Sığınmacılar kimi çevrelerce kriminal bir topluluk olarak gösteriliyor. Oysa araştırmalar bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de Suriyelilerin karıştıkları olayların toplam asayiş olaylarına oranı sadece yüzde 1,32.

‘Suç makinesi’ söylemi yalan

Filiz GAZİ

ABD’de Central Park’ta 1989’da bir kadına tecavüz edip öldürdükleri iddiasıyla dördü çocuk beş siyah, uykusuz bırakılarak, sorguya alındı ve ‘itiraf’a zorlandı. Nihayetinde de hapse atıldılar. Donald Trump, onlara ölüm cezası verilmesini istedi. Hatta bunun için gazetelere tam sayfa ilan bile verdi. Dördü 18 yaşın altında olan bu çocuklar, gerçek suçlu bulunana kadar 6 ile 11 yıl arasında cezaevinde yattı. “When They See Us” isimli filmde, hikâyeleri anlatılır. “13. Madde” adlı belgeselde de siyahların suça meyilleri oldukları mitiyle, hapishanelerin onlar sayesinde doldurulduğu ve cezaevlerinin bir endüstri haline dönüştürüldüğü aktarılır. Belgeselde denilen şudur: “Ülkemizde oy verenlerin korku ve endişe duygularına hitap etmenin yolu siyah cesetlerden geçiyor.”
Suç literatürü, devletlerin yönettiği algıya göre şekillenebiliyor. Bu sayede göçmenler “kriminal bir topluluk” olarak görülüyor. Oysaki suç istatistikleri ve konuya ilişkin yapılan araştırmalar, bu iddiaların gerçek olmadığını açığa çıkarıyor.


Türkiye’de Göç İdaresi’nin verilerine göre geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısı 3 milyon 690 bin 896 kişi. İstanbul, Urfa, Hatay, Antep, Adana, Mersin, Kilis, Bursa, İzmir ve Mardin Suriyelilerin nüfusça en yoğun olduğu ilk on şehir…

SUÇ ARTTI ALGISI

Fırat Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Zahir Kızmaz, “Suriyeli Sığınmacılar: Güvenlik Kaygıları ve Suç” adlı makalesinde, üç ayrı şehirde yapılan araştırmadan söz ediyor. Buna göre Kilis’teki yerli halkın yüzde 77,5’i, “Suriyelilerin suç oranını artırdığı doğru mudur” sorusuna “evet” yanıtı verdi. Yüzde 14,5’i “kararsız” kalırken sadece yüzde 8’i bu soruyu “hayır” diye yanıtladı.

Yine Ankara’da 400 kişiyle yüz yüze yapılan bir çalışmada, “Suriyeliler geldikten sonra hırsızlık vakalarında artış oldu” diyenlerin oranı yüzde 62, “şiddet darp, öldürme ve yaralama olaylarında artış olduğunu” belirtenlerin oranı yüzde 60 olarak saptandı. Aynı şekilde, Hatay’da gerçekleştirilen bir araştırmada, “Suriyelilerin gelişiyle suç olayları nasıl değişti?” sorusuna görüşmecilerin yüzde 62,5’si “arttı” cevabını verdi. Yüzde 37,5’i ise “herhangi bir değişiklik olmadı” şeklinde yanıtladı.

MEDYADAKİ GİBİ DEĞİL

Ülkede yabancı uyruklu kişilerin suç oranları ile ilgili herhangi bir araştırma yok. Bu yüzden göçmen nüfusun yoğun olduğu Ankara, İstanbul, Adana ve Urfa’yı örneklem olarak aldık. Söz konusu kentlerin barolarına, “CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) görevlendirmeleri kapsamında toplam başvuru içinde yabancı uyruklulara kaç atama yaptınız?” diye sorduk. İstanbul, Adana ve Urfa baroları bunun tespitinin güç olduğunu, avukat atama sisteminde uyruğa göre bir kategori yapmadıklarını belirtti.

VERİLER ORTADA

Ankara Barosu ise 2019 ile 2020 yıllarında, “Adli Yardım Merkezi Göç ve İltica Listesi ile CMK Yabancılar Listesi” üzerinden yapılan görevlendirme dosyalarına göre bir rapor hazırladı. Raporda 2019’da CMK kapsamında toplam görevlendirme sayısı 63 bin 156 olarak belirtilirken “yabancılara” yapılan görevlendirme sayısı yalnızca 2 bin 363. 2020 yılında ise CMK kapsamında toplam görevlendirme sayısı 58 bin 540 olurken yabancılar için yapılan görevlendirme sadece bin 546.

Raporda, “Toplam görevlendirme sayıları içinde, yabancılar için yapılan görevlendirmelerin, basında ve sosyal medyada gösterilmek istenildiği kadar yüksek olmadığı dikkati çekmekte” deniliyor.

Yine bir diğer suç istatistiği İçişleri Bakanlığı’ndan… Bakanlık, bundan dört yıl önce, 2014 ile 2017 arasında ülke genelindeki adli olay sayısı ile Suriyeli göçmenlerin karıştığı adli olaylara dair bazı verileri paylaştı. Buna göre, Suriyelilerin karıştıkları olayların, toplam asayiş olaylarına oranı yüzde 1,32. Bu olayların önemli bir kısmının da kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanan adli olaylar olduğu belirtilmiş.

2015 için yabancı uyruklu olanların işlediği ve mahkûmiyetle sonuçlanan suçların verilerine bakıldığında “öldürme” suçunda tutuklama oranı yüzde 0,34. Yaralama suçu yüzde 0,01, hırsızlık suçu ise yüzde 0,6… Bu verilere göre hakaret, kötü muamele, zimmet, rüşvet, kaçakçılık, trafik ve orman suçlarından dolayı cezaevinde yabancı uyruklu kimse yok.

Harran Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Mithat Arman Karasu’nun “Suç Korkusu, Göç ve Suriyeli Sığınmacılar: Şanlıurfa Örneği” adlı çalışmasında şu ifadeler yer alıyor: “ABD’de yapılan bir araştırmada, 1990’da ülkedeki toplam nüfus içinde göçmenlerin payının yüzde 7,9’dan (3,5 milyon), 2013 yılında yüzde 13,1’e (11,2 milyon) çıktığı; fakat aynı dönemde ülkede işlenen saldırı, cinayet ve tecavüz suçlarında yüzde 48, mala karşı işlenen suçlarda ise yüzde 41 oranında bir düşüş yaşandığı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi göçmenlerin suçu artırdığı iddiası her zaman doğru değildir.”

MEDYA FAKTÖRÜ

İTÜ’den Ayşegül Kayaoğlu da “Suç Ekonomisi ve Göç” adlı çalışmasında şunları kayda geçti: “Toplumsal algıyı anlamaya yönelik yapılan anket çalışmaları çoğunluğun Suriyelileri suç işleyerek toplumsal düzene zarar verdiğine inandığını göstermektedir. Bunda özellikle 2016 yılı sonrası medyada artan oranda kullanılan ayrımcı dilin de etkisi olduğu söylenebilir. Göçmen karşıtlığı yapan haber kaynaklarında Suriyelileri ‘suç makinesi’ olarak sunan haberlerin sıklığı da dikkat çekicidir. Ancak resmi istatistiklere baktığımızda durumun sanılandan farklı olduğu görülmektedir. (…) Gerek Adalet Bakanlığı gerekse Emniyet Müdürlükleri suç istatistiklerini kimlik detaylarına göre paylaşmadığı için yabancıların suç istatistikleri içinde Suriyelilerin oluşturduğu kısım bilinmemektedir. Ancak tek başına bu sayı da bizlere mültecilerin Türkiye’deki suç oranları üzerindeki etkisini vermeyecektir.”

2015’te Oytun Orhan ile Sabiha Senyücel Gündoğar’ın ORSAM ve TESEV için ortaklaşa hazırladığı raporda, göçmenlerin kendi güvenliliklerini sağlamak için oluşturabilecekleri kriminal yapılara vurgu yapılıyor: “Eğitim almamış, düşük gelir seviyesine sahip, dışlanmışlık hissi içinde kimlik bunalımı yaşayan gençlerin ileriki dönemde pek çok suçun kaynağını oluşturacağı söylenebilir. (…) Bu da şu an hissedilmese de çok da uzun olmayan bir vadede yeni güvenlik riskleri doğması anlamına gelmektedir. … Yerel halktan gelen tepkilerin en tehlikeli sonucu ise Suriyelilerin örgütlenerek kendi adalet ve güvenliklerini sağlama ihtiyacı hissetmesidir.”

Söz konusu çalışma, nefretin körüklenmeye devam etmesi halinde “devletin adalet mekanizmasının” dışında yollara başvurulabileceği ihtimalinin olduğuna dikkat çekiyor.