikalar özelleşmeden nişasta bazlı şeker konusunda dünyadaki en büyük firmalardan olan Cargill’in iktidara ülkedeki şeker fabrikalarının neden özelleştirilmesi gerektiğini, pancar yerine nişasta bazlı şeker üretiminin neden daha verimli olduğunu içeren bir rapor sunduğu ortaya çıkmıştı. Raporda “Türkiye’de uygulanan mevcut sistem, pancar bazlı şeker üretimini destekleyen ve nişasta bazlı şeker üretimini caydıran bir yapıya sahiptir. Söz konusu politika ile pancar çiftçisinin sosyal olarak desteklenmeye çalışıldığı açıktır” denilmişti.

Benzer bir şekilde fındıkta da üretici Ferrero’ya mecbur bırakılıyor. Ferrero her yıl belirlenen fiyatın daha altında fiyatlara fındık alımı yapıyor. Buna karşın Toprak Mahsulleri Ofisi’nin koyduğu kotalar nedeniyle üreticiler ürettikleri fındıkları bu konuda bir tekel olan Ferrero’ya mahkûm oluyor. Üstelik çiftçilerin ve ziraat odalarının dile getirdikleri itirazlar ise “yerli ve milli” iktidar tarafından dikkate alınmıyor.

Alamos Gold isimli Kanadalı şirket Kazdağları’nda maden arama faaliyeti için ruhsat aldı. Şirketin bu faaliyet sırasında 350 bin ağacı kestiği tahmin ediliyor. Maden arama faaliyeti başladıktan sonra başta bölge halkı olmak üzere ülke genelinde önemli eylemler gerçekleştirilince şirketin ruhsatı yenilenmedi. Bakanlık, şirketin bölgede altın çıkarma ruhsatının uzatılmaması gerekçesiyle çalışma iznini iptal etti. Şirketin iştiraki Doğu Biga Madencilik’in genel müdürü Ahmet Şentürk’ün açıklamasına göre maden çıkarılsaydı bölgedeki altının sadece yüzde 25’i Türkiye’de kalacaktı. Bunun dışında ülkede diğer madenler de yabancı şirketlere peşkeş çekildi.