Bu haliyle küçük çiftçilerin çıkarları Ulusal Süt Konseyi’nin iki dudağının arasında ama Konsey, yapısı gereği, endüstriyi koruyor. Başkanlar şu zamana dek hep sektörün büyük sanayicileri içinden çıktı.

Süte zam gelsin mi?

Ozan Gündoğdu

Yeryüzünde kendi türünden başkasının sütüne insan kadar meraklı başka hayvan bulamayız. 8 milyara dayanan insanlık, 1,5 milyar inek besliyor ki sütünü sağabilsin. Bu ineklerin her biri 1 litre süt verebilmek için 3-4 litre su ve her gün vücut ağırlığının yüzde 2-3’ü kadar da yem tüketir. Dolayısıyla 1,5 milyar inekten süt alabilmek için Kanada büyüklüğünde bir araziyi ineklerimizin yemlerini üretmek için kullanıyoruz. Su tüketiminin maliyetini de göz ardı etmemek gerekir. Et tüketmek için kullandığımız sığırlar ise bu hesaba dahil değil.

Bu haliyle, dünyanın en büyük endüstrilerinden biri süt. Sadece içilmiyor, peynir, yoğurt gibi yan ürünlerin yanı sıra, kozmetik, kahve, çikolata gibi ürünlerin de girdisi oluyor. International Dairy Federation (IDF)’in “The World Diary Situation”a dayanarak Ulusal Süt Konseyi tarafından hazırlanan rapora göre 2019’da insanlık, ineklerinden 881 milyon ton süt sağdı.


Türkiye de bu süt dünyasının bir parçası. Dünyanın en çok süt üretilen 8. ülkesi. Bu haliyle süt endüstrisi için önemli bir pazar. Süt sağımı giderek büyük sermaye çiftliklerine kaysa da, üretimin büyük kısmı küçük aile çiftliklerinde yapılıyor. Bu çiftliklerde sağılan sütler, zincirin sonraki halkasında süt sanayicilerine satılıyor. Burada sınai işlemlerden geçiriliyor, paketleniyor ve sıra, zincirin sonraki halkasına yani perakende sektörüne geliyor. Market raflarına dizilen süt ve süt ürünleri biz tüketicilerin sepetine giriyor. Kabaca çiftçi, sanayici, tüccar ve tüketici şeklinde özetlenebilecek zincirin bu 4 halkasında irili ufaklı aracılar da bulunuyor.

4 halkalı zincirde fiyatı kim belirliyor?

Peki, çiftçiden çıkıp tüketiciye ulaşan bu zincirde fiyat nasıl belirleniyor? Bu sorunun cevabının yarısı piyasada yarısı Ulusal Süt Konseyi’nde. Evet; piyasadaki süt arzı ve talebi fiyatların çıkacağı seviyeyi etkiliyor. Perakendeci tüccar ile tüketici yani zincirin son 2 halkasında büyük oranda etkili olan güç piyasadaki arz ve talep. Örneğin, lüks bir muhitin pazarındaki süt ürününün fiyatı, yoksul bir mahalledeki aynı kalitedeki süt ürününün fiyatından daha pahalı olabiliyor. Zaten çoğu zaman kalite de değişiyor.

Tüketiciye ulaşan fiyatın son dokunuşunu piyasa yapıyor ama zincirin ilk iki halkasında fiyat nasıl oluşuyor? Burada devreye Ulusal Süt Konseyi giriyor. Konsey, 3 aylık periyotlarla çiğ süt tavsiye fiyatı açıklıyor. Sanayicilerin, süt çiftçilerine teklif ettiği fiyat da bu tavsiye fiyatı oluyor. Fakat arzu eden sanayiciler bu fiyatın üzerine de çıkabilmekte elbette özgürler. Ancak sanayicilerin bu fiyatın altına inmemesi beklenir. Sözün özü, Ulusal Süt Konseyi’nin açıkladığı “çiğ süt tavsiye fiyatı” zincirin ilk iki halkası olan çiftçi ile sanayici arasındaki fiyatı büyük oranda belirliyor. O halde bu Ulusal Süt Konseyi’ne odaklanmakta fayda var. Ama önce Konsey’in verilerine bakalım.

Sütte rekabetin adı verim

Yazının başında bir litre süt üretebilmek için katlanılan maliyetten bahsetmiştik. Süt üretiminde kârlılık birim maliyete en yüksek miktarda süt üretmekten geçiyor. Bir inekten yılda kaç litre süt alacaksınız? Endüstrinin tüm araştırma geliştirme çalışmaları bu soruya odaklanıyor. Büyük tekeller, inek başına sağılan sütü artırmak için milyarlarca dolar harcıyor. Elbette buldukları yöntemler hayvan haklarına ve insan sağlığına çoğu zaman uymuyor. Kanuni engellere takılıyorlar. Daha sonra lobiler, rüşvetler, satılık siyasetçiler hukuki engelleri aşmanın anahtarına dönüşüyor.

Türkiye’nin dünyada en çok süt üretilen 8’inci ülkesi olduğunu söylemiştik. Fakat inek başına bir yılda elde edilen süt miktarında Türkiye 59’uncu sırada. Ulusal Süt Konseyi’nin verilerine göre Türkiye’deki bir inekten bir yılda ortalama 3 bin 124 litre süt sağılıyor. Buna karşın İsrail, bir inekten yılda ortalama 13 bin 113 litre süt sağmayı başarabiliyor. Bu verimlilik farkını sadece teknolojiyle açıkladığımızda ineklere de makine demiş oluruz.

Bizde ineklerin daha verimsiz olmasının temel nedeni, üretimin büyük oranda küçük aile çiftliklerinde sürdürülmesi. Fakat işler değişiyor. Ulusal Süt Konseyi’nin verilerinde geçmişten bugüne geldiğimizde Türkiye’deki ineklerin de veriminin arttığını gözlüyor. Aynı hava, aynı toprak, aynı suyla 2000 yılında bir inekten ortalama bin 654 litre süt sağılırken, bu miktar 2019’da 3 bin 158 litreye çıkıyor.

Rekabetin boyutu küresel ölçekte

Süt, trilyonlarca dolarlık devasa bir endüstri. Bu endüstride rekabet küresel ölçekte. Toplanan süt miktarına göre dünyanın en büyük süt sanayicisi ABD’li “Dairy Farmers of America” ya da kısa adıyla DFA Milk. Bu şirket, yılda 29 milyon ton süt topluyor. Tek başına dünyada tüketilen her 100 litre sütün 3,5 litresi bu şirketin makinelerinde işleniyor. Bu Türkiye’de sağılan toplam inek sütü miktarından fazla. Sektör büyük ölçüde, süt sanayicilerinin kontrolünde.

Peki, Türkiye’de durum ne? Bizde süt endüstrisi çok uzun yıllar boyunca Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) eliyle yönlendirildi. Fakat SEK’in 1995’te özelleştirilmesiyle birlikte devlet bu alandan büyük ölçüde çekildi. Sektörün büyümesiyle birlikte SEK’ten başka büyük firmalar da oluştu. Böylece ABD ve Avrupa’daki ile aynı ölçekte olmasa da işleyişi bakımından benzer bir kapitalistleşme süreci Türkiye’de de yaşandı.

Fiyat belirleme gücüne ulaşma yolculuğu

Örgütlü olmayan sanayiciler, üreticilerden süt alırken, birbirinden farklı fiyatlar veriyor, çiftçiler büyük ölçüde bu rekabetten faydalanarak, sütlerini sanayicilere daha pahalı satabiliyorlardı. Karayollarının genişlemesiyle birlikte Türkiye’nin her yerine süt taşınabilmek kolaylaşınca, her bölgede farklı fiyatların oluşması endüstriye zarar veriyordu. Fakat tüm sanayicilerin bir araya gelip fiyat belirlemesi de Rekabet Kanunu’na göre kartel oluşturmak anlamına gelecekti. Bu konudaki yasal engel 2006 yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu ile aşıldı. Bu kanunun 11. Maddesine dayanarak 2009 yılında Ulusal Süt Konseyi kuruldu.

Peki, kim tarafından yönetiliyor bu konsey? Yani fiyatı belirleme gücü kimlerin elinde?

2009’da kurulan Konsey’in ilk başkanı Yörsan’ın sahibi Murat Yörük oldu. Ulusal Süt Konseyi’nin şu anki başkanı Harun Çallı. Kendisi 2010’da USK’nin yönetim kurulu başkanı seçildi. Çallı yönetimindeki Konsey’in ilk icraatlarından biri de okul sütü projesi oldu. Harun Çallı, yönetim kurulu başkanlığındaki görevini 2017’ye dek sürdürdü ve koltuğu Sabit Karaca’ya devretti. Çallı Gıda, geçen yıl SEK Süt’ü alarak sektörün en büyük sanayicilerinden biri haline geldi. Ardından Harun Çallı yeniden Ulusal Süt Konseyi’nin 2021 Eylül ayında toplanan genel kurulunda yönetim kurulu başkanlığına seçildi.

Bu haliyle küçük çiftçilerin çıkarları Konsey’in iki dudağının arasında ama Konsey, yapısı gereği, endüstriyi koruyor. Başkanlar şu zamana dek hep sektörün büyük sanayicileri içinden çıktı. Konseyin son belirlediği çiğ süt tavsiye fiyatı ise 4,70 TL. Peki, yem fiyatlarındaki artış karşısında bu fiyatın yetersiz olduğunu söyleyen üreticiler ne yapacak? Bu soruyu düşünen süt çiftçilerinin kararlarını borçları ve et fiyatları da etkiliyor. Borçlarını ödemek zorunda kalan süt çiftçileri, et fiyatlarındaki artış karşısında süt ineklerini kesime yolluyor. Amasya Merzifon’da konuştuğum bir süt çiftçisi, “Burada inek katliamı yaşanıyor” derken bir deri işletmecisi geçmişe göre çok fazla inek derisi işlediğini söylüyor. Et fiyatlarındaki sert artışa karşılık süt fiyatları artmayınca, borçlarının vadesi gelen süt çiftçileri ineklerini kesime yolluyor.

Üretici süte zam isterken tüketicinin de dayanacak gücü kalmadı. Süte zam gelsin mi? Bu sorunun cevabını ise Ulusal Süt Konseyi verecek. Elbette süt endüstrisinin kısıtlarını gözeterek…