SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın birlik adresi olarak SHP’yi gösteriyor. Hüseyin Ergün ise CHP, Sosyal Demokrat değil Cumhuriyetçidir diyor...

» Sizce solun genel durumu nedir?

Solun görüntüsünü çok yönlü değerlendirmek gerekir. Nitelik ve nicelikle ilgili çok sayıda etmen bulunuyor. Öncelikle nitelikten başlamak gerekirse; Türkiye solu yurttaşların kendi geleceklerini içinde bulabilecekleri bir programı henüz ortaya koyabilmiş değil. Dolayısıyla nitelikle ilgili en temel sorun, program sorunu.

» Bu eleştiriyi, geçmiş SHP ve CHP’yi de içine katarak mı söylüyorsunuz?

Tabii istisnalar var ve bugün de SHP programının bir istisna olduğu kanısındayım. İkinci sorun da örgütlenme. Türkiye solu demokratik diye adlandırılabileceğimiz bir örgütlenme modelini ve örgüt işleyişini ortaya koyabilmiş değil. Son seçimlerde 28 Mart 2004 seçimlerinde Türkiye solunda bir de nicelik sorunu ortaya çıktı. Nitelik ile ilgili sorunların çözülememesi nedeniyle sola oy verecek yurttaşlalar sandığa gitmiyor. İnsanlarımızda oyum ziyan olmasın anlayışı da egemen. Böylece Türkiye solu yüzde 26.8’e geriledi. 1977 Haziranı’nda tek partiyle yüzde 42 olan solun oy oranı 28 Mart 2004’te 10-11 partiyle yüzde 26.8’e geriledi.

» SHP bir dönem iktidardaydı, fakat insanların kafalarında, "bunlar da aynı'' eleştirileri oluştu.

Sosyal demokrasinin ya da solun genel tanımlarından hareketle bir değerlendirme yapılabilir. Eşitlik, özgürlük çağdaşlaşma, dayanışma dürüstlük, saydamlık vs… Sağ partilerden temel ayrışması bunlardır.

Geriye dönüp baktığınızda CHPSHP’nin birleşmesini, "keşke yapmasaydım'' dediğiniz oluyor mu?

Eleştiriler bana karşı mı yükselmeli yoksa ayrılmak zorunda kaldığımız partinin yönetimi mi eleştirilmeli, onu tartışalım. Herhalde bize karşı bu bağlamda eleştiri yapılması siyasi olarak da ideolojik olarak da ahlaklı olamaz.

Demokratik mücadelenin ortadan kalktığı, tek şef egemenliğinin olduğu bir partide üyeliğinin sürdürülmesinin bir anlamı bulunmamaktadır. Ben ve arkadaşlarım konuyu böyle görüyoruz. Bence birleşme doğru bir karardı Ancak birleşme bütünleşmeye dönüştürülemedi.

» Kürt sorunu konusunda CHP ile SHP arasında bir ayrışma var gibi gözüküyor.

Bir defa pratik olarak eğer 28 Mart tarihinde yapılan güç birliği esas alınacaksa bu bağlamda bir farklılığın olmadığını belirtmek isterim CHP yönetimi DEHAP’la 28 Mart seçimlerinden önce iki kez görüştü DEHAP’la işbirliği yapmak istiyordu. Ama belediye sayısı üzerinde anlaşamadıkları için bu işbirliği olmadı. Daha sonra tersine açıklamalar yaptılar.

Kuramsal düzeyde, bizim anlaşışımızın aslında Lozan anlayışı, Cumhuriyetçi anlayışıdır. Cumhuriyetçilerin ulus tanımı, Kurtuluş Savaşı’nı veren ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Anadolu halkları tanımı şeklindedir. Bunun temelinde, ırk, sınıf, din yoktur. 82 Anayasası’na biz özellikle iki nedenle karşıyız. Birincisi Kürtçe yasadığıdır, ikincisi zorunlu din dersidir. 82 Anayasası Lozan’a aykırı olarak kamusal alana etnisiteyi sokmuştur.

Ben 1980’li yıllardan sonra Türkiye’nin bölünme tehlikesi irtica tehdidiyle karşı karşıya kalmasını bu iki düzenleme üzerinden tanımlanması gerektiğini düşünüyorum. Biz bir denklem geliştirdik: Türkiye’de Kürt gerçekliği görülmelidir, tanınmalıdır. Bu, azınlık yaratılması demek değildir. Kürt gerçekliğinin de devletin tekliğini, ırksallığa dayanmayan anlamda ulusun birliğini ve yurdun bölünmez bütünlüğünü kabul etmesi gerekmektedir. Bu, Kürt kökenli yurttaşlarımızı çocuklarına diledikleri adı vermeleridir, anadillerini öğrenmelerinin, kültürlerini geliştirecek bir üst yapı kurmaları demektir.Bugüne kadar halının altına sürdüğümüz bu kirliliği mutlaka çözmeyiyiz CHP ne düşünür onu bilmem.

» Bu görüşlerinizle ilk SHP’nin Genel Başkanı olduğunuz dönemdeki görüşleriniz arasında bir farkı var mı acaba?

Hiçbir farkı yok. Tam tersine o dönemde de çok seslendirdim. Özellikle Doğu ve Güneydoğu dışında seslendirdim.

» Emeğe karşı bir saldırı süreci yaşanıyor. Sosyal demokrasinin alternatifi ne?

Yeni üretim sistemi bizim düşüncelerimizi çözümlerimizi kavramlarımızı üzerine inşa ettiğimiz eski üretim sistemini değiştirdi. Biz post-Fordist üretim sisteminin gerektirdiği yeni tanımlamaları yapmak durumundayız. Neo-liberal iktisat söyleminin bence eskisinden farklı bir yönü yok, tümüyle devlet mülkiyetinin tasfiye edilmesini öngören bir dizi düşünce.

Başbakan Erdoğan geçen günlerde "bir işletmeden ne beklersiniz, üretim artışı beklersiniz istihdam artışı beklersiniz ihracat beklersiniz. teknolojik yenilik beklerseniz Bunların tümünün gerçekleştirilmesinin yolu özelleştirmedir'' dedi. Akıl almaz bir ideolojik bağnazlık içinde. SHP programında özelleştirmeyi toptan bir şekilde reddetmiyoruz Yaratılacak katma değer, istihdam, katma değer, her özeleştirme konusunun özel bir şekilde değerlendirilmesini öngörüyoruz Bu yüzden Ereğli’nin, PETKİM’in özelleştirmesine karşıyız.

» Solda bütünleşme için neler yapmalı, Solun adresi ne olmalı

Seçim öncesi koalisyonların kurulması hem sol için hem Türkiye demokrasisi için son derece yaşamsal buluyorum… Bunun olması için Türkiye solunun SHP’yi solun birinci partisi yapması gerekmektedir. SHP solda birinci parti olursa bunu gerçekleştirir.

» Bu noktada CHP’yi nereye konumlandı rıyorsunuz?

Ben Türkiye’de solun bir başka sorunu birbirimizin soldaki yerini ölçme ya da ölçümleme eğilimidir. Çok yanlış buluyorum filanca partiden söz ediyoruz o solcu değil, ne ilgisi var deniyor. Kimsenin elinde TSE damgası yok. Bir parti ben soldayım diyorsa soldadır. Bütün sol partilere böyle bakıyorum sosyalist sol, sosyal demokrat sol ayrımını doğru bulmuyorum Bu birlikteliğin olaca ğına inanıyorum. Evet 28 Şubat’ta olmadı ama bundan sonra olabilir mi? Olmasının koşulu SHP’nin birinci parti olması dır. Olduğu an, bu hissettirildiği an zaten bu iş bitmiştir. Bunda ben varım diyorum. Hayatımda hiç "ben'' demedim ama, sıkılarak söylüyorum, bunu ben yaparım.

SHP PM ÜYESİ HÜSEYİN ERGÜN:

Solun sorunu: Yeni köyde eski adet

» Sol yaklaşık çeyrek yüzyıldır dünyada ve Türkiye’de kriz içinde. Nasıl yorumluyorsunuz?

Sol temel tezlerini sanayi uygarlığının gerçekleri üzerine kurmuştu. Son çeyrek yüzyılda sanayi uygarlığı bilişim uygarlığına doğru evrildi ve bilişim uygarlığı başat hale geldi. Solun savaşı, esas olarak, ulus devlet çerçevesi içinde gerçekleşiyordu. Teknolojik devrimin olanakları ile hız kazanan küreselleşme, ulus devletler düzenini temelinden sarstı. Aynı dönemde Sovyet sistemi çöktü. Bu da sosyal demokratlar dahil bütün sol için büyük bir düş kırıklığı oluşturdu. Bunlar bir adaptasyon gerektiriyor. Bu da kolay olmuyor. Bazı ülkelerde sol bu adaptasyonda başarı sağladı. Türkiye solu ise bu değişimi yok sayıyor; bana mısın demiyor. Eski ezberlerine sımsıkı sarılmış, hatta onları kutsayıp bağrına bası yor. Bununla da kalmıyor: devletçi ve milliyetçi söylemlere sarılıyor.

» Peki solun yeniden eski görkemli-etkili günlerine dönmesi mümkün mü ?

Şimdi dünya köklü bir değişim sürecinden geçerken, çağa cevap veren teorik ve ideolojik açılımlara ve bunun politik mücadeleye uygulanmasına gerek vardır. Bu da ancak, solun belli başlı tezlerinin, geniş, açık ve uzun süreli bir tartışma ile gözden geçirilmesi ile gerçekleşebilir. Türkiye solunda ise, herkes içine kapanıp eski söylemlerini rasyonalize etmeye çalışmaktadır. Bu yapılması gerekenin tam tersidir.

» Yani solun açık, geniş ve uzun süreli bir tartışma ile eski ezberlerini gözden geçirmesini ilk şart olarak görüyorsunuz?

Tartışılacak çok konu var. Başta, sosyalizm bir oluşum mudur yoksa bir proje mi? Eskiden bunu bir oluşum olarak kabul ederdik: Feodalizm gibi, kapitalizm gibi. Şimdi bilişim toplumu gibi eski toplumun içinde, deyim yerindeyse bir tasarıma dayanmadan, teknolojinin gelişmesi temelinde kendiliğinden oluşan yeni bir toplum biçimi. Bu bağlamda kapitalizmden sonra sosyalizm gelir düşüncesindeydik.

Öyle olmadı, bilişim uygarlığına geçtik. Ama bence sosyalizm bir proje olarak her toplumda ve bu toplumda eski önemini koruyor. Bunun gibi, piyasa, sömürü, eşitlik, kol emeğinden kafa emeğine geçiş, devlet işletmeciliği, ulusal bağımsızlık, yabancı sermaye, küreselleşme gibi pekçok konuda genişliğine ve derinliğine bir tartışma gerekli. SHP, 2004’te bu tartışmayı başlatmak için bir girişimde bulundu. Ama geri dönen olmadı. Şimdi, SHP yeniden bir girişimde bulunabilir. Ya da bir sivil toplum örgütü yahut bir inisiyatif grubu bunu başlatabilir. Önemli olan böyle bir gereksinimin varlığının kabulüdür.

» SHP, CHP’den ayrılanları SHP çatısı altında toplamaya çalışıyor mu?

Yapılmakta olduğu kanısındayım. Daha açıkçası SHP’ye katılımlar artıyor ve artacak. Bu da iyi bir şey. Gelen arkadaşların birçoğunun dünyayı benimle aynı pencereden görmediklerini biliyorum. Ama bu bir sakınca değil. Çünkü SHP’de hizip yok ama özgürlük var. Kimi zaman arkadaşlarıma şaka olarak söylüyorum: "Bana bile tahammül ediyor bu parti''. Bu çok önemli bir fark.

» Daha önce değindiniz ama solun geleceği açısından değerlendirmeniz nedir?

Solun olmadığı bir dünya zifiri karanlıktır. Politik açıdan bir umut ışığı varsa bu solun varlığına bağlıdır. Çünkü, sol tarih boyunca, geniş yığınların özgürlük, eşitlik ve refah talebi olmuştur.

Tarım toplumunda bu merhamet talebi olarak dile geliyordu. Derebeyleri ve onlarla kolkola din adamları da, geniş yığınlara tevekkülü, olanı sakince karşılamayı, öteki dünyaya umut bağlamalarını tavsiye ediyorlardı. Tarım toplumundaki üretim düzeyi de geniş yığınların taleplerinin karşılanmasına elverişli değildi. Marx ve arkadaşları, merhamet dilenmenize gerek yok, üretimde emek hakkınız var dediler. Dolayısıyla hakkınızı isteyin. Bir de sanayi toplumunun ulaştığı üretim düzeyinin geniş yığınlar için özgür, eşit ve gönençli yaşamı mümkün kıldığını söylediler. Bu ikisi de devrim değerinde saptamalardı.

» Ama Halen bu aşamaya ulaşılamadı, neden?

Bu kısmen doğru. İki-üç yüzyıl önce, geniş yığınların kaderi, ağır bir yoksulluk, sık sık açlık, mutlak eğitimsizlik ve ağır baskı altında yaşamaktı. Sanayi toplumu, dünyanın üçte biri için bu resmi değiştirdi. Temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra, eğitim ve sağlık, sosyal güvenlik, ücretli izin, 8 saatlik işgünü vb.’ni geniş yığınlar için somut bir kazanım haline getirdi. Unutmayalım ki, 1848’de yayımlanan Komünist Manifesto’daki en önemli taleplerden biri 8 saatlik işgünüdür. Ama varılması mümkün noktadan çok uzaktayız. Şu anda dünyadaki toplam yıllık gelir 40 trilyon dolardan fazla. Bunu 6,5 milyarlık dünya nüfusuna bölerseniz, kişi başına 6.500 dolar düşer. İnsanlık mal ve hizmet üretmede bu seviyeye gelmiş bulunuyor. Bunu az buçuk adil dağıtabilseniz, açlığıda yoksulluğu da tarihe gömersiniz. Bunun yolu siyasetten geçiyor. Siyasetle hem adil bir gelir dağılımı yolunda ilerlenebilir, hem de dünya gelişmesine katılmayan milyarlarca insanın daha çok servet üretmesi sağlanabilir. Bunlar hayal değil. Üstelik solun önündeki olanakları ve fırsatları gösteriyor. Dünya solunda bunu kavrayanlar var.

» Peki son söz olarak Türkiye solundan umutlu musunuz?

Solculuk umutlu olmaktır. Bakın size şunu söyleyeyim: Türkiye solu şu kravatlı mollaları oy yoluyla yenmedikçe Türkiye istikrara kavuşamaz. O nedenle, Türkiye solunu seçmenin rızasını alacak gerçekçi bir program etrafında toplamak zorundayız. Türkiye’nin solcuları bunu başaracaklardır. Çünkü dünya solunda başarılı örnekler var. Türkiye solu da dünya solundan etkilenecek ve kendi özgün programını ve mücadele yöntemini bulacaktır. Önümüzde geçici ve yapay engeller var. Bunlardan biri CHP. CHP aslında kesinlikle bir sol parti değil. Cumhuriyetçi bir parti. Ama kamuoyunda kendini sol olarak takdim ediyor. Bu aşılacak. O arada, sol da ideolojik yenileşme yolunda epey ilerlemiş olacak. Bu bağlamda da solun 20'inci yüzyılda olduğu gibi, iki ayrı kulvarda mücadele etmesinin temellerinin ve gerekçelerinin ortadan kalktığını farkedecek, tek bir sol dalga halinde toplanacak. Yeter ki, umudumuzu ve iddiamızı sürdürelim.