Suphi Nejat Ağırnaslı, Kobane’de IŞİD’e karşı YPG saflarında savaşırken yaşamını yitirdi. Suphi Nejat’ın çocukluğundaki sürgün hayatından Türkiye’ye, buradan da Kobane’ye uzanan 30 yıllık kısa ama onurlu yaşam öyküsünü babası Hikmet Acun ile konuştuk

Suphi Nejat Ağırnaslı: Kobane’de bir CHE

ZEYNEP KURAY

Nejat’ın sadece oğlu değil, aynı zamanda yoldaşı olduğunu vurgulayan Baba Acun, oğlunun ölümünün Türkiye soluna bir mesaj olduğunu belirterek, “Enternasyonalist devrimci olarak Kobane’de olması gerektiğini düşünüyordu. Kobane’yi savunmayı tüm sosyalistlerin görevi olarak görüyordu” dedi.

Nejat devrimci bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Nuran Ağırnaslı ve Hikmet Acun TDKP davasından uzun yıllar yargılanmışlar ve 1980 faşist cuntası dönemi nedeniyle kendi ülkelerinde bile kaçak durumunda yaşamak zorunda kaldılar. Bu nedenle, 20 Eylül 1984’te Söke Devlet Hastanesi’nde doğan ve TKP’nin kurucuları Mustafa Suphi ile Ethem Nejat’ın isimlerini koydukları oğullarını hastaneden kayıt dahi yaptıramadan kaçırmak zorunda kalmışlardı. Bu nedenle Suphi Nejat’ın uzun yıllar nüfus cüzdanı bile olmadı. Anne ile baba 1990’a doğru siyasi mülteci olarak Almanya’ya yerleştiklerinde henüz 5 yaşında olan Suphi Nejat, ilk ve orta öğrenimini Düsseldorf’ta tamamladı.


-Almanya’yı nasıl yaşadınız?
Mülteci olarak yaşamak zor. Türk nüfusu gettoda yaşıyordu. Biz getto olmadık; bu bilinçli seçtiğimiz yoldu. O nedenle Nejat’ın lise yıllarına kadar doğru dürüst Türk arkadaşı olmadı. Arkadaşları Polonyalı, Almandı. Onlarla beraber büyüdü.

-Nejat nasıl bir çocuktu?
Nejat hiperaktifti. Çok zekiydi. Ders çalışmadan hep yüksek notlar alırdı. Meslek sahibi olayım gibi tercihi olmadı. Tıp okumasını istemiştim ama Nejat dünyanın başka sorunları var diyerek kendi yolunu çizmeyi tercih etmişti.
 

-Politikleşme süreci nasıl başladı?
Politikleşmesinde etkimiz olmadığı gibi, onu politikadan uzak tutmak için de bir şey yapmadık. Ama ailede zaten öyle bir ortam olduğu için politikaya erken ilgi duydu. Bu ilgi ilk etapta Türkiye’deki politik durumdan ziyade daha çok genel politik durumla ilgiydi. Çok daha sonra 18-19 yaşlarına geldiğinde Türkiye’deki politik durumla ilgilenmeye başladı. Türkiye’de yaşanan 12 Eylül dönemini ve devrimci hareketleri sormaya başladı.

ALMANCASINDAN OKUMUŞTU

-Dönmek kendi kararı mıydı?

Evet. Nejat, bir süre Alman Komünist Partisi’nde çalıştı ancak onlardan istediğini alamadı. Daha sonra otonom gruplarla da çalıştı. Komün evlerde kaldı. Ancak zamanla Nejat yaptığı araştırmalarla Almanya’da RAF’ın tasfiye olmasıyla gerçek anlamda mücadele olanağının ortadan kalktığı sonucuna vardı. Sendikaların kapitalizmi idare eden örgütlenmeler olduğunu öğrendi. Bunlar radikal devrimci değil, kapitalizmin sosu olarak işlev görüyorlar demişti. O nedenle umutsuzluk yaşadı. Liseyi ikincilikle bitirmesine ve Almanya’da istediği üniversiteye girebilecek puanı tutturmasına rağmen Türkiye’ye döndü, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde okumaya başladı.

 


-Sizce çözümün anahtarını neden Türkiye’de buldu?
Çünkü Türkiye daha sorunlu, daha gerilimli, daha dinamik bir yerdi. Nejat aynı zamanda çok iyi bir teorisyendir. Bunu ben değil lisans tezindeki hocaları söyler. Nejat zekâsı biraz farklı olan bir insandı. Soruları çok farklı yerlerde sorabilen bir yapıya sahipti. İkincisi, içinde bulunduğu düşünceye karşı da bağımsız davranabilen bir insandı. Marksist teoriye çok hâkimdi çünkü Marksizm’i çevirilerden değil bizzat Almanca okudu. Engels ile Marx’ı konuştururdu, sanki iki canlı insanmış gibi. Engels’i okurken sanki karşısında canlı bir insan varmış gibi konuşurdu, tartışırdı. Spinoza’yı Marx ile oturtur, “Haydi hemşerim, oturun bir tartışın bunları, bakalım buradan ne çıkacak” der gibi okurdu kitapları.

-Devrimcilikle nasıl tanıştı?
Boğaziçi’ne geldiğinde kendine devrimci çevre oluşturmuştu. Boğaziçi’nde Tuzla Tersaneleri, Hrant Dink suikastı gibi konularla ilgili “Karanlığı Sorguluyoruz” adını verdikleri önemli etkinlikler ve çalışmalar yaptılar arkadaşlarıyla. Daha sonra yüksek lisansını yaparken Kandil’e gitmeye karar verdi.
 
-Kürt meselesiyle o dönem mi ilgilenmeye başladı?

Nejat Kürtlerle erken zamanlarda tanıştı. Nejat Kürt hareketiyle Kürtlük üzerinden ilişki kurmadı. Çünkü Nejat komünistti. Nejat Kürt hareketine en radikal eleştirileri yaptığı dönemde Kandil’e gitti. Kürtler filli bir devrim yarattı, yıllarca savaştılar ve süreci hep dönüştürdüler. O nedenle Kürtlere değil Kürtlerin eylemine bakarım derdi.

-Kobane’ye gidiş kararını bu düşünceyle mi aldı?
Nejat, Kobane’ye Kürtlerin ürettiği toplumsal projeye sahip çıkmaya gitti. Kürtlerin orada oluşturduğu toplumsal proje Ortadoğu’yu da özgürleştirecek bir proje. Bu proje Türkiye’ye de yansıyıp Türkiye’de de birçok şeyi kırabilir. IŞİD emperyalistler ve Türkiye üzerinden bu projeyi tasfiye etmek için saldırıyor. Nejat da Kobane direnişine tam da bu yanıyla destek olmaya gitti. Kobane’yi savunmayı tüm sosyalistlerin görevi olarak görüyordu. Devrimci olduğunu iddia edenlerin Kürtlerin Rojava’da hayata geçirdiği projeyi sahiplenmesi gerektiğini düşünüyordu. Ölmek gerekiyorsa gidip orada ölünür diyordu Nejat ve ölümüyle de bize bunu ispat etti. Enternasyonalizmin kalbi orada atıyordu ve tarihi ele geçirirsek orada geçireceğiz, diyordu.

-Kobane’ye gittiğini biliyor muydunuz?
Ne Kandil’e ne de Kobane’ye gittiğinde bir şey söylemedi. Kobane’ye giderken arkadaşlarına İspanyolcamı ilerletmek için Kostarika’ya gidiyorum demiş. Nejat çok kendisi olan bir insandı. Kobane’ye kendisi olarak gitti ve orada YPG saflarında savaştı. Nejat’ın düşüncesindeki dünyada özne ve irade vardı. İradeyi örgütlemek gerektiğini düşünüyordu. Kobane’ye gidişi  tarihi geri çağırmak gibiydi. Devrimci akıl bu anı iyi anlamakta ve o anı yakalamak için hazırlıklı olmakta yatar. O nedenle Nejat, Kürtlerin devrimci zekâsına müthiş hayrandı.

KÜRTLERDEN ÖĞRENDİK

-Ölüm haberini ne zaman aldınız?

İlk önce Paramaz şehit oldu diye haber geldi, o zaman öğrendim. Annesi bilmiyordu. Anne çok ölümler görmüş bir kadın, yoldaşları asılmış 12 Mart’ta, Denizler asılmış. Çok acılar görmüş bir kadın. Ama ayakta duruyoruz çünkü biz acıyı politikleştirmeyi Kürtlerden öğrendik. Acının, ölümün ağlanacak bir şey olmadığını, onun politikleştirilmesi gerektiğini Kürtlerden öğrendik. Çünkü Kürtlerin her evinde üç, dört şehidi var. Onlar “Öldük, bittik, TC bizi mahvetti” demiyor, bu durumu savaşmanın, direnmenin bir sonucu olarak görüyorlar ve metanetle karşılıyorlar. Kürtler ölümün nereden ve nasıl geldiğini biliyorlar ve politikleştiriyorlar. Oğlum, acı çekiyorum, ama bir de yoldaş Nejat var ona haksızlık yapamam. Onun tercihiydi, biliyordu, farkına vararak gitti, savaştı ve öldü. Yapabileceğim arkasında durmak. Kendisinin de ardında bıraktığı mektupta belirttiği gibi Nejat ne bir kahraman, ne bir istisna, sıradan bir insan.

-Kod adı olarak niye Paramaz’ı seçmişti?
Nejat Ermeni meselesiyle tanıştığında 14 yaşındaydı. Paramaz gibi Ermeni devrimcileri o dönemde araştırmıştı. O ismi alması da tesadüf değil, çünkü hem Ermeni tarihine hem de Osmanlı tarihine hâkimdi. O devrimciliğin sadece Mustafa Suphi’lerle değil Paramaz’larla da başladığını düşünüyordu.

GÖNLÜM OĞLUMUN KOBANE’DE YATMASINDAN YANA

-Cenazesine ulaşabildiniz mi?

Çatışma sabaha kadar sürüyor ve sabah YPG’li yoldaşları çekilebilsin diye üç kişi ön müfreze olarak kalmışlar ve bedenlerini siper etmişler. Bir nevi fedai eylemiydi. Daha sonra cenazesi IŞİD’in elinde kalsa da YPG savaşçılarının tekrar tepeyi ele geçirmesiyle belki cenaze hakkında bir haber alabiliriz gelecek günlerde. Cenaze hakkında bir haber gelirse onu da Türkiye’ye getirip getirmeyeceğimiz konusunda net değiliz. Annesi ne düşünüyor bilmiyorum, ama  gönlümde Kobane’de yapılacak bir şehitler mezarlığına defnedilmesi yatıyor. Benim için daha değerli, Kobane halkı için de onur kaynağıdır.