Hessen Eyalet Meclisi‘nde oluşturulan NSU Araştırma Komisyonu‘nun üyelerinden Sol Parti Milletvekili Hermann Schaus, Kassel‘daki cinayet sırasında olay yerinde olduğu ileri sürülen istihbarat ajanı için, “Yalan söylüyor” diyor

Sol Parti vekili Schaus: ‘Onun söylediklerine inanmıyorum’

GÜRSEL KÖKSAL

Sol Parti Hessen Milletvekili Hermann Schaus, Hessen Eyalet Meclisi‘nde 2014-2018 yılları arasında çalışan NSU Soruşturma Komisyonu‘nda yer aldı. Schaus, Hanau‘daki katliamın ardından partili meslektaşı Saadet Sönmez‘le birlikte olay yerini ziyaret edip, öldürülenleri anan, cinayetleri protesto için düzenlenen yürüyüşlere ve mitinglere aktif olarak katılan politikacılardan. Uzun yıllardır NSU soruşturmasının Hessen‘de faşistlere destek veren kişi ve grupları içerecek şekilde genişletilmesi, Halit Yozgat‘ın öldürülmesi sırasında olay yerinde bulunduğu ortaya çıkan istihbaratçı ve onunla bağlantılı muhbirlerin yeniden soruşturmaya tabii tutulmasını savunan Schaus, Hanau‘da sağ teröre karşı gerçekleştirilen yürüyüş sırasında sorularımızı yanıtladı.

>> NSU Meclis Araştırma Komisyonu görevini yerine getirebildi mi?

Orada dört yıl boyunca, Hessen sınırları içinde meydana gelen Halit Yozgat cinayetinin arka planını ortaya çıkarmaya çalıştık. Bu çalışmalar sırasında bize çok zorluk çıkarıldı. Gerçi bize iki bin dosyalık malzeme verildi ama bunların bir bölümünden yararlanmak mümkün değildi. Dosyalardaki sayfaların bazı bölümleri karartılmıştı ya da tamamen boş sayfalar yer alıyordu. Gerekçeleri gizli kaynakların korunmasıydı. Bu arada biz Eyalet Anayasayı Koruma Teşkilatı‘nın 2012 ve 2014 yıllarından iç yazışmalarını ortaya çıkardık. Bunların 120 yıl boyunca kapalı tutulması kararlaştırılmıştı. Bu durumu hemen kamuoyuna açıkladık. Soruşturma sırasında incelemek istediğimiz her bir sayfa için hükümet ve Anayasayı Koruma Teşkilatı nezdinde mücadele etmek zorunda bırakılmıştık. Çünkü gönüllü olarak hiçbir şeyi vermiyorlardı. Bu dosyaları incelerken 2015‘te Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke‘nin katil zanlısı Stefan Ernst‘in Anayasayı Koruma Teşkilatı dosyalarında yer aldığını ortaya çıkardık. Bizim dışımızda komisyonun diğer üyelerinden hiçbiri ilgilenmemişti. Biz bu durumu ortaya çıkarıp, kamuoyuna açıkladık. Komisyonda Kuzey Hessen‘de aktif neo-Nazilerle ilgili olarak LfV‘nın bir görevlisini sorguladık. Bu sırada incelediğimiz dosyalardan birinde Stefan Ernst‘le ilgili bölüm dikkatimizi çekti. Dosya 2009‘da hazırlanmıştı ve orada Stefan Ernst‘le ilgili bölümün kenarında LfV‘nın başkanının bizzat yazdığı ‘çok tehlikeli’ (brand gefaehrlich) notu vdı. LfV‘ın şefi o zaman Stefan Ernst‘in takip edilmesi gerektiği görüşündeymiş. Ancak daire daha sonra onun neo-Nazi faaliyetlerden uzaklaştığı gerekçesiyle takibatın sona erdirilmesine karar vermiş. Hem onun, hem de şimdi Lübcke cinayetinde ona suç ortağı olmak suçlamasıyla tutuklu bulunan arkadaşı Marcus A.‘yla ilgili dosya 2015 yılında iptal edilmiş. (intern gelöscht).

>> Bütün bu bulgulardan nasıl bir sonuca varıyorsunuz?

Anayasayı Koruma Teşkilatı bu güne kadar aşırı sağla, neo-Nazilerle mücadelede aktif ve etkin bir biçimde işe yaradığını gösteren bir kanıt sunamadı. Zaten demokrasiye uygun bir yapısı da yok. Böyle bir kuruma ihtiyacımız yok.

Yürüyüşe katılan bazı gruplar teşkilatın tamamen kaldırılması sloganları atıyor.
Bu bizim de talebimiz. Parlamenter olarak geçirdiğim 12 yıllık sürecin sonucu olarak Hessen Anayasayı Koruma Dairesi‘ne ihtiyacımız olmadığını söyleyebilirim. Bence sivil toplum örgütleri aşırı sağla mücadelede daha etkili. Onlar neo-Naziler hakkında, istihbarat örgütünden daha fazla şey biliyorlar.

>> Ancak komşu eyalet Thüringen‘de, Sol Parti‘li Bodo Ramelow‘un başbakanlığındaki hükümeti böyle bir şey yapmadı. Anayasayı Koruma Teşkilatı orada halen var.

Evet, bu doğru… Problem Almanya‘daki federal yasama sistemi. Federal yasalara göre eyaletler bu teşkilatları kurmak zorunda. Ancak o Thüringen‘de çok önemli bir şey yaptı. Büyük sorunlara neden olan, ‘paralı muhbir sistemi’ni kaldırıldı. Almanya‘da şu anda sadece Thüringen‘de böyle bir uygulama yok. Biz de Hessen‘de Sol Parti olarak yıllar önce bu kapsamda bir yasa tasarısı sunmuştuk. ‘Madem LfV‘u federal sistemden dolayı kapatamıyoruz, çünkü birtakım çalışmaların yapılması gerekiyor. O halde daireyi yeniden organize edelim’ dedik. Buna göre muhbir sisteminden vazgeçilmeliydi. Daireye bağlı bir ‘bilim kurulu’ oluşturulmalıydı. Böylece dairenin yapısı demokratikleşecek, düzenli olarak kamuoyuna hesap verecekti. Ayrıca aşırı sağla, neo-Nazilerle mücadelede sivil toplum örgütleriyle birlikte çalışmaya zorlanmalıydı. Çünkü bu konudaki en önemli enformasyonun onlardan geldiğini görmüştük. Ve parlamentonun kontrolüne ihtiyacımız var. Tabii bu tasarı dikkate alınmadı.

>> NSU Araştırma Komisyonu‘nda istediğiniz gibi çalışabildiniz mi?

Gerekli gördüğümüz dosyaları isteyebiliyorduk. Tabii böyle bir komisyonda çalışabilmek için ‘nitelikli bir azınlık’ konumunda olmak gerekiyor. Komisyona biz tek üyeyle yer alıyorduk. SPD‘yle birlikte söz konusu ‘nitelikli azınlık’ı oluşturabiliyorduk. Onlarla birlikte davranabildik. Tabii o sürede elimizden iki bin dosya geçti. Bunları incelerken bazı şeyleri atlamış olabiliriz.

>> Eyalet hükümetinde koalisyon ortağı olarak yer alan Yeşiller partisinin tavrından hep şikâyet ediyorsunuz.

Yeşiller tüm çalışmalar boyunca CDU‘yla birlikte hareket etti. Konunun aydınlatılmasını değil, hükümeti, özellikle de Başbakan Bouffier‘i korumaya çalıştılar. Bilindiği gibi o, bu olaylar olduğunda İçişleri Bakanı olarak büyük bir rol oynamıştı. Yeşillerin orada yaptıkları çok hayal kırıcıydı. Her şeyin tam olarak açığa çıkarılmasıyla ilgilenmiyorlardı.

>> Bir de istihbarat ajanı Andreas Temme meselesi var.

Biz halen Andreas Temme‘nin olay sırasında internet kafenin içinde olduğuna inanıyoruz. O bunu hep reddetti ve tüm ifadelerinde ‘ben olaydan kısa bir süre önce oradan ayrılmıştım’ dedi. Ancak tüm incelemelerin, soruşturmaların sonuçlarını dikkate alarak şundan eminim: O, olay sırasında oradaydı. Ve dolayısıyla bu cinayete tanık olması gerekiyor. Neden yalan söylüyor? Neden olaydan önce kendisine bağlı neo-Nazi muhbir Benjamin Gaertner‘le uzun bir telefon görüşmesi yaptı? Bunlar halen aydınlatılmamış, halen açıkta kalmış sorular. Ben Andreas Temme‘nin söylediklerinin hiç birine inanmıyorum. Ancak tabii ki onun söylediklerinin tersini de kanıtlayamam.

>> Bu olayların tam olarak aydınlatılması nedeniyle yaşanan hayal kırıktığını anlayabiliyor musunuz?

Elbette. Özellikle ailelerin, avukatların hayal kırıklığını çok iyi anlayabiliyorum. Biz de hep şunu söyledik: ‘NSU, üçten daha fazla kişilerden oluyor.’ Örgüte yardım ve yataklık eden çok kişi vardı. Hessen‘deki soruşturma komisyonunda bunu açığa kavuşturmaya çalıştık. Federal Başsavcı Münih‘teki mahkeme boyunca soruşturmayı bu çevreleri içine alacak şekilde genişletmeyi asla kabul etmedi. Ama belirleyici olan buydu. Bütün bunların arkasındaki kişileri ortaya çıkarmalıydık. Onlara yol gösteren, kapıları açan, yardım edenleri, onlara bilgi verenleri, saklayanları, cinayetleri işledikleri yerlere onları yönlendirenleri bulmalıydık. Bunların olduğuna kesin olarak inanıyorum. Onları ortaya çıkarmalıydık…

>> Bazı faşistlerin eylemlerini ‘yalnız kurt’ stratejisi kapsamında, bireysel olarak gerçekleştirdiği ileri sürülüyor. Hanau‘daki katliamın da buna bir örnek olduğu söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Şimdiye kadar aldığım tüm bilgilere göre, Hanau‘daki olayın tek başına hareket eden, ruhsal sorunları olan bir kişi tarafından gerçekleştirildiği anlaşılıyor. İçişleri Bakanı, kendisiyle görüşmemizde bunun böyle olduğunu açıkladı. Ancak yürütülen bir toplumsal tartışma tarafından bu yola kışkırtılmış olduğu görülüyor. Naziler ve parlamentolarda yer alan AfD tarafından yabancılara karşı y��llarca gündeme getirilen ortamdan etkilenmiş olduğu görülüyor. AfD‘nin yabancı düşmanı söylemleri onu bu insanları öldürmeye yönlendirdi. İşte bu yüzden parlamenter sistem içinde yer alan AfD bu cinayetlerde sorumluluk taşıyor.