İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çekilmenin üzerinden 2 yıl geçti. 1 Temmuz’da resmen çıkılan İstanbul Sözleşmesi’nin feshi de gericileri memnun etmedi. Şimdi hedeflerinde 6284 Sayılı Yasa var.

Sözleşme yetmedi 6284 hedeflerinde
Fotoğraf: Depo Photos

HABER MERKEZİ

İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin resmen çekilmesinin üzerinden 2 yıl geçti. Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi’ni AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Mart 2021’de bir gecede gericilerin talepleriyle feshetti. 1 Temmuz 2021’de de sözleşmeden tamamen çıkıldı. O tarihten bugüne en az 608 kadın öldürüldü. 460’ı aşkın kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.

Gericiler İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle yetinmedi. Şimdiki hedefleri 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun var. Özellikle AKP listelerinden Meclis’e giren HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi bu yasayı sürekli hedef alıyorlar ve değişmesini istiyorlar. Seçimlerin ardından yeni yasama döneminin açılışında konuşan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan şunları söylemişti: “"6284 haşa bir ayet değil. Kadına, doğaya, hayvana, şiddet doğamıza aykırı. Suç unsurlarının yazılması lazım. Ekonomik, psikolojik şiddet nedir, nasıl olur bunun belli olması lazım. Bir de iddia sahibinin iddiasını kanıtlaması lazım. Bunlar varsa cezanın daha ağırlaştırılması gerekiyor."

HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Aynur Sülün ise 14 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerin ardından yaptığı açıklamada 6284 sayılı yasayla ilgili, bazı maddelerin ayıklanması ya da kaldırılıp daha ahlaki bir düzenlemeye gidilmesi gerektiğini söylemişti. Sülün şunları demişti: “"Adil olan, sorun yaşayan hem kadının hem erkeğin beyanlarının dinlenmesi. Tedbir gereği evden uzaklaştırılan birçok erkek iftiraya maruz kaldığını söylüyor, ispat edemiyorlar. Sadece kadının beyanının esas olmasının hukuki olmadığına inanıyoruz. 6284 revize edilmeli ya da kaldırılıp yerine daha yerli, daha ahlaki, daha adaletli, iki tarafın da haklarını gözetecek şekilde bir düzenlemeye gidilebilir.”

Mezopotamya Ajansı’na konuşan Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü Gülizar İpek, “hukuksuz” olarak nitelendirdiği karara karşı kadınların son 2 yıldır sokaklarda mücadeleyi sürdürdüğünü ve kararı tanımadıklarını söyledi. İpek, sokaklara her çıktıklarında büyük bir polis şiddetiyle karşı karşıya kaldıklarını ifade ederek, “İktidarın baskılarına rağmen hiçbir zaman mücadelemizden vazgeçmedik. Biz ne olursa olsun, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğimizi her yerde söylüyoruz. İmzanın çekilmesinin ardından AKP-MHP iktidarının kadına yönelik düşmanca söylemleri kadına yönelik şiddet arttırdı” dedi. 

***

DAVA SÜRECİ TAMAMEN HUKUKSUZ GEÇTİ

Sözleşme’den çekilme kararının alınmasının ardından kadınlar defalarca yargıya başvurdu. İlk dava Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir, Mersin aralarında olmak üzere 35 baro tarafından açıldı. Davada yürütmeyi durdurma talep edildi. Daha sonra da siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve kadın örgütleri tarafından birçok dava açıldı. 11 Mayıs 2011’de Danıştay 10. Daire, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye yönelik Cumhurbaşkanı Kararı'nın yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açılan davalardan biri kapsamında Cumhurbaşkanlığı'ndan savunma talep etti. Danıştay Savcısı Cumhurbaşkanı’nın Sözleşme’yi feshedemeyeceğine yönelik mütalaa hazırladı. Ancak tüm davalarda oy çokluğuyla talepler reddedildi. Daha sonra davalar bir üst mahkeme olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşındı.

Ancak burada da hukuksuzluk devam etti. Görülen bazı davalarda talepler yine reddedildi. Davalardan birinde feshe karşı oy kullanan Danıştay üyelerinden biri karşı oy gerekçesinde şu ifadeleri kullandı:  “Uluslararası antlaşmaların onaylanması yetkisinin sadece yürütme organına ait olmadığı açıktır. TBMM tarafından onaylanan uluslararası antlaşmalar yasa hükmündedir. Anılan antlaşmaların feshedilmesine ilişkin işlemlerin Cumhurbaşkanının yürütme yetkisinde olmayıp, TBMM’nin yasama faaliyetine ilişkin olması nedeniyle Anayasa’nın 104. maddesinin 17. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi hukuken olanaklı değildir.”

***

SÖZLEŞME’YE DÖNÜLMELİ, YASA UYGULANMALI

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Cemaatler, tarikatlar ve şahsım istiyor diye; Anayasa'ya aykırı şekilde ve Meclis onayı olmadan Türkiye Cumhuriyeti’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin üzerinden tam iki yıl geçti. Bugün Parlamentoda kadını sahiplenilecek eşya gibi gören bir siyasi parti ile gözünü kadının yaşam hakkına dikmiş bir siyasi partinin varlığı, tek kişilik iktidarın yol haritasının bir sonraki hedefinin de Türk Medeni Kanunu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kadınların birbirinin yurdu olduğu bir dünyanın adımlarının hep birlikte atılacağı günler için, kadınların onurlu yaşayabilmesi için, İstanbul Sözleşmesi’ne derhal dönülmeli ve sözleşmeyi esas alan 6284 Sayılı Kanun eksiksiz uygulanmalıdır.”