İstanbul Sözleşmesi’nin feshine yönelik davanın reddedilmesi tepki çekti. Ülkenin dört bir yanında sokaklara çıkan kadınlar “Sözleşmeye sahip çıkacağız” dedi. Kararın hukuk tarihinde kara leke olduğunu söyleyen Avukat Gülbahar “Cübbesi düğmeli yargıçlar var” yorumunu yaptı. Acar “İptal kararı insan hakkı ihlali” dedi.

Sözleşmeye sahip çıkacağız
Fotoğraf: Depo Photos

Deniz Güngör

İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptaline yönelik açılan davada Danıştay’ın ret kararının yankıları sürüyor. Ülkenin dört bir yanında bir araya gelen binlerce kadın İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkacaklarını vurgularken kadın örgütlerinden siyasi partilere, barolardan meslek odalarına dek çok sayıda kurum, yargının kararının hukuksuz olduğuna dikkat çekti.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararını ‘siyasallaşmış yargının hukuk devletine vurduğu en ağır darbe’ olarak değerlendirdi, “Ankara’da yargıçlar yoksa avukatlar var” dendi. TBB’nin Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) tarafından yapılan açıklamada, “Artık ortada bir güçler ayrılığı rejimi değil, çoğulculuğu dışlayan, tekleştirici, otokratik güçler birliği rejimi hüküm sürmekte, bu karar da bunu ifşa etmektedir. Söz konusu karar, Türkiye’de kadın mücadelesinin en önemli dayanaklarından biri ve kadınların her türlü şiddete karşı koruma kalkanı olan İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldırırken, aynı zamanda Anayasa’yı da ayaklar altına almıştır” denildi. CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer de kendileri açısından kararın yok hükmünde olduğunu belirterek, "CHP iktidarında İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyacağız" dedi. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ise "İstanbul Sözleşmesi'nden asla vazgeçmeyeceğiz!" ifadelerini kullandı. Sol partilerden yapılan açıklamalarda da sözleşmenin iptali eleştirildi. SOL Parti'den yapılan açıklamada, "AKP iktidarına ve yargısına rağmen hayatlarımızı, haklarımızı, birbirimizi, İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya devam edeceğiz!" denilirken EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, "Örgütlü ve inatçı mücadelenin karşısında yok hükmündedir!" ifadelerini kullandı. Türkiye Komünist Hareketi ise "Karar yargının, yasama organını ilga etmesidir" değerlendirmesini yaptı. HDP'nin yazılı açıklamasında da kadına şiddetin önünün açılacağına dikkat çekildi.

HUKUK TARİHİ İÇİN KARA GÜN

Danıştay’dan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesine karşı açılan davadan ret kararı çıkmasını Türkiye hukuk tarihi için kara bir gün olarak tanımlayan Av. Hülya Gülbahar, “Cumhurbaşkanı, uluslararası sözleşme onaylanma, yürürlükten kaldırma, kanun çıkarma gibi yetkilerle donatılmış oldu. Kendi yaptıkları Anayasa değişikliğinde olmayan yetkiler, Danıştay tarafından Cumhurbaşkanı’na hediye edilmiş oldu” dedi. Kararın hukuka aykırı olduğunu hatırlatan Av. Gülbahar, “Karardaki tetkik hâkimi, savcı ve heyet üyesi iki hâkimin görüşü işlemin hukuka ne kadar aykırı olduğunu açık net anlatıyordu. Türkiye’de sadece kadınların, çocukların LGBTİ+’ların değil, kimsenin hukuk güvenliği dolasıyla can güvenliği kalmadı demektir” ifadelerini kullandı. “Temyiz dâhil her hukuki yöntemi kullanacağız” diye konuşan Gülbahar, “Türkiye taraf devlet olarak görünmeyebilir ama sözleşmenin hükümlerinden olan 6251 Sayılı Onay Kanunu şu anda yürürlükte ve birebir uygulanması gerekiyor” vurgusunu yaptı.

Danıştay’da 28 Nisan tarihinde yapılan soruşturmada binin üzerinde kadın avukatın yetki belgesi olduğunu söyleyen Av. Gülbahar, “Danıştay’ın değil Türkiye hukuk tarihinin gördüğü en katılımlı en heyecanlı duruşmaydı. Duruşmanın hemen ardından davanın davalısı olan Cumhurbaşkanı Danıştay’ı ziyaret etti. Danıştay hâkim ve savcılarına yenilerini eklendi. 10’uncu Daire dâhil Danıştay’ın temyiz merci olan İdari Davalar Kurulu’nun İstanbul Sözleşmesi tarafı konusunda olumsuz görüşe sahip çoğunluğunu korumak için dairenin yapısını 2026 yılına kadar sabitledi” vurgusunu yaptı. Av. Gülbahar, “Ayrıca Türkiye yargı teşkilatından sorumlu olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Anayasa’ya aykırılık bulunan dava için ‘Sözleşmeden çıkış işlemi Anayasa’ya uygundur’ diyerek yargıya davayla ilgili açıkça talimat verdi. Anayasa’nın, mahkemelerin bağımsızlığını simgeleyen 138’inci Maddesi ayaklar altına alındı” dedi.

CÜBBESİ DÜĞMELİ YARGIÇLAR VAR

Av. Gülbahar, “Danıştay 10’uncu Dairesi Başkanı, Danıştay koridorlarında davalı Cumhurbaşkanı’nın savunmanıyla dolaşması, aynı zamanda Gençlik ve Spor Bakanlığı Tahkim Kurumu Başkanlığı gibi ek görevleri olması bize, hâkimlerin ezici çoğunluğunun cübbelerinin düğmeli olduğunu gösteriyor” dedi. Kadınlara seçim vaadi olarak şiddet dolu bir hayat sunulduğunu söyleyen Av. Gülbahar şunları söyledi: “Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamada, kadınlara vaat edilen tek şey nafaka haklarının ellerinden alınması, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış gibi şiddet dolu hayata mahkûm edilmesi oldu. Tetkik hâkimi, savıcı görüşü, hukukun üstünlüğünü, uluslararası hukuku ve Anayasa’ya sahip çıkan görüşler. İki hâkim işlemin iptal edilmesini istiyor ama eğer iptal edilmeyecekse dayanak gösterilsen 9 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nin 3’üncü Maddesi’nin iptali için dosyanın Anaysa Mahkemesi’ne sevkini istiyor. Oysaki mahkemenin 3 hâkimlik çoğunluğu işlemin Anayasa’ya aykırılığını kabul etmek bir yana Cumhurbaşkanı’na Anayasa’da olmayan Anayasa üstü yetkiler bahşediyor. Karar, Cumhurbaşkanı ‘takdir yetkisindedir’ diyerek idare hukukunun evrensel ilkesi olan ‘yetkide ve usulde paralellik’ ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağı bile Cumhurbaşkanı’nın kişisel takdirine bırakabileceğini iddia ediyor.”

SÖZLEŞMEDEN ÇIKMAK ANLAŞILMAZ BİR OLAY

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların insan haklarını koruduğunu belirten Sözleşme'nin yazarlarından ve İstanbul Sözleşmesi’nin izleme organı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu’nun (GREVIO) eski Başkanı Prof. Dr. Feride Acar, “Sözleşmeden çıkmak, onun içeriğini kabul etmemek, kadınların insan hakları konusunda güncel standartlarını inkâr etmek, onlarla hareket etmek istememek demektir” dedi. Avrupa devletlerinin İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olduğuna dikkat çeken Acar şunları söyledi: “İnsan hakları konusunda uluslararası standartlara uymak isteyen devletler sözleşmeye taraf oluyor. Sözleşmeye ilk imzayı atıp, diğer devletlerin de kabul etmesi için propaganda yapan Türkiye’nin sözleşmeden çıkması anlaşılmazdır. Sözleşme, somut birtakım değişiklikler öneren bir reçete. Sözleşme, maddeleri uygulandığı takdirde, kadınların şiddetten gerçekten korunmasını, şiddet uygulayanların cezalandırılmasını sağlamağa yönelik. 'Cezasızlığın' yerleşik olduğu ülkede, Sözleşme yasaların etkili uygulanmasını talep ediyor; şiddete uğrayan kadınlar için sığınak, yardım gibi desteklerle ilgili yol gösteriyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliğin şiddete neden olduğunu söyleyen sözleşmeden bahsediyoruz.”

YARGI, SARAY’IN TAHAKKÜMÜNE GİRDİ

Gericilerin talebiyle Cumhurbaşkanı tarafından bir gecede feshedilen sözleşme, bugünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bağımsız yargıyı tahakküm altına aldığının bir kanıtı oldu. ‘Tek adam’ rejimine geçilen 2018’den bu yana pek çok hukuksuz karar verildi. AİHM ve AYM’nin kararlarına bile uyulmadı. Son olarak İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararının iptal edilmemesi yönünde oy veren hâkimlerin gerekçeli kararı ile bu karara karşı çıkan iki üyenin şerhi en çok tartışılan konulardan oldu. Gerekçeli kararda, sözleşmenin yeni hükümet sisteminde yürütme yetkisine sahip Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmesinde, ‘yetkide ve usulde paralellik ilkesine aykırılık bulunmadığı’ iddia edildi. Şerh yazısındaysa Cumhurbaşkanı kararının dayanağı olan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Cumhurbaşkanına verilen “sözleşme hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme yetkisinin” Anayasa’ya aykırı olduğunu kaydeden iki üye, bu nedenle 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin de Anayasa Mahkemesi’ne taşınması gerektiği savundu. Kadın örgütleri, karara itiraz edileceğini açıklarken 30 gün içerisinde temyize yani Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’na gidileceğini belirtti.

AVRUPA’DA 36 ÜLKE SÖZLEŞMEYE TARAF

Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddette çok yönlü mücadele amacıyla hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne, Avrupa Konseyi’ne üye 46 ülkeden 36’sı taraf oldu. Geçtiğimiz günlerde Ukrayna’nın da taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden, Türkiye ilk imzalayan ve ilk çekilen ülke oldu. Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden olan Azerbaycan ise sözleşmeye imza atmadı. Avrupa Konseyi üyesi olmayan Kazakistan, Tunus, İsrail gibi devletler de sözleşmeyi kabul etme süreci içerisinde. İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, ilk olarak 1 Ağustos 2014 tarihinde 11 Avrupa ülkesinde yürürlüğe girdi. Sözleşmenin en erken yürürlüğü girdiği ülkelerse Türkiye, Arnavutluk, Avusturya, Andorra, Bosna Hersek, Danimarka, İtalya, Karadağ, Portekiz, İspanya ve Sırbistan oldu.

DÖRT BİR YANDA PROTESTO EDİLDİ

Ülkenin dört bir yanında yurttaşlar Danıştay’ın kararına tepki gösterdi. Ankara’da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Danıştay’a siyah çelenk bırakarak "Hukuksuz kararı kabul etmiyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz" dedi. Eskişehir’deyse Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Adalar Mahallesi Migros önünde toplanarak, “Hukuksuz kararı tanımıyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nin savunuyoruz” ifadelerini kullandı. Muğla Fethiye Belediyesi, Adana’da Atatürk Parkı, Samsun’da Çobanlı İskelesi önünde toplanan yurttaşlar, Danıştay’ın ret kararını protesto etti.