Kadınlar, Kazdağları direnişinde bu kadar etkin olmalarını şu sözlerle anlatıyor: “Doğaya çok daha yakınız. Üretici olduğumuz için talana sömürüye razı gelmiyoruz. Suyla toprakla iç içeyiz. Bu nedenlerle kararlı ve cesuruz”.

Su ve vicdan nöbetine katılan kadınlar anlatıyor: Tüketici sömürücü değil, üreticiyiz

Kazdağları ekosisteminde yer alan, Çanakkale’nin tek su kaynağı olan Atikhisar Barajı su toplama havzası üzerindeki maden çalışması ve ağaç katliamını protesto etmek için on binler buluştu. Toprağına, havasına suyuna sahip çıkan kadınlar ise en öndeydi. Su ve Vicdan Nöbeti’ne katılan kadınlarla konuştuk.

Sevinç Özkaya geçimini haftanın 7 günü köy köy pazar pazar yetiştirdiği sebze meyveyi satarak sağlayan bir kadın. Kazdağları mücadelesine neden katıldığını şu sözlerle aktarıyor: “Ben dağları o şekilde görünce elim ayağım boşaldı, kalakaldım. Ağaçları kesmişler. Canımla kanımla korurum ben o ağaçları toprağı. Toprağımın, havamın, suyumun zehirlenmesine de karşıyım. O yüzden katıldım yürüyüşe.”

TALANA, İŞGALE RAZI OLAMAM

Yabancı bir şirketin gelip doğayı katletmesine de rızasının olmadığını söyleyen Özkaya “Biz Kazdağları’nın üstü altından değerlidir demek için toplandık. Bir başka ülkenin gelip de benim topraklarımı o şekilde işgal etmesine bazı insanların da buna göz yummasına benim hiç rızam yok bir kadın olarak. Hele hele Çanakkale geçilmez denirken bir şirketin gelip de benim toprağımı o şekilde talan etmesini istemiyorum” diyor.

TOPRAK ANA DİYORUZ…

Özkaya sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Türkiye’de kadın her zaman erkekten daha güçlü bana göre daha cesur daha güçlü daha sakin Hani derler ya kadın isterse başarır. Bütün çevre mücadelelerinde kadındır hep en önde ama nedense ezilen de hep kadındır. Toprak ana diyoruz toprak baba demiyoruz. Toprak ananın bağrında yetişmiş bir ağaç… Ağaç toprak ananın çocuğudur oradaki kurdu kuşu yılanı sincabı ufacık bir çiçeği her şeyi o toprak ananın evladıdır. Onun bir tanesinin bile incinmesini istemez belki de o yüzdendir kadınların mücadelede en önde olması”

KIRSAL ALANDAN GELEN KADINLAR ÇOK ETKİNDİ

Sürecin en başından itibaren takipçisi olan Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan Ünal ise kadınların Kazdağları’nı koruma mücadelesinde de yine en önde olmalarını ve mücadeleyi sahiplenmelerinin nedenlerini şöyle anlatıyor: “Hakikaten Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi bizim bölgemizde de Kazdağları’nda da kadınlar ekoloji mücadelesinde en öndeler. Özellikle nöbet için çağrıldığında da gördük ki bu on binlerin büyük bölümü kadınlar. Kırsal alandan gelen kadın da ciddi anlamda etkindi. Bayramiç’in köyünden kadınlar, Aşağıçavuş’tan kadınlar… Kadınların hepsi birleşmiş gelmişlerdi. Bu çok mutluluk vericiydi.”

SUYLA TOPRAKLA İÇ İÇE OLAN ONLAR

Kadınlar daha cesurlar diyen Ünal, “Bunun da sebebi kadınların doğaya çok daha yakın olmalarından kaynaklanıyor. Suyla toprakla daha fazla ilişkililer ve bunun kıymetini daha iyi biliyorlar. Bu yüzden de topraklarını sularını koruma konusunda daha kararlı ve cesurlar. Geleneksel roller gereği de biraz da evde üstlendikleri görevler nedeniyle suyla toprakla ilişkileri daha fazla. Doğanın kıymetini bu yüzden daha çok biliyor ve sahip çıkıyorlar” şeklinde konuşuyor.

UYANIŞA ORTAK OL

Performans sanatçısı Dicle Doğan ise kadınların direnişteki yerini şu sözlerle ifade ediyor: “Bugün Kazdağları’ndaki talana son verdiğimizde, diğer kıyımların da önüne geçebilmek için söyleyecek bir sözümüzün olacağını düşünüyorum. Bugün belki 195 bin ağaç katledildi ama buna dur dediğimizde daha başlanmamış bir sürü yer için mücadeleye daha umut vaat edici yerden yaklaşabileceğiz. Bizim tüketici, sömürücü değil, her zaman üretici bir yerden yaklaşmamız gerekiyor. Bunun için de aslında kadınların enerjisine ihtiyaç var.”

Doğan sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Ben her zaman ‘Uyanışa ortak ol’ demek istiyorum. Çünkü sürekli ‘Artık çok geç, ne yapacağız?’ deniyor. Yaşam için verilen mücadelede ‘çok geç’ diye bir kavram olabilir mi? Burada tek bir dert var: Doğayı kurtarmak, ağaçları kurtarmak, yaban hayatı kurtarmak; o hayvanların oradan göç etmemesini sağlamak. Benim motivasyonum bu. 2015 yılından beri yürüyerek seyahat ediyorum. Buradaki tek amacım doğayı işgal etmeden oradan geçip giden bir misafir olduğumuzu göstermek. Biz doğanın misafiri olmalıyız ama biz hep istila ediyoruz. Seyahatlerimde her zaman bunu anlatmaya çalışıyorum.”