SYRIZA’yı ya da Podemos’u seçenek hale getiren şey, toplumsal-siyasal zeminlerde gelişen yaygın direniş dinamiklerinin koalisyonu olabilmeleridir. Seçimlerle sınırlı bir ittifakın ötesinde, SYRIZA’nın başarısı asıl olarak bu toplumsal direniş birikiminin geliştirilmesi ve parçası olması sürecindedir. Bu umudun bizdeki adı Haziran’dır.

SYRIZA’nın çağrısı

ÖNDER İŞLEYEN 

SYRIZA’nın başarısı, isyan-direnme hareketlerinin ilerleyişinde de yeni bir uğrak. Yunanistan’da halkın tahakkümü reddeden iradesi, tüm halklara başarmanın mümkün olduğunu gösteren bir ilham kaynağı. Bu umut, Alexandros Grigoropoulos (Alexis) 2008’de polis tarafından Atina sokaklarında öldürüldüğünde, sokakları barikatlarla kapatan gençlerin olduğu kadar Alexis için ateşe verilen geceleri selamlamak için her yerde –ve elbet ülkemizde- sokağa dökülen gençlerin de umududur. O yüzden Atina sokaklarında da Alexis ve Berkin aynı bayrakta buluşuyor.

 

Emperyalizmin 2008’den başlayarak derinleşen krizi, neoliberal yeni dünyanın yönetme dinamiklerini ve ilişkilerini yerinden oynattı. ABD başta olmak üzere kapitalist merkezler kuşatıcılıklarını sürdürmekle birlikte kurucu güç niteliğini kaybetmeye başladı. Sosyal-toplumsal bir bunalıma da yol açarak ilerleyen kriz içinde şekillenen geçiş sürecinde eski iktidar yapıları pek çok yerde yönetme güçlerini kaybediyor. Neoliberal sömürünün yarattığı adaletsizlik ve kriz koşullarında uygulanmaya konulan yeni baskıya, yoksullaşma ve güvencesizleşme programlarına karşı kitlesel patlama-isyan dalgaları gelişiyor. Bir tür parlama anları olarak şekillenen bu isyan dalgalarının, henüz bir kurucu güç kazanamadığı, isyanların örgütlü ve sürekli bir muhalefet hareketine dönüşemediği koşullarda geçiş dönemi, bu tür parlama-geri çekilme dalgaları eşliğinde gelişmeye devam ediyor. Yunanistan, bu direnme hareketleri ile oluşmaya başlayan yeni devrimci sürecin ilerleme noktalarından, uğraklarından birisi olarak yeni olanaklara kapı aralıyor.  

 

II Yunanistan, kriz dalgasının en sert biçimde yaşandığı ülkelerden birisi olarak geçiş döneminin tüm niteliklerinin belirginleştiği bir ülke. Avrupa’dan para akışına, üretken olmayan büyüme alanlarına ve ucuz emeğe dayanarak gelişen kapitalist yeniden yapılanmanın kriz koşullarında işlerliğini kaybetmesiyle birlikte, hızla ekonomik iflasa sürüklenen Yunanistan, 5 yıldır kapitalizmin yeni bir deney sahasına dönüştürüldü. Kapitalist merkezlerin tüm kurumlarıyla tahakküm altına aldığı Yunanistan’da iktidar, biçimsel bağımsızlığının dahi ortadan kalktığı bir yönetim yapısı ile emekçilere ağır bir fatura çıkarttı. Baskı politikaları ile birlikte hayata geçirilmeye çalışılan bu programın, kapitalizmin yeniden inşasını mümkün kılmadığı oranda kitlelerin sisteme karşı öfke ve tepkileri de giderek yoğunlaştı. Yunanistan uzun zamandır tam anlamıyla yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği yönetilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istemediği bir krizden geçiyor. Bu durum kapitalizmin kriz koşullarında kendisini yeniden üretmesinin –yeniden kuruluşunun- kolay olmadığını da gösteriyor. 

 

III Bu salınımın bir ucunda ise halk kitlelerinin direnme mücadelesi yer alıyor. 2008’de özellikle gençlerin sokak hareketlerinin belirleyici olduğu önemli bir isyan dinamiği, yeni dönemin ilk işaret fişeği olarak Atina sokaklarından başlayarak tüm Yunanistan’ı kuşatmıştı. Bu direnme mücadelesi bugüne dek kendisini pek çok dayanışma örgütü, halk meclisleri, siyasal örgütlenmeler içerisinde geliştirerek sürdürebildi. Direnme dinamiklerinin hızla geliştiği ancak siyasal bir seçenek oluşturamadığı koşullarda Yunanistan’ın kaderi Avrupa oligarşisi tarafından belirlenmeye devam ederken bu süreç umut ve umutsuzluğun iç içe geçtiği bir toplumsal iklimi de yarattı. 2008’de başlayan ilk isyan dalgası içerisinde politikleşerek bugün SYRIZA’da mücadeleye devam eden N.Bletsas, BirGün’deki yazısında çok sayıda insanı intihara sürükleyen süreçte; insanların ‘korku, kolektif umutsuzluk ve öfke’ içinde olduğu dönemde SYRIZA’nın yeniden umut edebilme imkânı sağladığını anlatıyor. SYRIZA, halka giderek hâkim olan öfke ve umutsuzluğa yanıt verebilecek somut bir politika ve onu hayata geçirebilecek bir blok-birleşik güç yaratabildiği oranda seçenek olarak gelişebildi. SYRIZA, örgütlü, toplumsallaşmış bir sol dalganın parçası olarak iktidara geldi. Bu yönüyle direnme hareketlerinin siyasal seçenek oluşturamadığı noktada nasıl çalındığını, bastırıldığını gösteren Tahrir gibi negatif  deneyimlerin yanında SYRIZA da pozitif bir deneyimi temsil ediyor.

IV Tüm bu olanaklarla birlikte işaret edilen kimi sınırlar ve olası riskleri de kuşkusuz dikkate almak gerekir. Ekonomik olarak çökmüş ve kuşatılmış bir ülkede SYRIZA’nın iktidar deneyiminin hiç de kolay olmayacağı malum. Ama bu zaten tam da yaşanan durumun doğasıdır. Ekonomik ve sosyal bir bunalım içinde sistemin çökmediği yerlerde bu tür köklü değişim dinamiklerinin şekillenmesi çok da kolay değil. SYRIZA, bu şartlarda ne yapabilirdi ya da ne yapabilir? Herhalde, koşulların zorluğu nedeniyle iktidar imkânından uzak duracak değildi! O zaman SYRIZA, bugün de ortaya koyduğu iddialar etrafında emekçiler lehine kazanımlar elde edebildiği, Yunanistan halkı üzerindeki baskıyı azaltabildiği oranda hiç de küçümsenmeyecek bir şey yapmış olacaktır. Bugün, SYRIZA’yı yıkmak için mücadele edeceğini söyleyen sol güçlerin gelişmesi de bir yönüyle buna bağlı. Yoksa, Yunanistan halkının neredeyse toplu intiharlarla çaresizliğe sürüklendiği yerde yenilmeyi de göze alarak sorumluluk üstlenmeden o beklenen gün bir türlü gelmeyecektir! SYRIZA, kriz karşısında düzen içi çözüm yolları geliştirmeye yöneldiği oranda, sonuç ne olursa olsun köklü düzen değişikliklerinin de yolunu açabilecektir. Mesele, sürecin bu doğrultuda geliştirilmesi için mücadele etmek ve dayanışma içinde olmaktır. 

SYRIZA’nın başarısı ülkemize, Çipras’ı dahi şaşırtacak boyutlarda yansıdı. SYRIZA umudu insanların seçenek arayışının ne denli güçlü olduğunun bir göstergesi. Öte yandan Yunanistan’a yerleşip kurtulma hayalleri kuran ya da SYRIZA’nın kimi matematik hesaplarla kolayca oluşturulabileceğini düşünen, sayısı hiç de az olmayan insanlarımız umutla iç içe geçmiş umutsuzluğun da ifadesi. Bunun ötesine geçmek elbette mümkün. 

SYRIZA’nın Yunanistan gerçekliği içerisinde ürettiği seçenek, birleşerek kazanmaya da bir çağrıdır.

SYRIZA’yı ya da Podemos’u seçenek hale getiren yol, toplumsal-siyasal zeminlerde gelişen yaygın direniş dinamiklerinin koalisyonu olabilmesidir. Seçimlerle sınırlı bir ittifakın ötesinde, SYRIZA’nın başarısı asıl olarak bu toplumsal direniş birikiminin geliştirilmesi ve parçası olması sürecindedir.

Bu umudun bizdeki adı Haziran’dır. 

İsyanın direnme damarlarını halkın meclislerinde örgütlü hale getirerek birleşik bir halk muhalefeti yaratma mücadelesi olarak Haziran Hareketi geliştiği oranda, devrimci değişim ülkemiz gerçeği haline gelebilecektir. Haziran, toplumsal bir direnişle birlikte ülkemizin devrimci yeniden kuruluşunun da bir iradesidir. İşte tam da burada yapılması gereken, kuşkusuz umutlu ama zor ve zahmetli olanı yaparak halkın örgütlü ve birleşik mücadelesini örgütlemektir. Ülkemizin faşizme doğru hızla gelişen bu gerçekliği karşısında –bir iktidar alternatifinin de nüvesi olabilecek- toplumsal direnme zeminleri geliştirilmeksizin kolay yoldan kazanılabilecek hiçbir şey yoktur.

İki.. üç... daha fazla...

***

Bu umudun bizdeki adı Haziran’dır.  İsyanın direnme damarlarını halkın meclislerinde örgütlü hale getirerek birleşik bir halk muhalefeti yaratma mücadelesi olarak Haziran Hareketi geliştiği oranda, devrimci değişim ülkemiz gerçeği haline gelebilecektir.