Canlı bomba saldırısıyla kana bulanan Suruç’ta, birçok karanlık nokta bulunuyor. Görgü tanıkları ve milletvekillerinin anlattıkları, cevaplanması gereken belli başlı soruları ortaya çıkarıyor

Suruç için 8 soru

ERK ACARER - erkacarer@birgun.net

Suruç katliamı, devletin güvenlik zaaflarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Patlama öncesi, sırası, sonrasındaki gelişmeler, bölgede cihatçılara nasıl göz yumulduğunu ve hâlâ nasıl görmezden gelindiklerini gösteriyor. Akçakale’den Suruç’a aktarılan bilgiler, bir kez daha AKP’ye ve ‘kendisi tercih etmese de’ “Urfa Valisi İzzettin Küçük’e sorulması gereken soruları ön plana çıkarıyor. Görgü tanıkları, HDP Urfa Milletvekili Ayhan, ESP yöneticilerinden Yener ve bölge halkıyla konuşarak Suruç katliamıyla ilgili derlediğimiz sorular şu şekilde:

1. Faaliyet gösteren hücre evleri var mı?
Yaşamını Akçakale’de sürdüren F.A., “Bütün uyarılarımıza rağmen, önlem alınmıyor, IŞİD çetelerinin üzerine gidilmiyor” derken, şunları paylaşıyor: “Akçakale’de IŞİD’e ait 8-9 hücre evi olduğunu biliyoruz. Bu evlerin bulunduğu mahallelerde cihatçı oldukları belli olan kişiler nöbet tutuyor. Emniyet uyarılarımızı dikkate almıyor. Birkaç gün önce Fevzi Çakmak mahallesindeki bir evde cenaze nedeniyle taziye yapılıyordu. Öğle vaktiydi, evde kadınlar vardı. Cihatçılar geldi, kadınları dışarı çıkardı, ne olduğunu anlamadık. Yine emniyete haber verdik ama yine gelen kimse olmadı.”

2. Akçakale’de canlı bomba yakalandı mı?
Olay anından beri canlı bombaların birden fazla olduğu üzerinde duruluyor. Belediye tarafından sokaklarda ve hastane içinde yapılan anonslar durumun vahametini özetlemeye yetiyor. Halk, sadece Suruç’ta değil, Urfa’nın diğer ilçelerinde de canlı bomba eylemcilerinin başıboş dolaştığı iddiasından endişe ediyor. F.A., şöyle konuşuyor: “Akçakale’de dün akşam saatlerinde bir canlı bomba yakalandığını öğrendik. Bütün Urfa diken üzerinde! Emniyetin, cihatçıları kolladığını biliyoruz. Yetkililer ya da Vali tüm bu endişelerimiz karşısında sessiz. Her sorumuz cevapsız kalıyor.”

3. Hâlâ destek olunacak mı?
BirGün’e konuşan HDP Urfa Vekili İbrahim Ayhan, Suruç katliamını, uzun zamandır bölgede yaşananlara dikkat çekerek değerlendiriyor: “Elbette büyük bir güvenlik zafiyeti var. Devlet önlem almadı, çalışma yürütmedi. ‘İstenseydi’ güvenlik sağlanırdı. En başından beri AKP, IŞİD meselesine karşı net bir tutum almadı. Tolere eden, hoş gören bir yaklaşımdaydı. AKP dili ve yandaş basının yazdıkları bu saldırının zemini olarak görülebilir. Hatta daha ötesini de söyleyebiliriz. Sınır boyunun delik deşik olduğu bir sır değil! Hâlâ Kafkaslardan, Ortadoğu’dan ve Avrupa’dan bölgeden IŞİD’e militan gidiyor, lojistik destek sağlanıyor. Suruç’tan sonra da bu tavır devam edecek mi, merak içindeyiz.”

4. Cihatçı eğitilmiyor, neden bazı yerlere girmemiyoruz?
HDP’li Ayhan, “asla bir cevap verilmeyen” cihatçılara ait kamplara da dikkat çekiyor. Suruç saldırısı bir kez daha ne basının ne de milletvekillerinin sokulduğu TİGEM’i gündeme getiriyor. Ayhan, “Etrafı duvarlarla çevrilen TİGEM’le ilgili şüphelerimiz hiç bitmiyor” diye anlatıyor: “Hem orasıyla hem de AFAD’a ait çadır kentlerle ilgili soru önergesi vermekten yorulduk. Defalarca bilgi istedik. ‘Madem cihatçı eğitmiyorsunuz, şeffaf olun girip bakalım’ dedik. AKP dosyalarımıza cevap vermediği gibi, tüm ilişkileri de kaba bir şekilde reddetti. TİGEM’de eğitilenleri görenlerin tanıklıkları var. Muhtemelen hâlâ burada eğitim veriliyor. Yoksa neden gizlensin, neden şeffaf olmasınlar.”

5. Arama noktalarında neden lâkayt davranıldı?
Patlamadan hemen sonra yakınlarından haber alabilmek için Akçakale’den, Suruç’a giden O.K. BirGün’e şu bilgileri veriyor: “Arkadaşlarımız da Amara Kültür Merkezi’ndeydi. Vakit kaybetmeden yola çıktık. Suruç girişinde, 11 Nisan Mahallesi’nde (Aligör) güvenlik güçleri tarafından durdurulup didik didik arandık. Biz bölge insanıyız. Bize gösterilen hassasiyetin binde biri başka araçlara gösterilmedi. Hatay plakalı (31) film kaplı birkaç aracın rahatça kontrol noktasını aştığına şahit olduk.

6. Niye kimlik kontrolü yapılmadı?
Suruç Belediyesi’nde toplanan bilgiler de ‘ihmal’ ihtimalini güçlendiriyor. Yapılan açıklamada, “Güvenlik zafiyetlerinin ortada olduğu aşikâr” deniyor. Açıklamada şu noktalara dikkat çekiliyor: “Şimdi Suruç’ta kuş uçurulmuyor. Merkezdeki yol boyunca hiçbir aracın park edilmesine izin verilmiyor. Peki, patlama öncesi ve sonrasında neden güvenlik önlemi almadılar? Üstelik canlı bombanın birden fazla olduğu tartışılıyordu. Halk korku içindeydi ancak önlem yoktu!” Belediye, Kobane’ye gitmek için Suruç’a gelen fakat saldırıya uğrayan gençlerin tanıklıklarına da başvuruyor. Bu bilgiler kapsamında, Sadece otobüslerdeki kolilerin içinin açıldığı, çantaların aranmadığı, GBT kontrolüne hiç başvurulmadığı bilgisi var.

7. Neden kirli bilgi yayılıyor?
Suruç’ta oluşturulan koordinasyon merkezinde görev alan ESP yöneticilerinden Ayhan Yener’in paylaştıkları düşündürücü. Yener, “Katliam yapıldıktan sonra alınan önlemler, bomba patlatılmadan öncekinin yüz katı” diyerek anlatıyor: “Başbakan Ahmet Davutoğlu, patlamadan önce iki kişinin gözaltına alındığını söyledi. Çarpıtıyor, üstünü örtmeye çalışıyorlar. ‘Yeterince önlem aldık’ demeye getiriyorlar. Gözaltına alınanlar, sosyalist gençlerdi. Onlar da patlamadan önce serbest bırakılıp, olayda yaralandılar. Gözaltına aldıkları kişileri IŞİD’çiymiş gibi gösterip, yanlış bir algı yaratıyorlar. Neden böyle yapıldığını bilmiyoruz!”

8. ‘O cenaze’ konusunda ne zaman kamuoyu aydınlatılacak?
Cenazelerle ilgili bilgi de veren Yener, ilginç iddialar var, herkesin kafasının karışık olduğu noktalar var. Bir an önce devlet tutarlı ve sağlıklı açıklamalar yapmalıdır diyor: “Ölenlerin ismi netleşti. 3 kayıp yoldaşımız var. Ancak ortada üç teşhis edilemeyen cenazemiz de bulunuyor. Bu cenazeler, kayıp kişilerle örtüşüyor. İsmi netleşen kişilerin dışında birinin daha adı geçiyor. Henüz kamuoyunda paylaşılmadı. Cenazesi katliamda ölen diğer kişilerin arasındaydı. Ancak polisler tarafından hemen alındığı söylendi. O cenaze konusunda, neden bir türlü açıklama yapılmıyor, kimliği zaman açıklama yapılacak?”