“Sokakta şiir olduğunu gördüm” diyen şair ve fotoğraf sanatçısı Achim Wagner ‘Sokakta Şiir’ kitabını ve Ankara’da yaşamı anlattı. Wagner “Gezi Direnişi’nde insanlar düşünmeden sokakta var olanı kullandılar... Toplumda bir şiir köprüsü var şimdi” diyor

Sokak şiir yazıyor

BUSE KAYNARKAYA

Achim Wagner, Ankara’da yaşayan bir Alman şair ve fotoğrafçı. Gördüklerini kaydeden ve bunları insanlarla paylaşan bir gezgin. Çeviri bir kitap elbette okunabilir ve iyi bir çeviriyse çok doğru bir şekilde anlaşılabilir de. Fakat ne kadar iyi bir çeviri de olsa bana göre her zaman –en azından edebi bir eser için- duygu tam olarak verilemez. Bu coğrafi, kültürel ve geleneksel bir farklılık ve zenginlikten kaynaklanır. Achim Wagner de bir eseri kendi dilinden okumanın tadına varmak istemiş ve bir yolculuğa çıkmış. Saklanmaktan vazgeçişiyle bizi bu günlerde epeyce şaşırtan güneşin eşliğinde keyifli bir sohbet yaptık kendisiyle.

»Bugünlerde “Şiir Sokakta” akımının fotoğraflarını çekiyorsunuz ve bu çalışma bir kitap olarak yayınlandı. Sizi bu çalışmaya iten ne oldu?
‘Sokakta Şiir’. 2009’da başladım bu işe. Sokakta şiir olduğunu gördüm ve insanlar demek ki şiir kullanıyor dedim. Her   insan şiiri seviyor. Gezi’de de insanlar düşünmedi, var olanı kullandılar. İzmir’de büyük yazılar var, İstanbul’da, Ankara’da çok... İlk önce kendimi çektim. Sonra Twitter’da hashtag başladı, İkinci Yeni grubu yaptı. Küçük manifestoyu okudum ve sevdim. Mesela Batıkent’te harika bir Turgut Uyar şiiri var. Bu sanat gibi bir şey. Eskişehir’e gittim, Porsuk’u gezdim. Orada da onlarca şiir gördüm ve hemen çektim. Böyle bir şey varsa neden bunun kitabı olmasın dedim ve karar verdim.
İkincisi olan ‘Şiir Sokakta’ ise daha farklı, renkli, karışık bir şey. Toplumda bir şiir köprüsü var şimdi.


»Fotoğraf ve şiiri birleştirmeye nasıl karar verdiniz?
Şiir yazmaya 15 yaşında başladım. Bir süre resim yaptım; ama sonra bıraktım çünkü büyük yer yoktu. Sonra ilk fotoğraf makinemi aldım ve Hindistan’da başladım fotoğraf çekmeye. Orayı çok sevdim çok az yazdım orada. Bir defterim vardı tabi ki, notlar aldım. Sonra bir dergi için fotoğraf çektim. Profesyonel olarak fotoğraf çekmeyi düşünmedim. Bir şeyin fotoğrafını çekmeye başladığınızda aslında bir yeri kaybediyorsunuz. Çektiğim kareler içinde benim de bir yerim yoktu. Ve sadece kendim için bir şeyler yapmak adına yeni bir fikir olarak fotoğraf geldi.

»Şiirin fotoğraf gibi bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, ama nasıl yaptığına bağlı. Şiir sadece şiir değildir. Birçok şair farklı şeyler yapıyor. Öyle bir bakışınız varsa yaparsız. Ben fotoğraf çekerken şiir olarak düşünüyorum. Şiir yazan bir fotoğrafçı gibi bakıyorum.

»2009’da Nordhein Westfallen bursuyla İstanbul’a gelmiş, bir süre orada yaşamışsınız. Sizi Türkiye’de/Ankara’da tutan ne oldu?
İstanbul çok güzel bir şehir. Ama başka yerlerde neler var merak ettim. Ankara’ya 2009’da ilk defa geldim ve Kuğulu Park’ta şöyle bir oturdum, beğendim. Ankara Cumhuriyet’in başkenti ve çok yeni bir tarihi var. Burada yaşamaya karar verdim. Çok geziyorum ama Ankara etkileyici. İstanbul kadar güzel yerleri yok belki ama gizli yerler var. İnsanları da başka. İstanbul’da iş, para çok önemli. Çünkü orası bir metropol ve insan kendi düşünüp yapıyor. Ankara’da hayat daha rahat ve her şey var ve bana göre sohbetler daha derin Ankara’da.

»Nereler bu gizli yerler?
Ulus’ta bir Kervansaray var; Ortasında bir mescit  ve çok güzel bir çay bahçesi. Ama orada hiç turist yok. İstanbul’da olsaydı bol bol turist gelirdi herhalde. Ama oraya genelde Ankaralılar geliyor ve o yüzden hayat normal akışıyla devam ediyor.

»Ankara ve İstanbul’u karşılaştırdığınızda edebiyat/sanat ortamı ve ilişkiler açısından  neler söyleyebilirsiniz?
Aslında yazarların yüzde sekseni İstanbul’da yaşıyor. Milyonca istanbul şiiri var. Ama kaç tane Ankara şiiri var?. Bu benim için daha çekici. Ankara hakkında yazmak İstanbul hakkında yazmaktan daha zor. İyi bir şiir yazmak her zaman zor tabii ki ama İstanbul’un teması kolay. Böyle  bir yer hakkında yazmak zor. Ben bozkırı çok seviyorum. Bozkır  İstanbul’da yok. Sihirli bir yer. Deniz gibi bir yer ama taşlı deniz gibi... Özel bir ışık var bozkırda ve ben bozkırın renklerini çok seviyorum...

»En beğendiğiniz/etkilendiğiniz Türkiyeli şair kimdir?
İkinci Yeni benim için harika. Tabii ki Orhan Veli’yi de seviyorum. Oktay Rifat usta bir şair; ama bence İkinci Yeni daha ilginç. Uyar, Süreya, İlhan Berk ve unutulmuş İkinci Yeni şairi Tevfik Akdağ... Bir İlhan Berk kitabı, mesela kült, benim için çok daha ilgi çekici. Çünkü sadece şiir yok içinde, onun şiiri hakkında çok şey öğrenebilirsin. “Şiir anlatılmaz” der ve ben buna katılıyorum. Tabii Nilgün Marmara, Gülten Akın, Ataol Behramoğlu, Haydar Ergülen, Didem Madak, Nâzım Hikmet’i de unutmamak gerek... Tevfik Fikret de ilginç, her şey onunla başladı aslında.

»BirGün Kitap’ta Binbir Gece Masalları üzerine bir inceleme yazısı yazmışsınız, Alman Kültür’de de edebiyat üzerine konferanslar vermişsiniz. Bu tarz çalışmalara devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Bizim iki  önemli kitap fuarımız var Leipzig’da ve Frankfurt’ta. Martta Leipzig var ve bunun hakkında bir sohbet yapacağız Alman Kültür’de. Ben moderasyon yapıyorum. Alman Kültür’de göçmen edebiyatı üzerine bir şey yapmıştık ve bunu da yazmıştım Birgün’de.