Göç çalışmaları yürüten 18 demokratik kitle örgütü, yaptıkları ortak açıklamada toplumu ırkçılık tuzağına düşmemeye davet etti. AB’nin tutumu da eleştirilen açıklamada, “Sorumluluk hükümetlerdedir” denildi.

Sorumluluk hükümetlerin

HABER MERKEZİ

Sığınmacı krizi gündemdeki yerini korurken Afganistan’da Taliban güçlerinin Kabil’i ele geçirmesiyle kentten kaçan on binlerce Afgan yeni bir göç dalgası yaratacak. Sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyelilerin yanı sıra yoğun Afgan göçü ülkenin kaldıramayacağı yüke ulaştı. Tutarlı bir göç siyaseti bulunmayan iktidarın krizin çözümüne ilişkin politikasının olmaması ise ırkçılığı tehlikeli boyutlara taşıyor. Ankara’nın Altındağ ilçesinde Suriyelilere yönelik saldırılar durumun geldiği boyutu gözler önüne seriyor.

Göç konusunda çalışma yürüten aralarında Göçmen Araştırmaları Derneği (GAR), Göçmen Dayanışma Ağı, Göçmen Araştırmaları Vakfı’nın da bulunduğu 18 demokratik kitle örgütü, Ankara Altındağ’da Suriyeli mültecilerin evlerine yapılan saldırıya ilişkin kamuoyuna çağrıda bulundu. Toplumu “Nefret söyleminden uzak durmaya, ayrımcılık ve ırkçılık tuzağına düşmemeye” davet eden kurumlar, “Toplumu gerilime sürükleyen ayrımcı dilin acilen sonlandırılması gerektiğini ifade etti. Artan linç olaylarını pandemi sürecinin getirdiği zorluklar, güvenlik endişeleri ve ekonomik krizin neden olduğu belirsizliklerle ilişkilendiren açıklamada göç ile ilgili uygulanan politikalar hakkında kamuoyunun açık ve şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesi, göçmen ve mülteciler üzerinde bir tehdit unsuruna dönüşen belirsizliklerin ve keyfi yaklaşımların terk edilmesi gerektiği belirtildi.

SADECE EKONOMİK YARDIMLAR YETMEZ

Yaşanan zorlukların aşılmasını sağlamanın göçmenlerin ya da yurttaşların değil, hükümetlerin başlıca görevi olduğunu söyleyen kurumlar, “Her devlet göçle ilgili kendi politikalarını uygularken, altına imza attığı uluslararası hukuk kurallarına ve temel insan hakları ilkelerine de uymak zorundadır” dedi ve açıklamayı şöyle sonlandırdı: “Meselenin küresel boyutunu göz önünde bulundurarak, Avrupa Birliği’ne üye olan ülkeleri düzensiz göç ve iltica konusundaki sorumluluklarını ivedilikle yerine getirmeye davet ediyoruz. Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin, Türkiye gibi yoğun göç hareketlerinin yöneldiği ülkeleri, sadece ekonomik yardımlar ile destekleyerek göçün kendi sınırlarına yönelmesini önlemek amacıyla araçsallaştırması yerine eşit, adil, etkili ve sürdürülebilir bir göç politikasının uygulanması için daha fazla inisiyatif ve sorumluluk alması gerektiğini hatırlatıyoruz.”

Önceki gün İran sınırında denetmelerde bulunan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın sınırlarımızdan kimse geçemez’ çıkışının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Sınıra ördüğümüz duvarlarla giriş-çıkışları engelleyeceğiz” dedi. Akar ve komutanlar dün Van Valisi Mehmet Emin Bilmez ve hudut birliklerinin komutanlarıyla 6. Hudut Tugay Komutanlığı’nda toplantı yaptı. Toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefonda görüşen Akar, çalışmalara ilişkin bilgi verdi. Ardından hudut birliklerinin komutanlarına hitap eden Erdoğan, daha önce ülkeye düzensiz göç akınının olmadığı yönündeki sözlerini yalanladı. “Yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıyayız” diyen Erdoğan şunları söyledi: “Özellikle de bu sınırlarda ördüğümüz duvarlarla giriş-çıkışları da tamamen engellemiş olacağız.”

***

HDP’li Sarısaç: Van Mülteci mezarlığına dönüştü

Van’daki göçmen akınına değinen ve hükümetin mültecileri değil de kaçakçıları koruyan bir anlayış içerisinde olduğunu söyleyen HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç ANKA haber ajansına konuştu. Sarısaç, “Sınırdaki ölümler, 15 kişilik minibüslere 70 kişinin bindirilmesi sonucunda kaza geçirmeleri, birçok mültecinin yaşamını yitirmesi, Van Gölü’nde teknenin batması sonucu 60’in üzerinde mültecinin hayatını kaybetmesi Van’ı mülteci mezarlığına dönüştürdü” dedi.

Avrupa’ya gitmek isteyen mülteciler üzerinden Türkiye’nin yeni bir rant kapısı açmak istediğini söyleyen Sarısaç şu ifadeleri kullandı: “Bakanların açıklamasına göre ‘Bizden habersiz oradan kuş uçmaz’ deniliyor. Ama bakıyorsunuz; sınır kaçakçıları, uluslararası şebekeler yüzlerce mülteciyi bir minibüse, teknelere doldurup götürebiliyor. Buradaki devlet kurumlarının bu kaçakçılarla, suç örgütleriyle ilişkisi olduğu bunların gözetiminde gittiği anlaşılıyor. Mülteciler kendi ülkelerinden savaştan kaçarak, yoksulluktan kaçarak buraya sığınmış. Türkiye ise buradan Avrupa’ya gitmek isteyen mültecileri kullanarak kendisine bir rant kapısı açmak istiyor. Türkiye’deki kötü yönetim ve gayri insanı anlayışın her kuruma yansımış olduğu bir zihniyetle karşı karşıyayız.”

***

AB ülkeleri göçmen karşıtı siyaseti sürdürüyor

Sığınmacılar konusundaki sert tutumuyla tanınan Avusturya hükümetinin, Taliban’ın kontrolü ele geçirmek üzere olduğu Afganistan’dan Avrupa’ya göçü engellemek için bir yardım konferansı planladığı belirtildi. Avusturya’nın ulusal haber ajansı APA, Viyana hükümetinin bu ayın sonunda veya eylül başında Afganistan’ın Orta Asya’daki komşularına destek için bir yardım konferansı düzenlemek istediğini yazdı. Geçtiğimiz haftalarda altı AB üyesiyle birlikte sığınma başvuruları reddedilen Afganların sınırdışı edilmesi için Brüksel’e mektup yazan Avusturya, bu kararından Afganistan’da kötüleşen güvenlik durumuna rağmen vazgeçmemişti. Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz da “Eğer insanlar kaçmak zorundalarsa, herkesin Avusturya, Almanya ya da İsveç’e gelmesindense, Türkiye gibi komşu ülkeleri ya da Afganistan’ın güvenli bölgelerini kesinlikle daha doğru yer olarak görüyorum” sözleriyle tepki çekmişti. Öte yandan Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Afganistan vatandaşlarının ülkelerinde barınma ve transit geçişine “Hayır” demeyeceklerini belirterek, entelektüel çevrelerden ve Afgan kadın aktivistlerden oluşan birkaç yüz kişinin Arnavutluk’a geçici olarak sığınma talebini memnuniyetle karşıladıklarını bildirdi. Başbakan Rama, NATO ülkelerinin bu yükü paylaşmaları gerektiğini söyledi.