Sözleşmeyi ve yasayı uygulayın

Av. Şükran Eroğlu*

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmış olan İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ve onaylayan ülke Türkiye olmuştur. Sözleşme, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddeti temel alan ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir.

İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi, mağdurun korunması, şiddet uygulayanın cezalandırılması ve destek politikaları oluşturulması başlıklarıyla taraf devletlere birçok yükümlülük getirmiştir. Sözleşmede şiddetin önlenmesi konusunda adeta bir yol haritası çizilmiş ve taraf devletlerce yapılacak uygulamalar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Örneğin farkındalığı artırma, önleyici müdahale ve tedavi programları, erken yaşta ve zorla evliliklerin suç sayılması ve iptali, eşgüdümlü, toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar geliştirilmesi, sığınakların kurulması, amus, din, gelenek, görenek, kültür adına yapılan savunmaların kadına yönelik şiddetin gerekçesi olarak kabul edilemeyeceği, toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik şiddet konularının eğitimin her düzeyinde müfredata eklenmesi gibi son derece ayrıntılı düzenlemelerin yer aldığı sözleşme aynı zamanda bir İzleme Komitesi kurularak sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığının da kontrol edilmesi ve raporlanmasını öngörmüştür. Sözleşmenin imzalamasını müteakip Türkiye Cumhuriyeti devleti birtakım düzenlemeler yapmış, sözleşme doğrultusunda 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” yürürlüğe konmuştur.

BİR SÜRE ÖNCE DURDU

Bütün bu olumlu adımlar her nedense birkaç yıl önce durmuş ve ‘eşitlik karşıtı zihniyetlerin’ sözleşmeyi bilmeden ettikleri cahilce ve saldırgan sözlere kulak verilmeye başlanmıştır. Konda’nın yaptığı araştırmada toplumun sadece yüzde 7’lik kısmının sözleşmeden çıkılmasını talep ettiği, yüzde 93’lük kısım sözleşme uygulansın dediği halde çağdışı zihniyetlerin dediği olmuş ve bir gece yarısı verilen Cumhurbaşkanı kararıyla sözleşmenin feshedildiği Resmi Gazete’de ilan edilmiştir. Verilen bu karar Anayasa’ya aykırıdır. Zira Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’da belirtilen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabilir” denilirken, 104. Maddede de “Temel haklar, kişi hakları konusunda kararname çıkarılamaz” denilmektedir. Demek ki kararname ile dahi temel hak ve hürriyetlere dokunulamazken bir kararla bunun yapılması olası değildir ve Anayasa’ya aykırıdır. Yine Anayasa’nın 90. maddesi gereği uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olup, Anayasa’nın da üzerindedir.

Bütün bu gerçekler ortadayken İstanbul Sözleşmesi’nin ‘aile kurumunu dağıttığı, cinsiyetsizlik içerdiği, eşcinselliğin önünü açtığı, vb.’ söylemler son derece mesnetsiz ve cahilcedir. Sözleşme şiddeti irdeleyen ve şiddetin önlenmesi konusunda neler yapılması gerektiğini açıklayan bir metindir. Aileye ilişkin hiçbir hüküm olmadığı gibi ailenin yapısıyla ilgili bir söz de edilmemektedir. Cinsiyet konusuna gelince, Sözleşme’nin “Temel haklar, eşitlik ve ayrım gözetmeme” başlıklı 4. maddesinin 3. bendinde “Taraf Devletler bu Sözleşme’nin özellikle de mağdurun haklarını korumaya yönelik tedbirlerin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya siyasi olmayan görüş, ulusal veya sosyal köken, ulusal azınlık ile ilişkilenme, mülkiyet, soy, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık durumu, sakatlık, medeni hal, göçmen veya mülteci olma durumu ya da benzeri bir temelde ayrım gözetmeksizin uygulanmasını güvence altına alır” denilerek taraf devletlerin sınırları içinde yaşayan hiçbir kişi, sınıf veya zümreye karşı ayrımcılık yapamayacağını ve herkese eşit davranarak şiddet söz konusuysa eşit hak ve hukuki yarar sağlaması gerektiği belirtilmektedir. Sözleşmenin ayrımcılık yapmama konusunu düzenlediği bu hükümden hareketle edilen sözler sözleşmeye yapılan en büyük haksızlıktır.

Biz kadınlar, sözleşmenin her bir maddesinin şiddeti önlemek konusunda devletlere yükümlülükler getiren uluslararası bir metin olduğunun, sözleşmede öngörülen tedbirler ve düzenlemeler yapıldığı takdirde şiddetin önlenebileceğinin bilincinde olarak diyoruz ki; İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Sözleşmeyi ve 6284 sayılı Yasa’yı uygulayın.

* İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı