Yeni kitabıyla okurlarıyla buluşan Raşel Rakella Asal, “Susmakla sadece sorunlar yok sayılıyor, örtbas ediliyor. Hele baskı ve şiddetin kol gezdiği ortamlarda suskunluk, sessizlik kök salıyor ve gelişiyor” diyor.

Susmakla bir şey kazanılamıyor

Hülya SOYŞEKERCİ

Yıllarca sanat edebiyat yazılarına, öykü ve romanlara, İzmir kent kültürüne dair incelemelere emek veren Raşel Rakella Asal’ın yeni bir kitabı daha yayımlandı. ‘Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak’, yazarın zamana yayılan edebiyat ve sanat incelemelerinden bir demeti oluşturan, ilgiyle ve beğeniyle okunan, nitelikli bir kitap. Hayatın diyalektiği ve çılgınca devinimiyle sanatın güzelliklerini buluşturarak; o sonsuz sarmal döngüde insanın özünün evrenselliğini, sanatın ölümsüzlüğünü vurgulayan yazar, Batı’dan ve yerli edebiyattan seçtiği eserleri derinlikli bir bakışla inceliyor; büyük bir edebiyat tutkusuyla kaleme alıyor metinlerini.


Nitelikli bir okur olan Rakella Asal, okuduklarından damıttıklarını, farklı bir bakış açısıyla yorumlamaya, değerlendirmeye ve sistematik bir çabayla yazmaya özen gösteriyor. Bilgilendirici, ufuk açıcı ve analitik bir yaklaşımla çözümlüyor metinleri. Karşılaştırmalı edebiyatla yakından ilgilenen, birkaç Avrupa dilini oldukça iyi bilen yazar, bazı romanları da karşılaştırmalı edebiyat perspektifinden inceliyor.

Okudukça farklı bilgilerle donanıyor; metinlerin derinliklerinde dolaşırken, hayat ve edebiyat ilişkisi; toplumsal belleğin, ekonomik yapının, sosyal sistemin ve insan ruhunun yazınsal yapıtlara yansımaları üzerinde düşünüyoruz. Yazar, metinlerini oluştururken akademik kaynaklardan, araştırma kitaplarından yararlanıyor; düşünce ve yorumlarını kaynaklara dayandırarak metni güçlendiriyor. Her yazının sonunda kaynakça kısmı yer alıyor. Kaynakça zenginliği, bu kitabın en önemli özelliklerinden biri diyebiliriz.

Asal, sadece edebiyat içinde kalmayıp resim heykel gibi sanat dallarındaki düşünce ve görüşlerini de ifade ediyor kitaptaki yazılarında. İçtenlikli, akıcı bir anlatımı olduğu için yazıları kuru, ruhsuz, didaktik metinlerden değil; tat alınan, ilgiyle ve merakla okunan denemelerden oluşuyor.

Asal, edebiyatın yenilikçi, nitelikli, deneysel ve öncü yapıtlarına yoğun ilgi duyuyor. Kitabın ilk yazısında Virginia Woolf ile Nezihe Meriç’in yazın evrenlerini karşılaştırmalı olarak inceleyerek her iki yazarın, kalıpları aşan, yenilikçi bir tarz oluşturan ortak niteliklerini vurguluyor. Yapıtlarında bilinç akışı tekniğini kullanmalarının insan zihninin zaman algısıyla örtüştüğünün altını çizerek; geçmiş, şimdi ve geleceği aynı anın içinde yoğunlaştırabilen bu anlatım tarzının insan zihninin doğal işleyişine uygunluğunu gösteriyor.

Zaman ve bellek, Rakella Asal’ın en çok üzerinde durduğu kavramlar arasında yer alıyor. Yazar, bu kavramları Proust’un zaman anlayışı ve insan belleğinin anımsama süreçlerine dair düşünceleri üzerinden irdeliyor. Proust hakkındaki yazısında okuru bellek katmanlarında gezdiriyor; geçmiş-şimdi-gelecek zamanın ne anlama geldiğini sorgulayarak nesnelerde saklanan zamanın izini arıyor ve ayrıntıların önemini vurguluyor. Kitabın en çarpıcı metinlerinden biri, “Kafka’nın Şato romanında bir saçmalıklar parodisi olarak bürokrasi” başlığını taşıyor. Asal, Kafka’nın yaşamından ve gözlemlerinden hareketle, onun kapitalist sistem ve bürokrasi karşısındaki tutumunu Şato romanı üzerinden dile getiriyor. Şato’yu, şatonun temsil ettiği gerçekleri, sosyolojinin verileri ışığında inceliyor. Sınıf farklarını, devletin ulaşılmazlığını, bürokrasinin kişi üzerindeki yıldırıcı etkisini ayrıntılarıyla işliyor. Bürokrasi hakkında şunları dile getiriyor Asal: “Roman, bürokrasiye akıl bağlamında değil, saçmalık bağlamında yaklaşır. En ince ayrıntılarla bürokrasinin kırtasiyeciliğini, alınan kararların akılsızlığını ve bu katı bürokrasi kurallarının insanlar üzerinde kurduğu baskıyı ele alır.”

Kapitalizmi ve yarattığı hız çağını özellikle “Yeni romanın nesne odaklı dünyası” başlıklı denemesinde eleştiren Rakella Asal, bu eleştirilerini yine edebiyat metinleri üzerinden ifade ediyor. Günümüz insanının sorununun zamansızlık olduğunu, bu durumun sığlaştırıcı bir bakış getirdiğini, bu bakış altında yaşamın özünü, onun canlı bir süreç olduğunu unuttuğunu belirterek yaşamın anlamlı olmaktan çıkıp tüketilen anlar toplamına indirgendiğini belirtiyor.

Sebald’in ‘Hava Savaşı ve Edebiyat’ başlıklı yapıtı üzerinden, tarihin nasıl yeniden inşa edilebileceğinin imkânlarını araştıran Asal, resmi tarihin dışına çıkabilmenin, bireysel bellekleri harekete geçirebilmenin önemini vurguluyor; ötekileştirmeleri aşıp hatalarla yüzleşerek yeni bir tarih inşasının olabilirliği üzerinde duruyor.

Zola’nın ‘Germinal’ romanını işçi bilincinin uyanışı perspektifinden inceleyen Asal, klasik bir romana toplumbilimsel verilerin sunduğu bakış açısıyla yaklaşmanın ilginç bir örneğini sergiliyor. “Sanatta imgenin kullanımı”na dair yazısını ise disiplinlerarası bir yaklaşımla oluşturuyor. “Geleneksel edebiyatla bağlarını koparmış metinler” başlıklı yazısıysa deneysel, öncü, sıra dışı bir edebiyatın kapılarını aralayarak yeni ufuklara açılmamızı sağlıyor.

Kitapta daha birçok yazı keyifle okunuyor. Özellikle Tarık Dursun K.’nın ‘Rıza Bey Aileevi’ kitabına dair yazı, bir dönemin İzmir’indeki yoksul insanların kortejolardaki yaşantılarını gün ışığına çıkardığı gibi, roman kişileri ile yaşadığı mekânlar arasındaki etkileşimi net olarak gösteriyor.

Raşel Rakella Asal, ‘susmak’ üzerine şunları yazmış: “Hepimiz biliriz ki ezilenlere, çocuklara, kadınlara, ötekilere susmak, boyun eğmek düşer. Ama gelin görün ki susmakla bir şey kazanılmıyor, sadece sorunlar yok sayılıyor, örtbas ediliyor. Hele baskı ve şiddetin kol gezdiği ortamlarda suskunluk, sessizlik kök salıyor ve gelişiyor. Çünkü insanlar birbirlerini de denetlemeye başlıyorlar, mahalle baskısı yoğunlaşıyor.”

Sayfalar ilerledikçe toplumsal, tarihsel, insani meselelere duyarlı, vicdanlı, incelikli yazarımızın dünyasını metinlerinin ışığında yakından görebiliyoruz. İncelediği metinlere duyarlılıkla yaklaşan Asal, edebiyatın diğer disiplinler ve sanat dallarıyla etkileşiminin izini sürüyor; odağa aldığı pek çok toplumsal, insani olgu ve duruma edebiyat yapıtları perspektifinden bakmayı önceliyor daima.

Erkek egemen toplumun baskıcı yüzü, toplumun ikiyüzlü ahlak anlayışı, kapitalizmin yozlaşarak insani değerleri yok etmesi, insanın adalet arayışı, belleğin inşası ve tarihin yeniden yazımı, toplumsal travmalarla yüzleşme gibi meseleler Raşel Rakella Asal’ın bu kitabında ayrıntılarıyla işledikleri arasında. Bunların irdelenmesini edebiyat metinlerinden yola çıkarak gerçekleştiren yazarın yeni kitabı, ustalık dönemi ürünü olarak edebiyatın ve zamanın belleğindeki seçkin yerini alıyor.