Bozcaada’dan 1960’larda ayrılmak zorunda olan Dimitri Amca’yı ziyaret etmek için Selanik’ten yola çıktığımızda, kendisi tarafından nasıl karşılanacağımıza dair en ufak bir tahminim yoktu. Kendisine dair bilgileri adalı Haşim Yunatçı’dan almıştım ve yolculuk öncesinde adresini almak için bir mesaj atmıştım sadece. Yola çıktım ve uzun bir yolculuk sonunda Dimitri Amca’nın yaşadığı kent Volos’a vardım

Süngerci Dimitri Amca ile Volos’ta buluştuk

Khalkidiki yarımadasının en özel kısmı olan Sinthonia’da üç gün kamp yaptıktan sonra bundan yıllar önce tanıştığımız ve artık aile dostlarımız sayılan Dimitris ve Tina ile kızları Zoi ve Katerina’ya konuk olmak için Selanik’e gidiyoruz. Birlikte Selanik’i üç gün gezdikten sonra Bozcaada’dan 60’lı yıllarda göçen Dimitri Bico’yu ziyaret etmek için Volos kentine, Yunanistan’ın güneyine doğru yola koyuluyoruz.

Burada bir bilgi vermem gerekiyor. Yunanistan’daki Dimitris adı bizdeki Ahmet, Mehmet gibi yaygın. Bizim de Selanik ve Volos’taki arkadaşlarımızdan üçünün de adı tesadüfen Dimitris! Bunlardan iki tanesi geçmiş yıllardaki Vosvos etkinliklerinden tanıdığımız, diğeri ise henüz tanışmadığımız ama Bozcaada’dan 1967 yılında ayrılan ve yazımızın da konusunu oluşturan Dimitris Bitsos.

Volos’ta bizi bekleyen var
Volos... Yunanistan’ın belki de en sevdiğimiz kenti. Hem Pelion dağlarıyla çevrelenmiş, hem de deniziyle bizi büyüleyen, 2010 yılında ilk kez gidip kamp yaptığımız ve bizim için unutulmaz şehir. Vosvos etkinlikleri sebebiyle tanıştığımız Vicky ve Dimitris ile oğulları Yorgo ile geçirdiğimiz iki günden ise başka bir yazıda bahsedeceğim. Bu yazımızın konusu, diğer Dimitris olan, 1967 yılında Bozcaada’dan ayrılmış ve hayatımda hiç karşılaşmadığım emekçi bir süngerci. Ne yalan söyleyeyim, heyecanlıyım.
Dimitri Amca ile tanışmamıza vesile olan kişi ise Bozcaada’dan Ali Amca ve Haşim Amca’ydı. Kendileriyle geçen aylarda Çamlıbağ’ın bahçesinde muhabbet ederken, çocukluk arkadaşları Dimitri Amca’yı telefonla arayıp hasret gidermişlerdi. Biz de Yunanistan’a gidersek, mutlaka kendisini ziyaret edeceğimizi, adadan selamlar götüreceğimizi kendilerine söylemiştik. Belki de o an bize pek inanmamışlardı veyahut bu olasılığa pek ihtimal vermiyorlardı. Ama sözümüzü tuttuk, yola koyulduk.

sungerci-dimitri-amca-ile-volos-ta-bulustuk-106559-1.

Volos’a vardığımızda Dimitri Amca’nın verdiği adresi şıp diye bulduk. Kendisi bizi kapıda karşıladı ve oldukça sıcak bir şekilde evine davet etti. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz da, araya zaman girmiş gibiydi. Hiç yabancılık çekmedik, evimizde gibiydik. Evini gezdirirken babasından kalma dalgıç başlığını, denizden çıkarttığı yüzlerce materyali, süngerleri, duvarlarında asılı ada fotoğraflarını tek tek gösterdi bize Dimitri Amca.

Dimitri Amca süngerciymiş. Babası da öyle. 1967 yılında Bozcaada’dan ailecek ayrılmışlar. Adada okulun kapatılması, maddi sıkıntılar adadan ayrılmaları için sebep oluşturmuş. Bu kısımlarda üstüne gidip defalarca sormak, o günleri hatırlatmak içimden gelmiyor. Ben yeni tanıdığım, eski bir adalıyla muhabbet derdindeyim, o kadar. Adadan ayrıldıktan sonra evlerini satmışlar. Önce Midilli’ye, sonra Atina’ya, oradan Kos adasına ve nihayetinde de Volos’a kadar uzamış yolları.

sungerci-dimitri-amca-ile-volos-ta-bulustuk-106560-1.

Denizin altına merak
Babası Hristo Bico, oğlu Dimitri’nin süngerci olmasını istemediği için Ziraat Fakültesi’ne yollamış ama o ısrarla denizin altını merak ediyormuş. Bu sebeple de Ziraat Mühendisliği yapmamış.

Onlar benim arkadaşım
Süngerle, denizin altıyla bu kadar haşır neşir olan Dimitri Amca ilginç bir de hikâye anlatıyor bize. Karısı bir gün “Onca senedir denizin altındasın, bir defa bile balık vurup getirmedin” deyince, Dimitri Amca da “Tamam, yarın getireceğim” demiş. Ertesi gün koca bir orfozu vurup eve getirmiş. Karısı çok sevinmiş tabii ki ama Dimitri Amca burukmuş. Sonra düşünmüş ve karısına dönüp “Onlar benim iş arkadaşlarım, her gün beraber dalıyoruz suyun altına ve ben onlardan bir tanesini vurdum, bir daha benden bunu isteme” demiş. “O gün bugündür bir defa bile balık vurmadım, vuramadım. Ama masama gelirse yerim, o farklı bir şey” diyor Dimitri Amca.
Dimitri Bico, adadan ayrıldığı 1967 yılından bugüne dek sadece bir defa, o da 2009 yılında Bozcaada’ya gelmiş. Dile kolay, neredeyse 50 yılda sadece bir defa ada kokusu almış, doğduğu topraklara gelebilmiş. O gelişinde de Arka Deniz’den (yani Bozcaada Kalesi’yle Salhane arasındaki kısımdan) ayaklarını denize sokmuş, eskiyi yâd etmiş. Bunları anlatırken bile gözleri doluyor, “Vatanım, doğduğum topraklar, çocukluğum, çocukluk arkadaşlarım” kelimelerini dilinden düşürmüyor.
Çok güzel, çok tatlı bir Türkçesi var Dimitri Amca’nın. Misafiri gibi değil, uzun süredir arkadaşıymışız gibi hissettiriyor bize. İçecekler, tatlılar, ikramlar derken, anılarla dolu geçen saatler birbiri ardına tükeniyor. Siyah beyaz fotoğraflara bakıyoruz, denizin altından çıkarttığı ve evin içerisinde sergilediği birçok deniz ürününü anlatıyor bize...

****


Ada şarabı, ada fotoğrafları
Dimitri Amca’ya ada şarabı ve Bozcaada fotoğraflarından oluşan kartpostallar, takvim, Bozcaada dergisi olan Mendirek’in eski sayılarından vermeden dönmüyoruz elbette. Tek tek inceliyor, fotoğraflara bakıyor, arkadaşlarını görünce yine duygulanıyor. Volos’ta kaldığımız dört gün boyunca bizi her gün telefonla arıyor ve bir ihtiyacımızın olup olmadığını soruyor, o hafta evlenecek kızının düğününe çağırıyor, sağ olsun. Volos’ta dört gün geçirdik ve sonrasında bir gün daha Selanik’te kalıp, Bozcaada’ya doğru yola koyulma vakti geldi. Heybemiz dolu olarak, adadan farklı tarihlerde göçmüş iki ailenin selamlarını yüklenmiş halde, kafamızda projelerle komşu toprakları terk ettik. Bildiğimiz, egenin iki yakasındaki insanların birbirine zaten çok benzediğini biliyorduk. Geçen hafta ve bu hafta kaleme aldığım hikâyeler, Ege’nin bu yakasında doğan ve bugün diğer yakasında yaşamakta olan insanların hikâyelerinden sizlere ulaştı.