Exxon Mobil, Shell ve BP kârlarında yüksek oranda düşüş söz konusu

CEMİL ERTEM

Dünyada bölgesel savaşların ve küresel ısınmanın tetiklediği petrol fiyatları 100 dolara doğru tırmanırken büyük petrol devlerinin de karlarında milyarlarca dolar düşüş söz konusu.
Exxon Mobil, Shell ve BP bugün dünyadaki petrol ve petrol ürünlerine dayalı sermaye birikiminin lokomotifleri. Ham petrol yükseliyor ama bu devlerin kârları düşüyor. Bu işin sırrı yükselen şirket ve üretim maliyetleri ve düşen talebe bağlı işlenmiş benzin fiyatlarının artmaması. Bu devler düşen karlarını ancak borsalarda yükselen hisseleriyle sağlıyorlar.

Hikâye şu: Bu şirketlerin düşen kârlarını ancak yükselen ham petrol fiyatlarına dayalı hisse senetleri karşıladığından Bush yönetimi bütün dünyada gerilimi artırıp ortalama 5 dolara mal olan petrolü 90 dolarlara çıkardı bugün.

ÜÇ DEVDE BÜYÜK PANİK!
Exxon Mobil, Shell ve BP, doğalgaz fiyatları ve benzin üretiminden elde edilen kazançların düşmesinin ardından son beş yılda ilk kez karlarında bir düşüş açıklamak üzereler. Dünyanın en büyük petrol şirketi Exxon Mobil'in, muhtemelen üçüncü çeyrek net geliri yüzde 8.3'lük azalmayla 9.6 milyar dolara düşecek. Tahminlere göre Shell'in bir kerelik işlemler hariç kârı yüzde 21'lik azalmayla 5.58 milyar dolara düştü. BP kazançları da yüzde 12 azalarak 3.98 milyar dolar seviyesine iniyor.

2 milyar doları Shell ve BP hisseleri olmak üzere 17 milyar dolarlık bir miktarın yönetimine katkı sağlayan Royal London Asset Management'tan Ivor Pether, "Çok iyi sonuçlarla karşılaşmayacağız" diyerek, "Yüksek petrol fiyatlarına rağmen benzin fiyatları düşük seyrediyor; üretim hacmi genellikle düşük ve rafineri işleme marjları da düştü" açıklamasını yaptı.

Shell sözcüsü Wim van de Wiel, 18 Ekim'de üçüncü çeyrek için tahminlerinin 5.64 milyar dolar cari kar olduğunu söyledi. BP sözcüsü Robert Wine aynı gün tahminlerin 3.96 milyar kar dolar olduğunu açıkladı. Exxon Mobil ise açıklama yapmadı.

KORKUNÇ "ÇEYREK"
2002'nin ikinci çeyreğinden beri ilk kez üç firmanın da aynı anda daha düşük kazançlar rapor etmeleri olasılığı var. Bu dönemi "korkunç" bir çeyrek olarak adlandıran BP CEO'su Tony Hayward, 11 Ekim'de işten çıkarmalar ve yönetimde budama gerçekleştirmeyi ve büyümeyi yeniden canlandırmak için benzin, enerji ve yenilenebilir enerji birimini ayırmayı planladıklarını söyledi. BP, on beş kişinin ölümünden sonra, yeni Meksika Körfezi projesi zamanında petrol çi-karmada başarısız olmasının ve Alaska'daki eskimiş boru hatlarının ABD'nin en büyük petrol alanını kapatmasının ardından yatırımcının yeniden güvenini sağlamaya çalışıyor. Rafineri marjleri, ya da ham petrolün benzin ve dizel gibi ürünlere dönüşmesindeki kârlar, BP'nin internet sitesinde yayınlanan verilere göre, yılın daha önceki dönemlerindeki varil basma 8.49 dolar düzeyinden üçüncü çeyrekte 8.05 dolara düştü. Oppenheimer & Co analisti Fadel Gheit, "Bu çeyrek ceza verecek bir çeyrek olacak; mesele kimin daha az kaybedeceği ve bu durumun ne kadar kötü gerçekleşeceği" diye konuştu.

DÜŞEN FİYATLAR
25 Ekim'de raporunu açıklayacak olan Shell, Kanada petrol sahalarında arama yaparak ve Katarlı bir ortakla doğal gazdan dizel yakıtı elde ederek üretim sürecini "yenilemenin" yollarını arıyor. CEO Jeroen van der Veer, rafineri kârlarının toparlanacağını tahmin ediyor. Gecen ay Shell, Teksas tesisinin ölçeğini ikiye katlamak üzere bir ortakla birlikte 7 milyar dolar harcayacağını söyledi. Port Arthur projesi ülkedeki en büyük proje olacak.

Exxon Mobil, 1 Kasım'da açıklayacağı raporda Teksas ve Britanya - Fawley'deki enerji ve donanım problemlerinden olumsuz eüalendiğini bildirebilir. Exxon Mobil hisseleri, yüzde 20 artışla bu üçlünün içinde en iyi performansı gösteren oldu. Shell'in Londra'daki A sınıfı hisseleri yüzde 14 arttı, yüzde 1.1 düşerek. 2,032 pens seviyesine geriledi. BP hisseleri yılın başindan beri yüzde 6.7 yükselmişti; yüzde 1 azalarak 605 pens seviyesine düştü.

YÜKSEK PETROL, YÜKSEK HİSSE
Hisselerin kazançları yükselen ham petrol fiyatları tarafından desteklenmişti - Bu fiyatlar New York'ta önceki yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 6.4 daha yüksekti ve 1983 Ekim'inde New York Ticaret Borsa-sı'ndan bu yana en yüksek düzeye erişti.

18 Ekim tarihli bir Bank of America raporuna göre Exxon Mobil'in üçüncü çeyrek üretimi muhtemelen yüzde 1 artışla günlük 4.028 milyon varile ulaştı. Bank of America'ya göre Shell'in günlük üretimi, Nijer-ya'daki militan saldırılarından dolayı yüzde 4 düşerek 3.115 milyon varile inmiş olabilir. Lehman Brothers Holdings Inc.'in 18 Ekim raporuna göre BP'deki petrol ve benzin üretimi muhtemelen yüzde 4.6 düşerek günlük 3.64 milyon varile indi. Bank of America'ya göre BP, Whiting, Indiana ve Texas City'deki rafineriler, kapasitelerinin altında çalisiyor olmalarından dolayı her çeyrekte yaklaşik 600 milyon dolar operasyonel kâr kaybediyorlar. İki tesis bir arada 865 bin varil ham petrolü, ya da OPEC üyesi Katar'dan daha fazlasını işleyebilecek durumdalar.

PEKİ, NE OLACAK?
Evet, durum böyle petrol fiyatları 100 doları görür mü sorusu şimdi gündemde. Ama petrolün 100 dolarlarda gezinmesi dünya ekonomisi için sürdürülebilir bir durum değil. Ancak hiç kimse Bush gitmeden 50 dolarlara da petrol bulacağını sanmasın.

* * *
Güneydoğu'da bütçe güvenliğe ayrılıyor
2006 bütçesinden faVVO Doğu ve Güneydoğu illerine yapılan harcamaların yüzde 18'inin "kamu düzeni ve güvenlik", yüzde 11'nin de "savunma" olmak üzere toplam yüzde 29'unun "asker-polis harcaması" olduğu, bu oranın Türkiye ortalamasında ise yüzde 13 düzeyinde bulunduğu belirlendi.

İktisatçı Mustafa Sönmez'in hazırladığı "Doğu-Güneydoğu'da Yoksullaşma ve Çözüm: Barış" raporunda, merkezi bütçeden bölgeye aktarılan kaynağın büyük bölümünün, yerel kalkınma ve refah artışı sağlayacak yatırımlara değil, savunma ve güvenlik birimlerine yönelik olduğu, iki bölgenin teşviklerden aldığı payın ise yüzde ıo'da kaldığı kaydedildi. Rapordaki verilere göre merkezi bütçeden bu bölgelere ekonomik işler ve hizmetler için yüzde 11 pay alırken genel kamu hizmetlerine de yüzde 11 pay ayrıldı. Bölgeye yapılan harcamalarda eğitim hizmetleri yüzde 30, sağlık ise yüzde 17 pay aldı.

Türkiye genelinde 2006 bütçe harcamaları payına bakıldığında ise savunmanın yüzde 7, güvenlik hizmetlerinin ise yüzde 6 pay aldığı, dolayısıyla Doğu ve Güneydoğu'da yüzde 29'u bulan bu harcamaların Türkiye ortalamasından 16 puan daha yüksek olduğu belirlendi. Raporda, asker-polis harcamaları diye de adlandırılabilecek savunma ve güvenlik harcamalarının bazı illerde çok daha yüksek olduğu belirtildi. Söz konusu oran Tunceli'de yüzde 64'e çıkarken, Diyarbakır'da yüzde 30, Hakkâri'de de yüzde 43 oldu.

KİŞİ BAŞI HARCAMA 439 YTL
Geçen yılki Türkiye bütçesinden "savunma ve güvenlik" fonksiyonları için yapılan harcamalar, 2006 tahmini Türkiye nüfusuna oranlandığında, kişi başına 299 YTL'lik harcama yapıldığı belirlendi. Bu tutar, Doğu ve Güneydoğu'daki 21 ilin ortalamasında 439 YTL'ye ulaştı. Bu da Türkiye ortalamasının yüzde 44 üstünde bir harcamaya denk geliyor. Urfa, Adıyaman, Muş, Van, Batman, Mardin, Bitlis, Ağrı, Malatya ve Elazığ'da Türkiye ortalamasının altında asker-polis harcaması yapılırken aynı harcama tutarı Tunceli'de Türkiye ortalamasının 6 katına yaklaştı. Hakkâri'de de genel ortalamanın yüzde 142 üstünde olduğu belirlendi.

TEŞVİKLER KULLANILAMIYOR
Doğu ve Güneydoğu'nun 21 ilinin tamamı, sayıları 50'ye yaklaşan teşvikli il ya da kalkınmada öncelikli il kapsamında yer alıyor ancak beklenen yatırımlara yeterince kavuşamadı. Rapora göre, 2002-2006 döneminde Doğu ve Güneydoğu'ya yapılan yatırımların, Türkiye toplamındaki payı yüzde 4,44 oldu. Aynı dönemde yatırımlardan İstanbul tek başına yüzde 25 dolayında pay alırken İstanbul'un çevresindeki Kocaeli, Bursa, Tekirdağ gibi iller, en çok pay alan iller oldu. 21 ilin toplam teşvikli yatırımları, aynı dönemde Bursa'nın tek başına aldığı yatırım tutarının altında kaldı.

İki bölgeye yapılan kamu yatırımları toplamı, Türkiye toplam kamu yatırımlarının yüzde 15,2'sine ulaştı. Yatırımdaki payın yüksek görünmesi ise GAP yatırımlarından kaynaklanıyor. 2006'da bölge genel bütçeye 5.8 milyar YTL'lik katkı sağlamasına karşılık, 30.1 milyar YTL'lik harcama aldı. Böylece bölgeye bütçeden 24.3 milyar YTL'lik net kaynak aktarıldı.

Kişi başına yerel yönetim harcamasının Türkiye genelinde 429 YTL olduğu 2006'da, bölge illerinden sadece Tunceli, bu ortalamanın üstünde kalırken geri kalan 20 ilin kişi başına yerel yönetim harcaması 250 YTL'nin altında gerçekleşti. Raporda, Doğu ve Güneydoğu'ya "pozitif ayrımcılık" uygulayan politikalar geliştirilmesi ve 50 il için geçerli kılınan teşviklerden farklı, bölge illerine özel teşviklerle yatırımların canlandırılması önerisinde bulunuldu.

* * *
Lizbon sürecine uyum alıştırmaları
İngiltere Büyükelçiliği'nin sağladığı "Küresel Fırsatlar Fonu" kapsamında Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Büyükelçilik ve European Policy Information Center (EPIC) ortaklığı ile yürütülmekte olan Lizbon Sürecine İlişkin Farkındalık Yaratma Projesi'nin ikinci ayağı Bilkent Hotel'de geniş katılımlı bir eğitim programı ile başladı.

Programda Türkiye ve İngiltere'den belli alanlarda siyasa yapımı konusunda uzman kişiler, katılımcılara Türkiye'nin önündeki reform süreci açılımlarına ilişkin izlenimlerini aktaracaklar. Dört gün sürecek eğitimler sonucunda Türkiye'den kamu kesimi, özel sektör ve sivil toplumdan gelen katılımcıların Lizbon sürecinin ve AB siyasa deneyimlerinin Türkiye için geçerli ve yararlı olabilecek yönleri konusunda aydınlatılması amaçlanıyor.

Katılımcılar arasından seçilecek bir grubun Türkiye'nin çeşitli illerinde benzer eğitimleri yerel düzeydeki katılımcılara iletmesi planlanıyor. AB ve Türkiye'nin, küreselleşme karşısında karşılaştıkları benzer güçlükleri nasıl göğüsleyebilecekleri ve ekonomilerinin rekabet gücünü nasıl yükseltebilecekleri yönünde bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmaları ihtiyacından yola çıkılarak hazırlanan Proje'nin ilk toplantı dizisi 19-21 Şubat ve 12-14 Mart 2007 tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirilmişti.

LİZBON STRATEJİSİ NEDİR?
Lizbon Süreci, Avrupa Birliği'nin küreselleşmenin ortaya çıkardığı güçlüklere bir yanıtı olarak bilgi ekonomisi temelinde AB'nin ekonomik dinamizmini ve rekabet gücünü artırma yönünde bir iradenin ifadesi olarak tasarlandı. Açık Koordinasyon Yöntemi ile AB Üye Ülkelerinin, ortak olarak belirlenen hedeflere doğru ilerleme sağlamak için kendi tercih ettikleri yöntemleri benimsemesi ve önlemleri alması öngörülüyor. Lizbon Süreci rekabet gücünü geliştirebilmek için eğitim, istihdam, KOBİ'ler, inovasyon, çevre ve enerji gibi konulara odaklanıyor. Sosyal sorumluluk ilkesini göz ardı etmeyen süreç, kadınların işgücüne katılımı ve çevre koruma gibi konuları da gündemde tutmayı amaçlıyor. Ayrıca, siyasa yapımı süreçlerine kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplumun konsültasyon ve koordinasyon içerisinde katkıda bulunması gereği vurgulanıyor.