Avrupa Sol Partisi’nin Akdeniz Konferansı’nda konuşan HDP Eşbaşkanı Demirtaş: İktidar çevresinde gerçekleşen birlikteliğin direniş cephesinde olmaması eksiklik, bu seçimde sol sıçrama yapamazsa sorumlusu AKP değil kendisi olacak

'Sol bu seçimde bir çıkış yapamazsa sorumlusu AKP değil kendisidir'

ONUR EREM @onurerem

Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) düzenlediği İkinci Akdeniz Solu Konferansı 20 Şubat'ta İstanbul’da başladı. Konferansın açılışında ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, SDP Başkanı Rıdvan Turan ve ASP Başkan Yardımcısı Maite Mola birer konuşma yaptı.

Çetinkaya, toplantının pek çok katılımcısının uçağının kar fırtınası nedeniyle uçağının iptal olduğunu hatırlatırken “Küresel iklim krizlerinin kurbanı olduk. Burada yürütülecek tartışmaların ve bunların sonuçlarının bölgemizdeki hayatı kolaylaştıracağını umuyoruz” dedi. “Dünyanın her yerinde egemenler müştereklerimize saldırıyor. Kentlerimiz, anılarımız, geleceğimiz, belleğimiz kapitalist vahşetin yağması altında. Varlıklarımız bir avuç zengine peşkeş çekiliyor. Dünyanın her yerinde bu dünyayı yaratanların çalışma koşulları denetimsizleşiyor. Neo-liberal muhafazakarlık insanlık adına bütün mirasları tehdit ediyor. Burjuva hukukunu ve mülkiyet hakkını bile çiğniyorlar biz yoksullar söz konusu olduğunda” diyen çetinkaya küresel ve bölgesel barışın silah tüccarlarına emanet edildiğini, göçmenleştirilen insanların kitleler halinde Akdeniz’de boğulduğunu, sınırlarda vurulduğunu ve kentlerin sokaklarında dilendiğini hatırlattı.

ATAERKİL İTTİFAK
Bir yandan Ortadoğu ve Afrika’da IŞİD ve Boko Haram gibi örgütlerin, diğer yandan Avrupa’da çeşitli ırkçı örgütlerin yükselişte olduğuna dikkat çeken Çetinkaya “Bu tarz örgütler ataerkil ittifak üzerinden kendi varlıklarını konsolide eder. Kadınların esir pazarlarında satılıp peçe takmadığı için öldürülmesi aynı düşüncenin farklı baskı yöntemleri” dedi.

Tahrir'de, Del Sol'da, Paris gettolarında, Syntagma Meydanı'nda ve Gezi'de, ayağa kalkan kitlelerin karşısında sol örgütler ve partilerin hazırlıksız yakalandığını belirten Çetinkaya “Bu isyan ve sosyal hareketler mevcut tüm yapılara çok tepkili, solu da bu düzenin bir parçası sayma eğiliminde, siyasete önyargıyla bakıyorlar. Sol partiler yalnızca, kendi yapılarını aşarak sosyal hareketlerle ve isyanlarla bağ kurarak başarılı olabilir” ifadelerini kullandı.

YANGIN COĞRAFYASINDA KADIN DEVRİMİ
Rojava’daki yangın coğrafyasında bir kadın devrimi gerçekleştiğini vurgulayan Çetinkaya “Orada kadınlar yalnızca IŞİD’i yenmekle kalmadı, hayatı sıfırdan kurmayı başardı. Diğer yanımızda da SYRIZA'nın zaferi var, 1930'lardan beri ilk defa sosyal demokrasinin solunda bir partinin zaferini gördük. SYRIZA başarırsa biz de başarmış olacağız. Akdeniz'in kuzeyi ve güneyindeki tüm partiler, Akdeniz'in kadim limanı İstanbul'da buluştuk. Ümit geliyor!” dedi.

Çetinkaya’nın ardından konuşan Demirtaş ise sözlerine zulmün ve direnişin kenti İstanbul'da buluşmaktan mutluluk duyduğunu söyleyerek başladı. “Tarihi bir dönemden geçiyoruz, çünkü henüz arzu duyduğumuz demokratik, özgür bir sisteme kavuşmadık. Bu yüzden tarihi kırılmalar bizim açımızdan hala kritik. Avrupa'da özellikle Yunanistan'da SYRIZA'nın zaferi, Podemos'un yükselişi de umudun büyümesine yol açıyor. Suriye gibi Ortadoğu'nun en vahşi katliamlarının yaşandığı coğrafyada, Rojava'da, Kobane merkezli direniş de umudu büyütüyor. Türkiye'de zulüm ve baskı politikaları artarken direnişte de büyük bir artış gördük. Hem Gezi'de, hem Kobane'de” diyen Demirtaş bu topraklarda mücadele tarihinin yeni olmadığını, Türkiye tarihiyle de sınırlı olmadığını söylerken Türkiye’de hiçbir zaman bugünkü koşullar kadar zafer imkanına yaklaşılmadığını vurguladı.

DEVRİMCİ KÖKLERE GÜVEN
Demirtaş sözlerine şöyle devam etti:
“Evet, toplumda bir korku, bir tedirginlik var AKP hegemonyasının yarattığı. AKP nasıl bir zihniyete sahip olduğunu TBMM içinde bile gösteriyor. Ülkede her kurumun hücrelerine kadar hakim olma istekleri toplumda korku ve panik yaratmamalıdır. Çok daha ağır dönemler geçirildi, akla hayale sığmaz faşizan uygulamalar görüldü, bedelini ödeyerek o dönemlerden çıkıldı.

Şimdi AKP aynı şekilde bir tekrar yaratma ve yaşatma istiyor. En büyük eksikliğimiz burada, AKP cephesinde gerçekleşen birlikteliğin direniş cephesinde yaratılamamasıdır. Türkiye'deki devrimci köklere güvenmeden bu başarıya ulaşamaz.

Kastettiğim zafer şudur: AKP zaman zaman toplumun beklentilerini kullanarak, arkasına alarak bir hegemonya yarattı. Vahşi kapitalizmin ve neo-liberalizmin devletin tüm hücrelerine kadar sızdı. İslamcı karakterinden daha önemli yönü budur AKP'nin. AKP neo-liberal sistemin en hevesli savunucusudur ve muhalefeti de buradan kurmak gerekir, İslamcı kimliğinden değil.

SINIFTAN UZAK BAŞARI OLMAZ
AKP iktidarına karşı şu saatten sonra doğru örgütlenebilirse anti-kapitalist bir çıkış olmak zorundadır. Her alanda böyle bir siyaseti kurmak, yaşamın her alanında örgütleyebilmektir, dayanışmacı bir ruhla siyasete aktarabilmektir. Kadın alanı da böyledir, sınıf bakış açısından uzak bir direniş gerçekleşince başarıya ulaşamaz. Çevre, emek, insan hakları alanları da böyledir. Biz HDP olarak seçimde bunu bir başarıya dönüştürmek niyetindeyiz.

Türkiye'deki tüm ilerici, sol, sosyalist hareketlere düşen görev bu tarihi imkanı kaçırmayarak büyüme ve sıçrama yapmaktır. Bize düşen budur. Biz HDP olarak bu tarihi imkanı görüp bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz. Bu seçim, AKP'yi geriletmenin en büyük olanağını ortaya çıkarıyor.

Bu kadar yıpranmış bir iktidar ve karşısında insana dair bu kadar özgürlükçü bakış açısını savunan toplumsal muhalefet var. Eğer bu dönemde de bunlar bir çıkış, bir hamle yapamayacaksa, bunun sorumluluğu AKP'de değildir, solun başarısızlığı olarak tarihe geçecektir. 2015 seçimlerinin bize sunduğu fırsat budur. Biz bunu etnik bir kimliğin başarısı değil, solun başarısı olarak görüyoruz. 2019 seçimlerinde iktidar olmayı hedefleyen bir yürüyüşün başlangıcı olarak ele alınmalıdır.

İMKANSIZ GÖZÜKEN İTTİFAKLAR
Türkiye'deki toplumsal gerçeklik bu imkana sahiptir. Elbette ki 7 Haziran seçimlerinde bir devrim çıkmayacak, ama AKP'nin tek başına iktidar olamayacağı bir seçim çıkarma misyonu yüklüyor.

Rojava devrimiyle dayanışma, SYRIZA ile dayanışma ve küresel düzeyde yeni ittifakların önünü açacaktır. Bu zafer, gelecekte çok daha büyük ittifakların başarıya ulaşmasını sağlayacaktır, imkansız görünen ittifaklar bu zaferin ardından mümkün olacaktır.

Küresel düzeyde ele aldığımızda, emperyalistler, kapitalistler muazzam bir işbirliği içerisindeler, muhalefet gibi ayrıksı durmuyorlar. Evet, gerilimler yaşıyorlar ama muazzam bir dayanışmacı ruhla dünyayı sömürüyorlar. Burada da eksikliğimiz var küresel düzeyde, ezilenlerin dayanışması konusunda. Bizler Avrupa Sol Partisi'nin yapmaya çalıştığı gibi, sosyal forumların yapmaya çalıştığı gibi bu dayanışmaları büyüttüğümüz oranda başarılı olabiliriz.

YENİ TOPLUMUN İNŞASI
Yoksa, hiçbirimizin tek başına böyle bir canavarla tek başına mücadele etmesi mümkün değildir.

Bizim bu alanlardaki eksikliklerimiz AKP'nin başarılı gözükmesine yol açıyor. Daha adil olanını topluma somut proje olarak sunamadığımız için AKP bu kadar kendine alan yaratabiliyor.

IŞİD gibi emperyal kapitalist sistemle entegre olmuş, insani hiçbir değeri tanımayan ve yok eden bir barbarlığa karşı elde edilen zafer çok iyi değerlendirilmelidir. Bu sadece askeri bir zafer değildir, onu askeri stratejistler değerlendirsin. Asıl inşa edilen toplumsal sistem önemli. Bir tarafta kadınların pazarda satıldığı bir anlayış, en ilerim diyenin 4 kadınla evlendiği bir coğrafyada kadınlar şu anda Rojava'da meclisi yönetiyor, başbakanlık yapıyor, toplumu idare edip cephede savaşıyorlar. Kadınların yakılıp katledildiği bu coğrafyada herkes dönüp Rojava'ya bakmalıdır. Egemenliğin üretildiği ilk mikro alan kadın-erkek eşitliğidir. Bu egemenliği yıkmadan kapitalizmle mücadele edemez. Kadın özgürlüğünü önemsemeyen hiçbir örgütün başarıya ulaşma imkanı yoktur.”

TARİHİN SONU ÇÖKTÜ
Demirtaş’ın ardından Sosyalist Demokrasi Partisi Başkanı Rıdvan Turan konuştu. İçinde bulunduğumuz dönemde “tarihin sonu” tezinin bizzat bu tezi yaratanlar tarafından geçersiz görülmeye başladığına dikkat çeken Turan saldırının küresel karakterine karşı direnişin de küresel olması gerektiğinin dünyanın dört bir tarafında söylendiğini belirtti: Nazım’ın dediği gibi, dünyanın her tarafında dostlarımız var, yüzlerini görmediğimiz”.

Türkiye’de geleneksel siyaset ve devlet aklının Kürt meselesini çözmek değil yönetilebilir kılmak üzerine şekillendiğini söyleyen Turan “PKK Kuzey Kürdistan gücü olmaktan çıkıp bir Ortadoğu gücüne dönüştü. İktidar çok boyutlu bir tedirginlik yaşyıor. İki gün önce mecliste görüşülmeye başlanan iç güvenlik paketi iktidarın korkusunu gösteriyor. Bu iktidar bir Gezi travması yaşadı, Erdoğan ve Davutoğlu her söylemini Gezi'yle ilişkilendiriyor. Halen egemenleri korkutan bir süreci fitillemiş olduk” ifadelerini kullandı. Rıdvan Turan konuşmasına şöyle devam etti:

İŞÇİ ÖLÜMLERİNDE ZİRVE
“İşçi sınıfna çok yoğun saldırılar var. Bakanlar Kurulu toplanmadan bile grevi yasaklayabiliyor. Türkiye, hepimizin bildiği gibi işçi ölümlerinde Avrupa birincisi. En yakın ülke Portekiz'de ölümler Türkiye'den kat kat az. Dünyada da ilk üçteyiz. 15-20 yıldır meclise gelen iş güvenliği paketlerinin ana mantığı sermayenin lehinde olan kararları içermeleri. Ekoloji açısından da problemli bir süreçten geçiyoruz. Bu kavram devletin dilinde sürekli aşağılanmayla kullanıyor, "Bu çevreciler" diye başlayarak. Ülkemiz ciddi bir ekolojik kaosla karşı karşıya. Üç tane de nükleer santralla karşı karşıyayız. Tarım tavsiye edilmiş durumda. Bu sanki bize alternatifsiz bir politikaymış gibi dayatılıyor. Bir diğer taraftan da ordu ve polisle uygulanıyor bu baskı. Burada alternatifsiz bir durum yok. Bu ülkenin tarihinde önemli halk isyanları var. Bizler bu isyanların çağdaş dönemdeki temsilcileriyiz, hayduda pabuç bırakmayız. Toplumsal koşullar hiç olmadığı kadar başarıya uygun. Onlar kendilerini en güçlü hissetseler de yıkılmaya başladılar. Tünelin ucu karanlık gözükse de aydınlığa çok az zaman kaldı”.

KARDEŞLER OLARAK BİRLİKTE
Açılış oturumunda son konuşmayı yapan ASP Başkan Yardımcısı Maite Mola ise şunları söyledi: “Burada bir hafta bile geçirsek Akdeniz'in iki yakasıyla ilgili konuları bitirmemiz mümkün olmayacak. Ben bir İspanyol'um ama her şeyden önce militan komünistim. Tedirginim, çünkü sosyalizmi tek bir ülkede kuramayız, tüm Akdeniz'de kurmamız gerekecek. Enternasyonalistler için herhangi bir sınır yoktur. Savaşımız, mücadelemiz devam edecek. Herkes kendi alanında mücadele edecek ama kardeşler olarak birlikte çalışacağız. Örneğin Kıbrıs'taki durum kabul edilemez. Onu sorgulamadan geçemeyiz. Sol bütün bunlara cevap vermekte yetersiz kalmıştı.

Neo-liberal kapitalizm hayatı bize zindan ediyor. İspanya'da milyonlar yoksulluk sınırı altında. Kapitalizm bize diyor ki, git kendi ülkendeki açlarla uğraş, Rojava'ya bakma. Ama bu mümkün değil sevgili arkadaşlar.

DİKTATÖRLERİ DEVİRİYORUZ, YÖNETİCİLER KALIYOR
Avrupa Sol Partisi olarak kendimizden bahsetmek için değil, nasıl bir Akdeniz kuracağımızı bulmak için buradayız. Maalesef devrimi yarın yapamayacağız. Ancak Akdeniz'in iki yakasında çok önemli gelişmeler var. Hamma Hammami diyordu ki, diktatörleri deviriyoruz ama yöneticiler yerinde kalıyor.

Yunan halkının büyük bir zaferi olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, her gün sokaklara inen halkın başarısı. Avrupa Solu ilk defa iktidara geldi. Eğer Avrupa'da başarılı olursak, SYRIZA sosyal demokrat programını uygulayabilirse bu bizim için çok önemli olacak. Benden önceki konuşmacılar bunun ne kadar zor olduğunu anlattı. Karşımızdaki büyük bir düşman, ABD, AB, NATO var. Yapmamız gereken, bu haftasonu bir deklarasyonla ayrılalım ve yüzde 80 fikirler, 20 kararlar değil, tam tersi olsun.

Hepimiz pek çok konuda hem fikiriz. Bir deklarasyon yayınlayıp olan biteni yazarsak anlamı yok. Önemli olan yapacaklarımıza dair öneriler getirmek. 8 Mart gelirken kadınların Akdeniz'deki durumu nedir? Kadınların yüzde 90'ı çaresizlik içinde. Ne yapacağız? Samir Amin'in söylediği gibi: Cesaret, cesaret, cesaret. Böyle bir forumda tekrar bir araya gelmek için 2 sene beklemeyelim. 31 Mayıs'ta bir toplantısı var Avrupa Solu'nun. Sonrasında önemli bir yaz üniversitemiz var.

Yapmamız gereken bütün ekonomik ve siyasi araştırmaları yapmalı ve sokakta mücadelemizi sürdürmeliyiz. Bizim bu sol birliği yaratmamız için önemli. Sol, bir program demektir, önemli konularda konsensüs sağlamak demektir. Nasıl çalışacağımıza dair bir birliktelik kurabilirsek, çok önemli olacak”.

Kobane Başbakan Yardımcısı Xalid Berkel: Kürdistan için değil insanlık için savaşıyoruz

'Ortadoğu'daki emperyal aktörler halkların içinden çıkmadı'

SYRIZA temsilcisi Finalis: Borçlanmayla post-modern borç kolonileri yaratılıyor

'Gericiliğe karşı Akdeniz’de ortak mücadele zamanı'

Akdeniz için kurtuluş reçetesi: Eko-sosyalizm

Göçmen hakları, Akdeniz’in ölüm denizi olmaması için

Akdeniz Solu Konferansı sonlandı