Masallar, Suriyeli sığınmacı çocukları Türkiyeli yaşıtlarıyla buluşturdu. Hayata Destek Derneği’nin ‘Kardeş Masallar’ projesi, Suriyeli çocuklar üzerindeki savaşın izlerinin silinmesine destek oluyor

Suriyeli çocuklarla masal kardeşliği

Fotoğraf: Servet Dilber

OLGU KUNDAKÇI - HATAY

Suriyeli ve Türkiyeli çocuklar, savaşın açtığı yaraları ülkelerinin masallarını birbirlerine anlatarak sarıyor. Hayata Destek Derneği’nin Hatay’daki Narlıca Toplum Merkezi’nde düzenlediği Kardeş Masallar Atölyesi, Suriyeli çocukların dört yıldır süren savaşın yarattığı travmayla başa çıkmasına yardım ediyor.

Deniz Soruklu Evren'in yürütücülüğünde sekiz aydır devam eden atölye, beş ile 12 yaş aralığında yaklaşık 800 çocuğa ulaştı. Atölye kapsamında Suriyeli ve Türkiyeli çocuklar birbirlerine masallar anlattı; ortak hayallerini resimlere dökerek birbirleriyle paylaştı. Atölyeyi fotoğraflayan Servet Dilber’in çocukların bu biraradalığına tanıklık eden sergisi de 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde Hatay’da izleyiciyle buluştu.

Kardeş Masallar projesini konuştuğumuz Evren ve Dilber, savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli çocukların yeni bir ülkeye uyum sağlamasında psikososyal destek çalışmalarının önemine dikkat çekiyor. Onlara göre bu çalışmalar yalnızca çocukları değil, Suriyeli ve Türkiyeli aileleri de birbirleriyle kaynaştırıyor, önyargılar böylece aşılıyor.

MASALIN 'ŞİFALI' YANI
Projenin yürütücüsü Deniz Soruklu Evren, masalların ‘şifalı’ bir yanı olduğu görüşünde.
Evren şöyle anlatıyor projenin öyküsünü: “Yaratıcı drama, oyun ve hikâye anlatıcılığını birleştirerek Suriyeli çocuklara yönelik bir psikososyal destek çalışması yapmaya karar verdik. Suriyeli ve Türkiyeli çocukların aynı sokakta birbirinden uzak durduklarını, birbiriyle oynamadıklarını görüyorduk. Bu, yetişkin dünyasından kaynaklanan öğrenilmiş bir davranıştı. Bu ayrımı kırarak çocukları nasıl birleştirebileceğimizi düşünürken, bunun en güzel hikâyeyle gerçekleşebileceğine karar verdik. Masal anlatımını seçmemizin nedeni, masalın kendine has onarıcı bir yanı var. Hikâyesini bilmediğimiz insanlara daha çok düşmanlık besliyoruz. Hikâyeler bizi yakınlaştırıyor birbirimize. Çocuklar bu açıdan çok daha naifler, çabuk kaynaşıyorlar.”

NASRETTİN YA DA CUHA
Atölyenin ilk günlerinde Suriyeli ve Türkiyeli çocukların birbirleriyle oynamadığını ve ayrı köşelere çekildiğini anlatıyor Evren. Ancak birlikte hikâyeler yaratıp bunları resmettikçe aradaki duvarlar aşılmış. Suriye ve Türkiye’nin ortak kültürü olan masallar ise bu süreci hızlandırmış. Evren, “Bu toprakların hikâyeleri birbirine çok benziyor. Bizdeki Nohut Oğlan masalı Suriye’de Mısır Oğlan diye geçiyor. Bizdeki Nasrettin Hoca hikâyeleri, Suriye’de Cuha karakteriyle anlatılıyor. Çocuklar bu ortaklığı gördükçe ufukları açıldı, sınırlar kendiliğinden esnedi” diyor.

‘BEN HİÇ MUTLU OLMADIM'
Her çocuğun mutlu oldukları bir güne dair hikâye yazması istendiğinde önündeki kağıda ‘Ben hiç mutlu olmadım’ diye yazmış Suriyeli bir çocuk. Fotoğrafçı Servet Dilber, hayatının dört yılını savaş ve yerinden edilmişliği deneyimleyerek geçiren Suriyeli çocukların çoğunun gerçekliğinin bu olduğunu söylüyor: “Kendini bildi bileli çocukların hafızasına yerleşen her durum savaşla ilgili. Çocuk olduğunuz için çok anlamasanız da dünyayı, yanı başınızda duyduğunuz uçak sesleri, bomba sesleri ve yer değiştirme durumu çocukların psikolojisinde yer ediyor. Çocukların atölye çalışmalarıyla bu rutinden çıkmaları; kendi hakları çerçevesinde gündelik hayatlarını sürdürebiliyor olmaları bu nedenle önem kazanıyor. Bu çocuklara yatırım yapmazsak, kayıp bir kuşak yetişecek.”

Evren ve Dilber’e göre çalışmaların, çocuklar için psikolojik açıdan onarıcı etkisi belirgin bir biçimde gözlemlenebiliyor; çocuklar yaşananları yok saymadan, kriz ortamında hayata nasıl devam edebileceğini öğreniyor. Suriyeli çocuklar atölyenin ilk zamanlarında yaptıkları resimlerde bomba, silah ve Suriye’deki yıkılmış evlerini çizerken atölyeyle birlikte artık kendi hikâyelerini resmediyor.