Avukatlar Günü bu yıl da baskı, yoksulluk ve saldırılarla geçerken artan işsizliğin altında avukatlar hem işçileştirildi hem de güvencesizleştirildi. TBB Başkanı Sağkan, “Avukatlık mesleği itibarsızlaştırıldı” dedi.

Sömürü düzeni yoksulluğa itti
Avukatlar düşük ücretlere karşı Adalet Bakanlığı önünde eylem yapmıştı. (Fotoğraf: Evrensel)

Deniz GÜNGÖR

Türkiye yargısı hiç olmadığı kadar siyasallaşırken avukatlar 5 Nisan Avukatlar Günü’nü siyasi baskı, işsizlik, yoksulluk ve saldırılar altında geçirdi. Baskı altında mesleğini yapmaya çalışan avukatlar bir yandan işçileştirilirken diğer yandan da güvencesizleştirildi. Bunlar arasında en çok dikkat çeken ise ‘işçi avukatlar’, kanundaki adıyla ‘bağlı çalışan avukatlar’ oldu. Ülkede her geçen gün sayıları artan işçi avukatların, çoğunun sözleşmesi ve özlük hakları bulunmazken ya asgari ücretle ya da asgari ücretin altında çalıştırılıyorlar. Stajyer avukatlarda da durum pek de farklı değil. Asgari ücretin yarısından daha az bir ücret karşılığında 9 saate yakın çalıştırılan stajyer avukatlar bürolarda ucuz işgücü olarak çalıştırılıyor.

AKP iktidarının izlediği eğitim politikaları sonucunda hukuk fakültesi sayısındaki artış sürerken avukatların en büyük sorunlarının başında işsizlik yer alıyor. Yükseköğretim Kurulu istatistiklerine göre ülke genelindeki 92 hukuk fakültesinden her yıl 20 bine yakın kişi mezun oluyor. Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) güncel verilerine göre, 31 Aralık 2022 tarihinde baroya kayıtlı avukat sayısı 11 bin 216 artarak 185 bin 749 oldu.

SÖMÜRÜ DÜZENİ HÂKİM

Ülke genelindeki avukatların yüzde 49’unun sıfır ila 5 yıl kıdeminin olduğuna dikkat çeken TBB Başkanı Erinç Sağkan, bunun avukat sayısındaki orantısız artışın yarattığı bir sonuç olduğunu ifade etti. Ülkedeki toplam avukat sayısının yarsının son 5 yıl içerisinde mesleğe girdiğini söyleyen Sağkan, "Özellikle stajyer meslektaşlarımız ve genç meslektaşlarımız çok ağır bir ekonomik yükün altındalar. Asgari ücretle dahi iş bulamaz durumdalar. Serbest olarak çalışmak isteyen veyahut çalışmak zorunda kalan meslektaşlarımız ofis kiralarının da artması nedeniyle evlerinden çalışmak zorunda ve sadece kamu destekli iş alanlarından aldıkları çok sınırlı sayıda işle hayatlarını geçindiriyorlar" dedi. Söz konusu avukatların işsizlik istatistikleri arasında görünmediğini vurgulayan Sağkan, "Diplomalı işsiz meslektaşlarımız ve bağlı çalışan avukatların çok ağır sorunları var. Çok ağır bir sömürü düzeninin içerisinde yer alıyorlar ve bu sömürü düzeninin içerisinde haklarını koruyacak bir yasal düzenleme hayata geçmedi" diye konuştu.

Sağkan, "Bağlı çalışan avukatların gerek ekonomik hakları gerekse sosyal hakları için düzenleme yapılabilmesi yasal bir düzenlemeyle mümkündür. Bu konuda il bazlı olarak barolar tarafından asgari ücret düzeyinin belirlenmesi yönünde bir talebimiz var. Daha önce Türkiye barolar Birliği bunu yönetmelik ile yapmaya çalıştı ancak Danıştay TBB’nin ücret belirlemek konusunda yetkisinin bulunmadığını, asgari ücret belirleme yetkisinin tekel hakkının devlette bulunduğunu ifade ederek bu yönetmeliği iptal etti" ifadelerini kullandı.

ŞİDDET VAKALARI SÜRÜYOR

Avukatlıktaki usta-çırak ilişkisinin işçi-işveren ilişkisine döndürüldüğü söyleyen Sağkan, "Yılda 20 bin stajyer avukat sisteme dâhil oluyor. Fakülteden çıktıkları anda devletten aldıkları bursları kesiliyor, kalacak bir yurtları kalmıyor ve devletten hiçbir destek almadan bir yıllık süreçte yaşamlarını idare etmeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

Sağkan son olarak şunları aktardı: "İnsan Hakları Eylem Planı’nda kamu avukatlarının özlük hakları ve ek göstergeleri gibi unsurlarda düzenleme yapılacağı ifade edilmesine rağmen maalesef ki kamuda çalışan avukatlarımız da çok düşük ücretlerle çalışıyorlar. Dönem dönem iktidarların, avukatı müvekkiliyle özdeşleştiren ve hatta dönem dönem terörize edildiği bir dilin aynı zamanda toplumdaki yansımasının da avukata dönük şiddet olarak geri döndüğünü görüyoruz."