Sivas Katliamı’nın üçüncü davasının da zaman aşımına uğramasına tepki büyük. Adalet Bakanı Tunç kararın hukuki olduğunu savundu, parti ve örgütler ‘suç ortağı AKP’dir dedi. Av. Çağlar ise ‘‘Karar önceden belliydi’’ dedi.

Suç ortakları belli
Fotoğraf: DepoPhotos

Umut SERDAROĞLU 

Sivas Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993’te 33’ü aydın 35 kişinin gericiler tarafından yakılarak katledilmesine yönelik açılan üçüncü davadaki zaman aşımı kararı tepkilere yol açtı.

Önceki gün Alevi kurumları, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi isim ve kurumların sert tepkilerinin ardından TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi de benzer bir açıklama gerçekleştirdi. “Bu siyasi karar hükümsüzdür” başlıklı açıklamada zaman aşımı kararının kabul edilemez olduğunun altı çizildi. 

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise karara tepki gösteren Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı. Tunç, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Siz suç ortağısınız” diyen CHP Genel Başkanı’na yönelik “Sivas davasında firari üç sanığın davasının zaman aşımı nedeniyle sürenin dolmuş olması nedeniyle mahkeme kararını eleştirerek bir beyanatta bulunuyor. Bu gerçekten çok çirkin bir beyanat” ifadelerini kullandı. Adalet Bakanı zaman aşımı kararını ise “Kırmızı bültenle arandığı halde yakalanamayıp Türkiye'ye getirilemediği için zaman aşımı süresi doldu. O günkü kanuna tabi oldukları için yargının böyle bir kararı söz konusu oldu” sözleriyle savundu. 

Davanı n avukatlarından Ayça Çağlar ise karara ilişkin BirGün’e yaptığı açıklamada zaman aşımı kararının zorunlu olmadığı vurguladı. Kararın çok önceden belli olduğunu ifade eden Çağlar, üç davanın da benzer sebeplerle zaman aşımına uğradığını belirtti. 

FARKLI KARAR VERİLEBİLiRDİ 

Kararın tam anlamıyla bir hukuk skandalı olduğunu dile getiren Avukat Çağlar, “Ben 1993 doğumlu bir avukatım. Benim yaşadığım süre kadar devam eden bir mücadeleden bahsediyoruz. Zaman aşımı kararının yanı sıra insan hakları hukuku bakımından da sıkıntılı bir süreç işledi. Baktığımızda zaman aşımına uğrayacak süre geçmiş olsa bile mahkeme ‘İnsanlara karşı işlenen suçlar’ terimini uluslararası tahammüllere uygun bir şekilde uygulasaydı zaman aşımı kararı vermemesi mümkündü” dedi. 

Avukat Ayça Çağlar

‘Kanunilik ilkesine teşkil etmeyecek suç’ teriminin katliama yüzde yüz uyduğunu aktaran Çağlar şöyle devam etti: “Burada mahkemelerin üç ana davada da sunduğu bahane 1993 yılında iç hukukta ‘İnsanlara karşı işlenen suç’ teriminin olmaması. Evet, bu terim 2005 yılında TCKK’ye girdi ancak 93’te Roma Tüzüğü de vardı, İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de taraftık. Bunlar göz önünde bulundurularak karar verilmeliydi.” 

HÜKÜMLER TANINMADI 

Mahkemenin davada sanıklar hakkındaki ‘kaçaklık’ kararına yönelik iç hukukta yer alan hükümleri bile tanımadığının altını çizen Ayça Çağlar, “Bu nedenle mahkeme kararı tanımadı ve zaman aşımından kamu davalarının düşmesine karar verdi. Yine de mücadelemizi sürdüreceğiz, üst mahkemelere başvurumuzu yapacağız, İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz. Ancak başvuruların arından Anayasa Mahkemesi’nin kararını ne zaman vereceği meçhul. 2012 yılında ikinci dava hakkında verilen zaman aşımı kararına yaptığımız başvuru için 9 yıldır hâlâ cevap verilmedi” dedi. 

Zaman aşımı kararının daha önceden belli olduğunu hatırlatan Çağlar, “Çünkü duruşmaya girdiğimizde ‘Yeni bir talebiniz var mı’ diye sormaları bu duruşmanın bitirileceğini gösteriyordu. Daha önce Almanya adliye makamlarıyla yaptıkları yazışmada da davanın 2 Temmuz 2023’te zaman aşımına uğrayacağını belirtmişlerdi” diye konuştu. 

Faili meçhul cinayet ve katliamlara yönelik izlenen politikanın benzer olayların yaşanmasına yol açacağını da aktaran Avukat Çağlar, “Bu üç davaya da verilen zaman aşımı kararı faili meçhul cinayetlere, katliamlara yönelik cezasızlık politikasının devam edeceğini gösteriyor aslında. Baktığımızda 93’deki katliama nasıl zemin hazırlandı, nasıl polis koruması yapılmadı, nasıl devlet ihmalkârlığı yapıldıysa aynı politikalar devam ettiriliyor” ifadelerini kullandı. 

DAVA SÜRECİ 

Çağlar, Sivas Katliamı hakkında açılan 3 ana davayı ise şu sözlerle açıkladı: 

“İlk dava 1993 yılında 18 günde düzenlenen iddianame ile 15 bin protestocudan 128 kişinin ilk kez yargılanmasıyla başladı. Dosyalar ise ‘basit adam öldürme’ ve ‘gösteri yürüyüşüne muhalefet’ gibi açılıyor. Ardından dosyalara ‘Anayasal düzeni bozma girişimi’ kararı getiriliyor. Bunun ardından idam kararıyla sonuçlanacak suçtan hüküm giydirmek için çalışmalar başlıyor. İlk davada 38 kişi ceza alıyor, 15'i ise yurtdışına kaçtı. Zaman aşımından sonra ise failler tahliye ediliyor. Tahliye edilmeleriyle beraber kaçıyorlar. Daha sonra faillerin duruşmalarda yaptıkları açıklamalar yakalama kararının bile çıkmadığını gösteriyor. 2012’deki ikinci davada o dönemin avukatlarının katılan müdahil tarafı olmalarına rağmen yan dosyalar bildirilmiyor. Cafer Erçakmak ve yanındakiler için açılan bu davada suçlamalar davanın zaman aşımına girmesiyle düşürülüyor. Bir tek mahkeme Cafer Erçakmak’ı bu karardan hariç tutuyor. Üçüncü açılan dava ise bildiğiniz gibi önceki gün verilen kararla zaman aşımına uğradı.”