Demokratik Sosyalist Bianca Cunningham, ABD’de ırkçılık karşıtı eylemleri BirGün’e anlattı: “İnsanlar sokaklarda patlama yaşıyor çünkü değişim konusunda umutsuzlar. Öfkelerinin nedeni ABD ve özel şirketlerin baskı ve istismarlarları”

Sokaklarda yaşanan bir patlama

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF/ WASHINGTON

ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi sonrası başlayan protesto gösterileri yoksulluğa ve kötü yaşam koşullarına mahkûm edilen kitlelerinin isyanına dönüştü. Demokratik Sosyalistler (DSA) New York’un eski eş başkanı olan, şu anda ise sendikacılık yapan Bianca Cunningham’ın BirGün’e anlattıkları, başından beri her gün katıldığı eylemlerin bu yapısını doğruluyor. 35 yaşındaki Cunningham’a göre, sokağın önemli taleplerinden biri polise aktarılan bütçenin, eğitim ve sağlık gibi halk yararına hizmetlere kanalize edilmesi.

Sokaktaki öfkenin kaynağı ne? İşçi sınıfına mensup bir siyah günlük hayatında eşitsizliği ve ırkçılığı nasıl yaşıyor?sokaklarda-yasanan-bir-patlama-742485-1.

ABD, beyaz üstünlükçülüğü düşüncesi üzerine kurulmuştur ve bu bütün şekillerde görülür. Örneğin ben Brooklyn’de sakin bir işçi mahallesinde yaşıyorum. İşe gitmem 10 dakikamı alıyor ve bu sürede, metro istasyonunun içinde yarım düzine polis görüyorum, bunun tek nedeni o mahallenin demografisi. Çoğunluğu beyaz olan mahallelerde çok az polis görürsünüz. Mutenalaştırma nedeniyle barların çoğu beyazların yaşadığı bölgededir; ancak polis, alkollü sürücüler için kontrol noktalarını benim yaşadığım bölgeye kurar.

Beyaz bir erkeğin kazandığı 1 dolara karşılık, siyah bir kadın 64 sent kazanır. Siyahların saç şekilleri, davranışları ve kültürleriyle ilgili yorum yapan çalışma arkadaşları tarafından ırkçılığa maruz kalmaları çok yaygındır. Soruları karşısında anlayışlı, güler yüzlü ve yumuşak başlı olmamız beklenir. Çoğu siyah böyle de davranır; çünkü tehditkâr görünmek istemezler. Yapılan araştırmalardan biliyoruz ki etnik isimler iş mülakatlarının birinci basamağında elenir, siyahlar yüksek yönetici pozisyonlarında çok az temsil edilir; fakat düşük ücret basamağında yoğunlaşmışlardır. Bu durum, önyargılarla olduğu kadar sistematik ırkçılığın neden olduğu eğitim eşitsizliğiyle de açıklanabilir. Siyah ve Latin mahallelerindeki okullar yeterince finanse edilmezler, çünkü para, konut vergisinden gelir. Aynı zamanda okulda silahlı polisler vardır. Basit bir okul dalaşması polis tarafıdan ele alınır ve o çocuklar cezai adalet sistemine erken yaşta girerler. Manhattan’da bir okulda gönüllü olarak çalıştım. Bütçeleme üzerine bir proje yaptık. Çocuklara okulun 2 bin doları nasıl harcaması gerektiği soruldu. Hazırladıkları sunumu, öğrenci birliğine sunacaklardı. İçecek ve abur cubur alabilecekleri yeni otomatlar ile spor malzemeleri isteyeceklerini düşünmüştüm… Sunumlarda okulda kendilerine, eve götürebilecekleri yemek dağıtılmasını istediklerini görünce gözyaşlarına boğuldum. Başka bir sunumda çocukların gece uyuyacak güvenli bir yeri olsun diye, okulun pansiyona dönüştürülmesi isteniyordu. Okul çoğunlukla siyah ve Latindi. Yüzde 64’ü evsizdi. Sadece, silahlı polislerin onları cezalandırmaya hazır olduğu okullarına gelebilmek için evde gerçek sorunlarla boğuşuyorlar. Okuldan sonra eve giderken ya da arkadaşlarıyla takılırken polis tarafından taciz ediliyorlar…

MİLYARDERLER SERVET BİRİKTİRDİ

Covid-19 salgınının en yoğun olduğu yerlerden birinde yaşıyorsunuz. Bu bize neyi gösterdi?

Ekonomik eşitsizlik çok önemli. İki ay boyunca, oturup toplumumuzun Covid-19 tarafından lime lime edilişini izledik. Çok fazla sevdiğimizi kaybettik ve korktuk çünkü anladık ki “Zaruri çalışanlar” siyah ve Latinlerdi. Bu kişiler, herhangi bir tazminat, hastalık izni, çoğu durumda sağlık sigortası olmadan işe gitmeye zorlanırken, toplumun geri kalanı tuvalet kâğıdı stoklayıp güvenli şekilde evde oturabiliyordu. Siyahların sadece yüzde 20’si evden çalışabiliyor. Pandemi sırasında işçiler gelişigüzel şekilde işten çıkarılırken, milyarderler servet biriktirdi. Bugün ABD’de 40 milyonun üzerinde işsiz var. Bütün bunlar anaakım medyanın bu konular hakkında konuşan tek başkan aday adayı Bernie Sanders’in altını oyup onu yok etmesinden hemen sonra gerçekleşti.

2015’ten beri yüzlerce polis cinayeti videoya kaydedildi fakat sadece bir polis bundan sorumlu tutuldu; o polis de Minnesota’da beyaz bir kadını öldüren bir Somaliliydi.

Yani evet, insanlar sokaklarda patlama yaşıyor çünkü değişim konusunda umutsuzlar ve ABD ile şirketlerin baskı ve istismarları nedeniyle öfkeliler.

Siyahların talepleri neler?

Siyahlar bu ülkede tıpkı beyazlar gibi özgür olmak istiyor. Bu kölelerin torunları için telafi talep etmek demek. Herkes için sağlık sigortası ve ücretsiz yüksek eğitim gibi programları destekliyoruz. Çünkü bunun şartları eşitleyeceğine inanıyoruz.

Ayrıca, polise aktarılan bütçenin alınıp devlet okulları ve hastanelerine aktarılmasını istiyoruz.

Polisin canı istediği zaman insanlara saldırabilmek için askeri düzeyde donanımı, araçları ve silahları var. Bizse, bağış kampanyaları düzenleyip, hastanelerde “zaruri çalışanlar”ın kullanacağı koruyucu ekipmanları alabilmek için yalvardık. İnsanlar buna çok öfkeliler.

ANAAKIM MEDYA YANILDI

Seçim sistemi siyahlara karşı daha mı adaletsiz?

Bu ülkede siyahların oy vermelerinin önlenmesine dair uzun bir tarih var. Bernie Sanders’in seçim kampanyası kapsamında, Güney Carolina’nın Charleston şehrine gittim. Burada her zaman Demokratlara oy atan çok sayıda siyah bulunuyor. Eğitimde bize, yaşı daha büyük olan siyahların, rahatsız edilmekten korktukları için kimi desteklediklerini söylemek istemeyecekleri söylendi. Bu bütün ABD’de böyle. Seçmenle sohbetlerimizde, pek çoğunun Sanders’in herkese sağlık sigortası, asgari ücretin yükseltilmesi gibi düşüncelerini desteklediklediğini gördük. Fakat şüphecilerdi çünkü anaakım medyanın ve Demokratların ileri gelenlerinin, onu ve fikirlerini desteklemediğini biliyorlardı. Bunun gerçek olup olamayacağından, Sanders’ın bu projeleri onaylatıp onaylatamayacağından emin değillerdi. Sonunda orada Joe Biden kazandı ve medya siyahların demokratik sosyalizmi desteklemediğini ve ‘devrim’ istemediğini ilan etti. Bence bugün, onların yanıldığını görüyoruz.

Protestolardan beklentiniz ne?

İstediğim, önlerinden çekilip gençlerin yolundan gitmek. Protestolarda liderlik ve yapının eksikliğine ilişkin çok fazla tartışma var. Evet, enerjimizi tutarlı taleplere kanalize etmek istiyoruz, fakat emin olabilirsiniz ki organik öfke ve yarılmaya neden olacak bir isyan olmaksızın o talepleri yerine getirmek için hiçbir manivelamız olmayacak. Her ikisine de ihtiyacımız var. Çok zaman, profesyonel (bu işten para kazanan) örgütçüler her konuda son sözü söyleyebileceklerini düşündüler. Ben devletin kuvvetlerine göğüs germekten korkmayan gençlerle cesaretleniyor ve değişimi onların getireceğini anlıyorum.

Bu emsalsiz bir an ve kaç profesyonel örgütçü gelirse gelsin bunu bir daha yaratamaz. Şimdi bastırma zamanı, bu ülkenin buradan nereye gideceğine karar vermeliyiz. Neoliberal ajandayla devam mı edeceğiz yoksa daha adil ve merhametli bir toplum yaratmak için dövüşüp belki de ölecek miyiz?

‘KORUNAN EGEMENLERİN MÜLKÜ’

“Her gece eylemlere katılıyorum, ‘dışarıdan gelen provokatörler’ anlatısı yalan. Gerçek şu ki her çeşit siyah, beyaz, yaşlı, farklı politikalardan insan bıkmış durumda. Bir miktar yağma oldu ancak bunlar sistem içindeki rollerini tanımak için büyük şirketlere yöneldi. Bu ülkenin, mülk sahiplerini korumak için kurulduğunu gerçeğine dair bir uyanış görebilirsiniz. JP Morgan Chase gibi pek çok finansal kurum işe Wall Street’te köle ticaretiyle başladı. Bu da demek oluyor ki köle devriyeleri beyazların mülklerini korumak ya da kölelerin özgürleşmesine engel olmak için kuruldu. Bugünün polis gücü, zamanın köle devriyelerinin torunları, bu da polisin hâlâ egemen sınıfın mülkünü ve çıkarlarını korumak için tasarlanmış olduğu anlamına geliyor; burada yaşayan insanları korumak ve onlara hizmet etmek için değil…”