Suretlerle bürünmüş takvimler
Mahmut Turgut’un takvimleri.

İbrahim Karaoğlu

Şiir günleriydi. Ne çok şiir okunurdu, ne çok ezberlenirdi ustaların şiirleri. Alsancak Kordonboyu, şiir kitapları okunurdu kafelerdeki masaların çoğunda. Şiir üzerine konuşulurdu en çok. Şiir sergileri bile açılmıştı (şiir, fotoğraf yan yana) İzmir Sanat-Koop’ta. O günlerde yeni yayımlanmıştı Cemal Süreya’nın “Sevda Sözleri”. Alır almaz, Venezia Cafe’nin denize bakan (o zamanlar denizin kıyısındaydı Venezia) bir masasına oturup, orada okumuştum. Yan masada oturan İranlı tıp öğrencisi bir arkadaşım, merak edip istemişti kitabı. Sonra da gelip oturmuştu karşıma. “Kısa Türkiye Tarihi” şiirinin “Celaliyim/Celalisin/Celali” dizelerine takılmış. “Bizim İran takviminin adıdır Celali” deyip, başlamıştı anlatmaya: İranlı astronom, matematikçi ve şair Ömer Hayyam’ın insanlığa armağanı bir takvimmiş “Celali Takvimi”. İlk kez ondan duymuştum. Ben de ona üniversite yıllarımda okuduğum; Prof. Dr. Mustafa Akdağ’ın kitabından belleğimde kalan “Celali İsyanları”nı anlatmıştım. Fotoğraf sanatçısı Mahmut Turgut’un “Sanatçılarımız” adlı 2023 takvimi, kırk yıl öncesine götürdü beni; şiir dolu yıllara…


Sanat serüvenine şiirle başlamış Mahmut Turgut. Cemal Süreya, 45 yıl önce, onun ilk kitabını “At Dağları Sırtından. Böyle diyor genç ozan Mahmut Turgut. İlk şiir kitabına ad yapmış bunu; yapıt şu günlerde çıkmış olacak” diye duyurmuş Oluşum dergisinde. Sonraları fotoğrafa yönelmiş. Mehmet Arslan Güven’in söylemiyle “Renk ve çizgileri, grafiksel düzenlemelerle albenili görüntülere dönüştürdüğü çalışmalardan oluşan ilk kişisel sergisi ‘oto-grafik’i, hemen arkasından doğup büyüdüğü topraklara olan vefa borcunu ödediği ve doğa sevgisini işlediği ‘Doğadan Van’dan’ başlıklı/konulu sergisini izledik. Her iki sergi de fotoğraf ve sanat dünyasında büyük ilgi gördü. Mahmut Turgut birden kulvar değiştirdi. Portre fotoğrafçılığına yöneldi. Önce, şair olarak yakından izlediği edebiyat ortamındaki edebiyatçıları fotoğraflamaya başladı ve sanata yatkın kişiliğiyle, sanatçı duyarlılığıyla günümüze kadar sürdürdüğü çekimler sonucu klasik tutumundan (belgelemekten) farklı… bir arşiv oluşturdu…”

2000 yılında “Dünya Çocukları”, 2001’de “Objektifimdeki Edebiyatçılar” kitapları yayımlandı Turgut’un. “Objektifimdeki Edebiyatçılar” adlı fotoğraf sergisi 2004’ten 2007’ye kadar üç yıl art arda “Uluslarası Frankfurt Kitap Fuarı”nda sergilendi. Sanat kartpostallarının yanı sıra üç çocuk fotoğrafı UNICEF tarafından afiş yapıldı. Fotoğraf sanatını portreler üzerinden yürüten bir sanatçı Turgut.

İyi bir portre fotoğrafı, suretin imgelerini görsel bir şiire dönüştürür. Çünkü insanın yüzü, kişiliğinin giz dolu manzarasıdır. Ruhunun derinliğinde saklı olan şeyleri dışa vurur suret. Surete bakmak, ruhun derinliklerine bakmaktır biraz da.

Kültür/sanat insanlarını odak alan bir fotoğrafçı Turgut. Onun fotoğraf yolculuğu, sanat insanlarının hayatının akışından anlar bulmak üzerine sürüyor: Kendisini etkileyen, büyüleyen insanların suretlerini betimliyor durmadan. Seçtiği suretlerin birbirinden ayrımlı halleri geçiyor fotoğraflarının içinden. Yüz imgelerinin avcısı gibi Turgut. Bu imgelerle oluşturduğu takvimde öznenin yalnızca yüz imgeleriyle buluşturmuyor; fotoğrafların yanına, çektiği insanların uğraşlarını yansıtan yazı ve görseller de koyarak, yarattığı çağrışımlarla; öznesini izleyicisiyle yakınlaştırıyor.

Saf bir görüntüyle oluşturuyor fotoğraflarını. Seçtiği sanat insanlarını göründükleri, oldukları gibi betimliyor. Fotoğraflarının fonunda çok özel seçilmiş alanlar yok. Alandan çok suretin ruh hallerini seçiyor. Yüze indirgiyor fotoğrafı. Odağı yüzler. Anını betimlemeyi seviyor suretlerin. Sonsuza dek anımsanacak bir anı arıyor belki de. Ona göre, yaşanmış, istendik bir anın betimi fotoğraf. Zamanı, durdurarak sabitlediği an. O an üzerinden bir iletişim kurulsun istiyor. Fotoğrafın, seçtiği özneleri anımsatmanın doğrudan bir yolu olduğunu düşünüyor. Ve o fotoğraflar anlamlarını; hem fotoğrafı çekilen kişinin duruşundan hem de sezgileriyle doğru bir anı ve kişiyi seçtiğini düşünen Turgut’un vizöründen alıyor. Yaratıcı insan suretlerinin tutanağı onun portre fotoğrafları. Sıradışı, kültürel birikimlerle donanmış, özgün yaratıları ve kendilerine özgü bakışları olan insanları seçiyor izlek olarak. Bu izleğin imgeleriyle çoğaltıyor fotoğraflarının içini. Onu en çok insan imgesi heyecanlandırıyor.

Yıllar önce TÜYAP, Turgut’un “Yüreğimdeki Çiçekler” adında bir fotoğraf albümünü yayınlamıştı. Edebiyat dünyamızın yitirdiği yetmiş beş kişinin portreleri vardı bu albümde. Belirli bir zaman aralığında portre fotoğraflarla betimlediği, yokluğuna dikkat çektiği kültür/sanat insanlarından oluşan albümü, geçenlerde kitaplığımda buldum, yeniden okudum içindeki yazıları ve yüzleri. Albümün başına Behçet Necatigil’in “Kitaplarda Ölmek” şiirinden kısa, içli bir epigram koymuştu. Ben hepsini anımsadım; “Adı, soyadı/Açılır parantez/Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/Kapanır, parantez./O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı/Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları./Ya sayfa altında, ya da az ilerde/Eserleri, ne zaman basıldıkları/Kısa, uzun bir liste./Kitap adları/Can çekişen kuşlar gibi elinizde./Parantezin içindeki çizgi/Ne varsa orda/ Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci/Ne varsa orda./O şimdi kitaplarda/Bir çizgilik yerde hapis,/Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,/ Öldürebilirsiniz.” Her bir surete baktıkça, iç seslerle yeniden okudum şiiri…

Yıllardır çektiği 1200 sanatçının portrelerinden oluşan varsıl bir arşivi var Mahmut Turgut’un. 12 yıldır, arşivindeki sanat insanlarından 12 kişilik bir seçkiyi o yılın “Sanatçılar Takvimi”ne dönüştürüyor. Onun takvimlerindeki sanat insanlarının çoğu “Celali”. 2023’ün takvimini de yayımladı yılbaşında. Yenisinde de 12 kültür/sanat insanı var: Fikret Bila, Attila Aşut, Yaşar Seyman, Işık Öğütçü, Arif Sağ, Mehmet Ali Doğan, Deniz Yüce Başarır, Yaşar Aksoy, Rengim Gökmen, İbrahim Karaoğlu, Çerkes Karadağ ve Gülsün Karamustafa’nın renkli portreleri ve yapıtlarından örneklerle donatmış takvimini.