‘Mutlu et mutlu ol’ sloganıyla geçen hafta 70’inci yaşını kutlayan Ülker nasıl ‘Dünya devi’ oldu? Patronlarının bu muazzam ‘mutluluğunun’ bedelini işçiler nasıl ödedi? Sendika değiştirdikleri için işten atılan işçiler anlattı...

Sömürmenin mutluluğu!

AFRA DÖNERTAŞ

Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası’ndan istifa ederek DİSK Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan sekiz Ülker işçisinin İstanbul Topkapı fabrikasının önünde başlattıkları direnişin 28’inci günü bugün. Kimi 10 yıl, kimi 20 yıl emek vermiş bu fabrikaya. Neredeyse hepsine daha önce başarı ödülü verilmiş. Ama “DİSK’e geçtiğiniz için sizi işten atıyoruz” diyemeyen yöneticiler; ‘verimsizlik’, ‘emre itaatsizlik’, ‘mesai saatleri içinde uyuklama’ gibi gerekçeler öne sürerek işçileri işten çıkardılar.

Direnişteki işçilerle görüştük. İşte işçilerin anlatımıyla geçen hafta 70’inci yaşını kutlayan ‘Dünya devi Ülker’de yaşananlar...

12 SAATLE ASGARİ ÜCRET

Fabrikada 15 yıllık bir işçi, sosyal haklarıyla birlikte mesaiye kalmadan 1000-1250 TL maaş alıyor. Mesaiye kalmadan diyorlar ama, son iki yıldır mesaiye kalmak zorunlu Ülker’de. Zorla işçilere ‘Mesaiye kalmak istiyorum’ yazılı sözleşmeler imzalatıyorlar. İşçiler, ‘El mahkum’ diyor, günde 12 saat çalışmaya razı oluyor böylelikle. 2004 yılına kadar asgari ücretin iki katı olan maaşları, 2004 yılında bir anda düşüşe geçiyor. O günden bu yana maaşlarında yalnızca 500 TL’ye yakın bir artış olmuş.

HASTAYA BİLE ZULÜM

Geçinme derdi bir yana, bir de meslek hastalıklarıyla boğuşuyor işçiler. Fabrikanın önünde direnişte olan işçilerin neredeyse hepsi meslek hastalığına yakalanmış. Ülker işçileri 1 saat içinde 450 koli taşımak zorunda. İşin tuhaf tarafı, yetkililerce hazırlanan raporlarda her kolinin en fazla 25 kilogram olduğu yazıyor. İşçiler bunun da yalan olduğunu söylüyor. Hastalanan işçilere bile nasıl zulmedildiğini anlatıyorlar. Dediklerine göre meslek hastalıklarına yakalanan işçiler, daha ağır şartlarda çalışmaya, daha ağır yükleri kaldırmaya zorlanıyor. Daha fazla baskı görmemek için rapor almaya korkan işçiler var. Hatta işçilerden birinin tam yedi tane fıtığının olduğunu söylüyor işçiler. 15 yıllık işçi Ercan Durak, “Fıtığım var ama ameliyat olamıyorum. Ameliyat olabilmek için senelik izne çıktım” diyor. Durak, senelik iznindeyken işten çıkarılmış.

KORT VAR AMA...

12 saatlik mesai boyunca sadece yarım saat dinlenme hakkı var işçilerin. Yarım saatte yemek yemelerini, tüm ihtiyaçlarını karşılamalarını bekliyor Ülker. İşçiler, “Bir çay saatimiz bile yok, ama tenis kortu var. Tenis oynamak istiyorsan yemek yemeyeceksin” diyor. Patronun işten atmalara gerekçe gösterdiği ‘Mesai saati için uyuklama’ bahanesine dikkat çekiyorlar. “Çay içmeye bile fırsatımız yok. Uyuklamaya nasıl fırsatımız olsun?” diye soruyorlar.

YELEĞE PARA YOKMUŞ

Fabrikanın belki de en büyük sorunlarndan biri de sıcaklık değişimi. İşçiler önce sıcağa, sonra da soğuğa maruz kalıyorlar. Aslında soğuk havanın ‘palet’ denilen yürüyen bantlarda döndürülmesi gerekiyormuş, fakat patron bunun yerine alanın bütününü soğutmayı tercih etmiş. “Patrondan yelek istedik” diyor işçiler, “Ama maliyet çok olurmuş, alamazmış dünya üçüncüsü Ülker!” Durum böyle olunca işçiler kendi ceplerinden almışlar yelekleri. Ama ona da kızmış patronlar. “Renk renk giyiyorsunuz, görüntü kirliliği oluyor” demiş.

'HELE DİRENİŞ BİTSİN'

Şu anda içeride sendika değiştiren, ancak işten atılmayan işçiler var. İşçilerin anlattığına göre, dışarıdaki direniş büyümesin diye patron atmıyor işçileri. Ama bu işçilere “Hele şu direniş bitsin sizi de işten atacağız” diyorlar.

'BİZ İNSANIZ!'

Durum özetle şu ki, Ülker büyüdükçe işçilerin emeği değersizleşmiş. “Ülker’de işçiye insan gözüyle bakılmıyor” diyor işçiler. Tam da bu yüzden direniyorlar. İnsan olduklarını hatırlatmak için. Emeklerinin karşılığını almak için. İşlerine geri dönmek, daha iyi şartlarda çalışmak istiyorlar. Bu nedenle her gün Topkapı’daki Ülker fabrikasının önünde sabah 6.30’dan akşam 19.00’a kadar direniyorlar. Tüm emek dostlarını desteğe bekliyorlar.

***

NEDEN SENDİKA DEĞİŞTİRDİLER?

Dursun Topal, eskiden üye oldukları Öz Gıda-İş Sendikası’nın kendileri için değil, patronları için çalıştığını söylüyor. Topal, “Şikâyetlerimizi hep gözardı ediyorlar, çünkü patron istemiyor. Patron istemezse olmaz” diyerek sendika değiştirmelerinin nedenlerini özetliyor. Mustafa Çakar sendika değiştirme fikri ortaya atıldığında sendika tarafından bile tehdit edildiklerini anlatıyor.

***

DİRENİŞÇİLERİN KARDEŞLİĞİ

Kendileri gibi sendika değiştirdikleri için işten atılan ve direnişte olan Nestle işçilerine de mesajı var işçilerin: “Kaderimiz aynı. İnşallah bu beladan hepimiz kurtulacağız. Hepimizin yolu açık olsun. Direne direne kazanacağız. Yaşasın Direnİşçilerin kardeşliği!”



***

VARDİYA SAYISI ARTIRILDI

İşçiler geçen çarşamba günü Ülker patronu Murat Ülker’le ve fabrika yetkilileriyle görüştü. Fabrika yetkilileri yine işçilerin sendikal nedenle atılmadıklarını ileri sürdü. Murat Ülker ise kendisine durumun bu şekilde aktarılmadığını söyledi ve işçilere “Danışmanlarım bir anlaşmaya varılması için sizinle görüşecek” dedi. Ancak sonra ne gelen oldu giden. Öte yandan fabrikada direnişin başlamasının ardından vardiya sayısının üçe çıkarıldığı, işçilerin artık 8 saat çalıştığı öğrenildi.