Süreci Gezi’ye bağladı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün Çankaya Köşkü’nde bölge illerinden bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada Gezi’nin sürece zarar verdiğini öne sürdü: “Türkiye’de kardeşliği istemeyenler, milli birliği, beraberliği, ortak kader bilincinin gelişmesini istemeyenler, provokatif eylemlerle Gezi olayında, bir çevre meselesi gibi başlayan bir olayı güya istismar ederek, büyük bir toplumsal anarşiye dönüştürdüklerinde çözüm sürecine en büyük darbe vurulmuş oldu.”

Huzur istiyormuş!
Davutoğlu konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Eğer toplumların ortak kader bilinci yok edilmiş ve zayıflatılmışsa herkes kendi kaderini, komşusunun kaderinden farklı düşünmeye başlamışsa, orada huzur, düzen kalmaz. Burada da iki yaklaşım var; Bir kaderleri ayrıştıranlar, iki kaderleri birleştirenler. Biz, Türkiye’de kaderlerin birleştirilmesi mücadelesini veriyoruz, ‘tek kaderimiz var’ diyoruz. 78 milyonun huzuru da ya hep beraber olacak, Allah muhafaza kaosu da hep beraber yaşama riskimiz var.”

Toplumsal kutuplaştırmayı arttırdığı için eleştirilen operasyonları savunan Davutoğlu “Eğer biz, ‘ben buradayım’ diye ayağa kalkan terör örgütlerine karşı, ‘millet de devlet de burada’ diyerek, aynı anda hem DEAŞ’a hem PKK’ya hem DHKP-C’ye şehirlerde ve Türkiye sınırları ötesinde mukabelede bulunmamış olsaydık, bu terör örgütleri birbirleriyle işbirliği halinde, perde gerisindeki şahları, vezirleriyle oynadıkları satranç oyununda bugün Türkiye’yi Kobani olaylarından çok daha ağır bir şiddet sarmalının içinde, bütün şehirlerimizde bir kargaşaya sebebiyet vereceklerdi. Biz bu oyunu gördük” diye konuştu.

İnanmış olsaydık...
Davutoğlu, “Çünkü biliyoruz ki bu mesele, sadece bir güvenlik meselesi değildir. Eğer ona inanmış olsaydık, 2003’te devraldığımız Türkiye’nin, bütün güvenlik odaklı yasaklarını sürdürürdük” ifadelerini kullandı.

Tekzip çıkışı!
Başbakan Davutoğlu, “7 Haziran’dan beri eş başkanların, Sayın Demirtaş’ın, Yüksekdağ’ın yaptığı her açıklama yukarıdan bir yerlerden tekzip edildi, şu denmeye çalışıldı: ‘Sen siyaset oyunu oynayabilirsin ama aklı ben üretirim, senin söz söyleme hakkın yok’. Her açıklama ertesi gün Kandil’den tekzip edildi” dedi.

Sorun Gezi değil sen
hâlâ anlamadın mı...Başbakan Ahmet Davutoğlu dün gerçekleştirdiği açıklamalarda Çözüm Süreci’ne en büyük zararı Gezi Direnişi’nin verdiğini iddia etti. Davutoğlu, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AKP’liler tarafından dile getirilen sözlerle sürecin nasıl bitirildiğini ‘unutarak’ Gezi’yi öne çıkardı. 28 Şubat’ta Dolmabahçe mutabakatı diye bilinen süreçten bugüne nasıl gelindiğini bu süreçte AKP’lilerin kutuplaştırıcı söylem ve uygulamalarını sizin için derledik:

» 28 Şubat tarihli Kürt sorununda demokratik çözümü ve normalleşmeyi esas alan açıklamanın hemen ardından toplantıda bulunan dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile HDP’li Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve Pervin Buldan’ın birlikte poz vermesini Cumhurbaşkanı Erdoğan sert sözlerle eleştirdi: ‘Dolmabahçe’de ortak görüntü yanlıştı.’

» Dolmabahçe mutabakatının ardından Saray tarafından yaptırılan anketlerde AKP’nin oyunun düşük seviyelerde çıkması Erdoğan’ı harekete geçirdi. Gerilimin düşürülmesinin ‘oy kaybı’ anlamına geldiğini anladı.

» Oyların düştüğünü gören Erdoğan başkanlık için gerekli oy oranına ulaşmak için Kürt sorununda müzakere zemininden ‘kontrollü gerilim’ noktasına gelindi. Kontrol edilebilir bir gerilimin başkanlık için anahtar rolünde olduğu anlaşıldı. Bunun için HDP hedef haline getirildi.
» Genel seçimlere kısa bir süre kala miting meydanlarına çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve önde gelen tüm AKP’liler HDP üzerinden çözüm sürecini eleştirdi. Toplumu kutuplaştırıcı açıklamalarla milliyetçi oyları konsolide etmek istediler. Erdoğan, Kuranı Kerim’le miting yaptı. Kürt hareketi temsilcilerini ‘cami yakmakla’ itham etti.

» Sınırda uzunca bir süre cihatçılara göz yumuldu. Türkiye sınırında PYD’nin IŞİD’e yönelik müdahalesi üzerinden sağladığı hegemonya bir tehdit olarak algılandı. Hükümet gazetelerinde ‘PYD IŞİD’den daha tehlikeli’ manşetleriyle Kürt hareketine dönük bir baskı politikası izlendi. Çözüm süreciyle esas alınmak istenen demokratik temelli politikalar yerini ‘düşmanlaştırıcı’ söylem ve politikalara bıraktı.

» IŞİD tarafından gerçekleştirilen Suruç’ta 31 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan katliamın ardından hükümet büyük bir operasyon başlattı. IŞİD bahanesiyle gerçekleştirilen operasyonda devrimciler ve Kürt hareketi üyeleri hedef alındı. Operasyonlar toplumdaki kutuplaşmayı arttırdı.

» Operasyonların yayılmasıyla birlikte ‘iç savaş görüntülerini’ andıran görüntüler ortaya çıktı. Birçok yurttaş, asker ve polisin de aralarında bulunduğu onlarca kişi yaşamını yitirdi. Toplumda milliyetçilik yükseldi, AKP’liler yükselen milliyetçilikle birlikte kutuplaştırıcı söylemlerini arttırdı.

» Erdoğan, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılıp cezalandırılmasını istedi. Erdoğan’ın bu talebinin ardından HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın haklarında soruşturmalar açıldı.

» Çözüm sürecini başından itibaren yürüten isimlerden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan önceki gün çözüm sürecinin devam etmesinin mümkün olmadığını iddia ederek operasyonların süreceğini dile getirdi. Yaklaşık 5 ay önce ‘tarihi bir barışa’ imza attığını söyleyen hükümetin başındaki isim Başbakan Davutoğlu bugün gelinen noktada sürecin bittiğini ve yurttaşlara dönük operasyonların artarak süreceğini belirtiyor.

Gezi birlikte yaşam iradesiydi
Davutoğlu’nun süreci zarara uğrattığını öne sürdüğü Gezi Direnişi Davutoğlu’nun iddialarının aksine toplumdaki birarada yaşam vurgusunu güçlendirmişti. Ülkenin doğusunda ve batısında bulunan kesimler Gezi sürecinde anti de-

mokratik uygulamalara ortak ses çıkarmış eşitlik ve özgürlük taleplerini birlikte dile getirmişti. Gezi sürecinde Lice’de katledilen Medeni Yıldırım direnişe katılan tüm kesimlerce sahiplenilmiş ve ‘Yaşasın halkların kardeşliği’ sloganlarıyla uğurlanmıştı.