Salgın, kadın istihdamını etkiliyor. DİSK-AR’ın raporunda durum gözler önüne seriliyor. Kadınların işgücüne katılımı yüzde 8, kadın istihdamı yüzde 6 azaldı. Ev işçisi kadınların yüzde 56,8’i işsiz kaldı.

Sömürüye, şiddete ve gericiliğe mahkûm değiliz

Gamze YÜCESAN ÖZDEMİR

2020’den bu yana hayatlarımızı ciddi şekilde etkileyen, yaşam pratiklerimizi değiştiren salgın, kadınlar için de oldukça zor bir dönemin kapısını açtı. Kadınlar için zaten yeterince güç olan yaşam koşulları salgınla birlikte daha da derinleşti. Öyle ki salgından en kötü, en sert ve en yıkıcı etkilenenler kadınlar oldu. Bu etkileri üç başlık altında gözlemlemek mümkün: İstihdam, ev içi emek, kadına yönelik gericilik ve şiddet.

Kadınlar istihdamdan çekiliyorlar. Ev içi bakım emeği (hasta bakımı, çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev hijyeni gibi) sorumlulukları artıyor. Toplumda yükselen karamsarlık, şiddet ve gericilik de yine kadınları vuruyor. Salgınla birlikte kadınlara yönelik sömürünün, şiddetin ve gericiliğin baskısı artıyor.

SALGIN İSTİHDAMI ETKİLİYOR

Salgın kadın istihdamını etkiliyor. Kadınlar çocuk bakımından ve eğitiminden sorumlu görülüyorlar ve eve gönderiliyorlar. DİSK-AR’ın bu ay içinde açıklanan raporunda durum gözler önüne seriliyor. Kadınların işgücüne katılımı yüzde 8, kadın istihdamı yüzde 6 azaldı. Ev işçisi kadınların yüzde 56,8’i işsiz kaldı. Düşük ücretlerle çalıştırılan kadın emekçilerin yüzde 49’u asgari ücret ve altında çalışıyor, diğer bir deyişle milyonlarca emekçi kadın asgari ücrete dahi erişemiyor.
Bu koşullar içinde kadın emekçilerde ümitsizlik de artıyor. Çalışmaya hazır olan ama iş aramayanların ve umudunu yitirenlerin sayısında müthiş bir artış var. Ümitsiz işsizlerin sayısı genelde yüzde 122,5, erkeklerde yüzde 98,3, kadınlarda ise yüzde 168,4 arttı.

Salgın nedeniyle kreşlerin, okulların kapanmasının, ortaya çıkan yeni ihtiyaçların kadınların evdeki yükünü artırdığı bilinen bir gerçek. Salgın sürecinde yapılan bir araştırmaya göre kadınların ücretsiz bakım işleri, salgın öncesine kıyasla günde ortalama 2,1 saat arttı. Bu, haftada 14,7 saat ediyor ve ayda 1,5 haftalık tam zamanlı çalışmaya denk geliyor. Aynı şekilde, çalışan kadınların evden çalışmak zorunda kalmaları, aynı anda pek çok işle uğraşmalarını ve hem evin bakım işlerini hem de ücretli çalışmanın gerekliliklerini aynı anda yerine getirmelerini mecbur kılıyor. Bu süreçte, ev içindeki emeğin eşitsiz bölüşümü, toplumdaki eşitsiz işbölümüyle katmerleniyor. Evde çalışmanın getirdiği maliyetlerin (elektrik ve internet faturaları vb.) çalışan kadınların kendilerinin ya da hanelerinin bütçelerine getirdiği ek yükler de ayrı bir sorun olarak not edilmeli.

somuruye-siddete-ve-gericilige-mahkum-degiliz-829797-1.

Salgın ve ekonomik kriz toplumda kadınlara yönelik şiddeti derinleştiriyor. Salgınla derinleşen toplumsal kriz ortamı, eve kapanmak zorunda kalan kadınlara dönük gerici refleksleri ve şiddeti körüklüyor. Tüm bu koşullar kadınların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını tehdit etmenin yanı sıra çaresizlik, güvensizlik ve umutsuzluk gibi eğilimlerini güçlendiriyor.
Bu kısırdöngüden çıkış ise yine kadınların mücadelesinden geçiyor. Kadınlar sömürüye, şiddete ve gericiliğe mahkûm değiller. Eşitlikçi bir ülke mümkün! Kadınların mücadelesi, önlerindeki toplumsal ve geleneksel tüm engellerin kaldırılması ve kadınların toplumsal gelişmenin eşit ortakları olmasıdır. Tüm kadın yurttaşların çalışma hakkına, sosyal güvenceye, mesleki eğitime ve öğrenim hakkına sahip olmasıdır. Kadınların çalışabilmesi ve toplumsal ilerlemenin eşit unsurları olabilmeleri için anneye çocukla ilgili sorumluluklar konusunda destek sağlamak devletin sorumluluğunda olmalıdır.
Kadınların mücadelesi, aileyi düzenleyen yasaların velayetten boşanmaya, kadın aleyhine düzenlemelerin her türlüsünden arındırılmasıdır. Aile kurumunda eşlerin eşit sorumlulukları vardır. Geleneksel rolleri, klasik aileyi ve paternalist baskıyı oluşturan değerler, normlar ve ilişkiler zincirini yıkma talebi günümüz için yakıcı bir taleptir. Kadın ve erkek, yaşamın üretiminde ve yaşamdan pay almada aynı haklara ve kolektif sorumluluklara sahipse ancak yurttaşlıktan söz edilebilir.

Kadınların mücadelesi, kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın yasaklanmasıdır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde hukuksal düzenlemelerin ötesinde kadınları toplumsal yaşantıda baskı altında tutan gerici ideolojilerin etkisi ortadan kaldırılmalıdır.

Kadınların mücadelesi, kadınların toplumsal üretime katılımı kadar siyasal ve kültürel alanda güçlenmeleridir. Kadınların üretime, siyasete ve toplumun inşasına her alanda eşit olarak katılmalıdır.

Tüm bunlar salgın koşullarında her zamankinden yakıcı hale gelmiştir. Salgın her şeyden çok, eşit bir ülke mücadelesinin kadınlar olmadan gerçekleşmeyeceğini ortaya koymuştur.

MÜCADELEMİZ DÜŞLERİMİZ İÇİN

Kadının toplumsal eşitliğinin olduğu bir ülkeyi var edebiliriz. Böyle bir ülke ve böyle bir toplum mümkün! Salgının, kapitalizmin ve gericiliğin kapanındaki kadınlar ancak bu kapanı kıracak bir mücadelenin öncüsü olurlarsa bu kapan kırılır. Kimler için kırılır? Yalnızca kadınlar için değil tüm ülke için kırılır. Mücadelemiz aydınlık, eşit ve laik bir ülke için mücadelemiz kadınların düşleri için!